Efsaneler, insanlığın düşünce ve inanç ürünü olan mitlerin kutsallığını yitirmesiyle oluşmuş, kökenle ilgili halk anlatılarıdır. Bu çerçeveden baktığımızda Mimar Sinan, Osmanlı kültürünün köklerinden birini oluşturan ana unsur olarak işlev görür. Bir medeniyetin en önemli göstergelerinden biri de mimari eserleridir. Mimar Sinan’ın eserleri de Osmanlı’nın zirvesidir.
Pek çok mitoloji, destan ve milletlerin kuruluşuyla ilgili efsanelerde kökeni, güçlü bir olaya, şahsa bağlama eğilimi görülür. Oğuz Kağan’ın çocukları gökten ışıkla gelen ve ağaç kovuğunda olan kadından doğar. Cengiz Han soyunu Oğuz Kağan’a, Türkler ise İslamiyet’i kabul ettikten sonra soylarını Âdem peygamberin oğlu Yafes’e bağlar.
SÜLEYMANİYE EFSANELERİ
Bazı efsanelerde Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinden biri olan Süleymaniye’nin kökeni 1.500 yıldır ayakta duran Ayasofya’ya benzerlik gösterir. Bizans kaynaklarında Ayasofya’nın planının Tanrı’nın meleklerinden birinin imparatora düşünde gösterdiği şeklinde geçer.1 Efsaneye göre Ayasofya’dan daha büyük ibadethane yaptırmak isteyen Kanuni Sultan Süleyman da rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Peygamber ona caminin yerini ve planını gösterir. Kanuni uyanınca başmimarı Koca Sinan’ı yanına çağırtır ve caminin yerinden, planından bahseder. Sinan’ın anlattıklarıyla Kanuni’nin rüyasında gördüklerinin benzerliği karşısında “Mîmarbaşı! Haberli gibisin!” der. Bunun üzerine Sinan aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü anlatır. “Sultânım! Sizin hemen arkanızda idim!” der.2 Ayasofya’nın ve Süleymaniye’nin kökeni böylelikle ilahi bir etkiye bağlanır. Mimar Sinan’ın Ayasofya’ya yaptığı payandalar bu yapının yıkılmadan günümüze gelmesini sağlar. Bir efsanede Mimar Sinan’la padişah bu eserin ayakta kalmasında ortak etkiye sahip olarak gösterilir: “Ayasofya büyük bir depremde çatlamış, çatladığı zaman Sinan’a onarttırmışlar ve oraya payandalar yapmış. Sonra padişaha gidip demiş ki ‘Padişahım ben Ayasofya’nın payandalarını yaptım, yıkılmaktan kurtardım, orada namaz kıldırmak da size nasip olsun.’ Sinan, padişaha payandaları yaptıktan sonra öyle diyor.”3 Başka bir efsanede ise padişahın su kuyusu açtırmak için uygun olmayan bir yer göstermesine rağmen Sinan, suyun akış yönünü göstererek onu kırmadan ikna eden, ahlaklı, işini iyi yapan bir usta olarak gösterilir. Tezkiretü’l-Bünyan’da Mihrimah Sultan Bahçesi’ne su dolabı yapılmasını emreden ve Kanuni’ye yol gösteren Mimar Sinan’dır.4
Saî Çelebi’nin kaleme aldığı Tezkiretü’l-Ebniye’de de Süleymaniye’nin temelinin zemine oturması için beklendiğiyle ilgili halkın anlattığı efsaneler yer alır. Bu konunun benzeri olan efsane şöyledir: “Kanuni zamanında Süleymaniye’nin yapımı çok uzamış, uzuyor uzuyor, Sinan çiziyor, kazıyor, bir şeyler yapıyor, bir türlü inşaat ilerlemiyor. En sonunda İstanbul’da çok dedikodu çıkmış, Sinan burayı yapamayacak, işte kubbesinin çökmesinden korkuyor, şu da bu da… Sinan camiyi yapamayacak. Padişah da onun kellesini almaya karar vermiş, çok oyaladığı için. Ondan sonra Sinan’ı çağırmış. Söylemişler seni öldürecek, cami yapılmadı diye. Sinan da demiş ki padişahım ben buraya et gömdüm, o etin çürüyüp çürümediğine bakıyorum, kontrol ediyorum çünkü burasının havadar olması demek, benim yaptığım caminin rutubetli olmaması demektir, dolayısıyla yüzyıllarca cami kalabilir. Ben aslında o etin çürüyüp çürümediğini beklediğim için bu cami bu kadar gecikti demiş. Sonra da kellesini kurtarmış, cami yapılmış.”5 Bu efsane motifinin Üsküdar’daki Şemsi Paşa Camii ve Fatih’teki Fatih Camii için de uyarlanarak anlatıldığı tespit edilmiştir. Süleymaniye Camii’nin inşaatının gecikmesiyle ilgili olarak İran şahının mücevherler gönderdiği anlatılır. Bu efsane Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de geçer. Efsanede Kanuni’nin bu taşları, inşaatta kullanılan diğer taşlar içine koyup harcın içine kattırdığı anlatılmıştır.6
Bu efsanenin günümüzde elektronik kültür ortamında, internette, yazılı ve görsel medyada, farklı üslupla yeniden yazıldığını görebiliyoruz.
Süleymaniye’nin akustiğiyle ilgili diğer bir efsanede de halk arasında Sinan’ın cami inşaatıyla ilgilenmeyip nargile fokurdattığı konuşulur, bu durum padişaha bildirildiğinde, ona bunun sebebi açıklanır. “Koca Sinan, kubbenin içine ve köşelere ağzı iç tarafa dönük bir şekilde 50 cm boyunda 64 küp yerleştirmiş ve bu sâyede hassas bir akustik meydana getirmiştir. Ayrıca iç ve dış kubbeler arasında iki-üç metreyi bulan boşluklar da yaz ve kış aylarında hava sıcaklığını belli bir seviyede tutması yanında mükemmel bir akustik sağlamaktadır. Mîmarbaşı’nın bu akustiği sağlarken câmide nargile fokurdatarak çıkan su sesiyle bir kısım yerleri bozup tekrar yaptırmak derecesinde gösterdiği titizlik ve îtinâ meşhurdur. Öyle ki bir hayli devam eden bu çalışma, bâzıları tarafından yanlış anlaşılmış ve Kânûnî’ye şikâyet dahî edilmiştir. Fakat bu şikâyetler, ulu bir mâbed için ihlâs ve fedâkârlıkla gayret eden Sinan’a hiçbir surette mânî olamamıştır. Aksine ortaya çıkan netice, herkesi onun hayranı eylemiştir.”7 Ayrıca Süleymaniye’de is odasının bulunması düzenli bir hava akımıyla, deve kuşu yumurtalarının asılması ise böceklerden caminin korunmasıyla ilgili olarak anlatılır.
TERS LALE
Selimiye Camii’ndeki ters lale motifinin kökenini açıklayan birkaç efsane vardır. Bunlardan birinde caminin yapılması için arazisini vermek istemeyen yaşlı bir kadın, araya padişahın girmesiyle razı edilir fakat bir şartı vardır. Ölen kızının hatırasının camide yaşatılmasını ister. Mimar Sinan o kızın sembolü olan ters lale motifini caminin sütununa işletir ve yaşlı kadın razı edilir. Suphi Saatçi’nin yazdığı “Sinan Söylenceleri” başlıklı yazıda ters lalenin sebebi, yaşlı kadının, caminin yapıldığı arsanın eskiden lale bahçesi olduğunun anlaşılması için lale motifi yapılmasını şart koştuğu, kadının ters bir kadın olmasından dolayı lalenin ters lale olarak sütuna işlendiği şeklinde gösterilir.8 Başka bir efsanede ters lale, Mimar Sinan’ın genç yaşta ölen torununu sembolize etmektedir. Mimar Sinan acısını Selimiye’nin taşlarına bu şekilde işlemiştir: “Mimar Sinan’ın torununun kabri Edirne’de. Cami inşaatı sırasında, torunu hastalanıyor, Mimar Sinan’ın. Vefat edince Mimar Sinan’ı üzgün görüyorlar ustalar. Tabii Sinan’ın bu üzgün hâlini, torununu belki betimleyerek, o ters laleyi böyle boynu bükük gibi yapıp... Bunu da anlatan var, bunu da çok duyduk. Selimiye’nin en çok söylenen şeylerinden bir tanesi de budur yani. Mimar Sinan’ın torununun üzüntüsünü ifade eden gibi bir olay var.”9 Ters lale motifi, kıyametle de ilişkilendirilmiştir. “Bu efsaneler her yerde anlatılır, bilinir ama ilginç olan şu: Aslında bu ters lale figürünün müezzin mahfilinin köşesindeki sütunda, çok söylenmese de büyüklerimizden bizim duyduğumuz, müezzin mahfilinin aşağı doğru battıkça lalenin ucunun zemine değmesiyle beraber kıyametin de kopacağına inanılan bir durumu var. Tabii bu çok bilinmeyen ama halk arasında Mimar Sinan ve Selimiye’yle ilgili bir şey, söylence diyelim, söylenti diyelim.”10 Bir motifin kökeni, halk arasında bu sebeplerle bağlantılı olarak açıklanmaktadır. Efsanenin köken anlatısı olduğunu bir kez daha hatırlamamız gerekir.
Selimiye Camii’nin mahfilinin altında bir havuz olduğu ve bu suyun cennetten geldiğine inanıldığı da anlatılır. Halkın düşüncesinde, bu suyu oraya getiren de Mimar Sinan’dır. “Bir de daha ilginci var aslında, yine büyükannemden duyduğum, o da bir başkasından herhâlde artık veya kadınlar arasında anlatılan. Müezzin mahfilinde, müezzin mahfilinin altında bir havuz gibi bir şey var. Mimar Sinan’ın buradan gelen suyu, cennetten buraya bir su bağladığına inanılıyor ve bu suyun Ramazan’da içildiği zaman orucu bozmadığına inanılıyor. Hatta Edirne’ye gelirseniz Selimiye Camii’ne giderseniz, insanlar o sudan içmeye çalışır, sürekli müezzin mahfilinin altındaki havuz gibi bir şey var, havuzcuk diyelim, oradan su içmeye çalışır. Halk arasında böyle bir inanç var. Selimiye’nin suyunu Mimar Sinan’ın cennetten bağladığına inanılıyor. Aslında su Edirne’nin kuzeyindeki, yukardaki köylerden gelir. Mimar Sinan’ın yaptığı su kemerleri var, onlarla su Edirne’ye gelir, Selimiye’ye de gelir. Böyle de bir durum var.”11
AŞK EFSANESİ
Mihrimah Sultan ve Mimar Sinan arasında çok ciddi yaş farkı vardır. Fakat bazı yazarlar ikisi arasında bir aşk hikâyesinden bahseder. Bu aşktan ilk bahseden, Arthur Stratton’dır. Yazar, 1972 yılında yayımlanan Mimar Sinan biyografisinde ikisi arasında bir aşk kurgulamıştır. “Çağının teknolojik sınırlarını zorlayan Edirnekapı Camii, mimarbaşının en yaratıcı eserleri arasında sivrilen bir başyapıttır. Romancı Arthur Stratton, Sinan hakkındaki romanında, bu camiyi mimarbaşının Mihrimah’a karşı duyduğu tatminsiz kalmış erotik tutkunun mimarî bir ifadesi olarak yorumlar. Hayalî bir romandan kaynaklanan bu yorum, günümüz Türkiye’sinde sanki gerçekmiş gibi kabul görmektedir. Bu da Sinan mitolojisinin hâlâ canlı ve üretilmekte olduğunu gösterir.”12 Daha sonra Mehmet Coral, Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım adlı romanında bu konuyu tekrar işler.13 Mehmet Coral, kendisiyle yapılan bir söyleşide de bu durumu açık bir şekilde anlatır.14 2012 yılında ise aynı konu Mina Oğuz tarafından Hürrem’in Gölgesinde Aşk Mihrimah Sultan ve Mimar Sinan adıyla tekrar roman olarak yayımlanır.15
EĞRİ MİNARE EFSANESİ
Suphi Saatçi’nin Risale-i Selimiye’den16 alındığını söylediği bu efsanede çocuklar Süleymaniye’nin bir minaresinin eğri olduğunu söyler, bunu işiten Mimar Sinan, ustalarına minareye halatlar bağlamalarını ve çekmelerini emreder. Daha sonra da çocuklara eğriliğin düzelip düzelmediğini sorar, çocuklardan düzeldi cevabı gelince halatlar çözülür. Bunu neden yaptığını soran ustalara ise Mimar Sinan çocukları da halkı da ikna edebilmek için bunu yaptırdığını aksi hâlde kusursuz bir şekilde yaptıkları bu eserle ilgili olumsuz söylenti çıkabileceğini söyler.17 Süleymaniye’yle ilgili Eğri Minare efsanesi, Edirne’de Selimiye’ye bağlı olarak anlatılır: “Minare yamukmuş, işte Sinan demiş, çocuk doğru söylüyor demiş, ipi getirin çekelim düzeltelim. Bu Süleymaniye versiyonu genelde de.”18 Mimar Sinan’ın yüzyıllar öncesinden günümüz insanına yol gösterdiğiyle ilgili bir efsane vardır. Efsanede Süleymaniye yıkılma tehlikesi geçirince caminin yükünü taşıyan kemerlerin ortasındaki kilit taşı değiştirilir. Efsanenin bir varyantında, caminin imamının rüyasında görünen Mimar Sinan’ın kilit taşını nasıl değiştireceklerini anlatan kâğıdın yerini ona söylediği rivayet edilir. İnternette rastladığımız bir başka kaynakta ise bir mimar veya mühendisin kazara gizli bir bölme bulduğu, buradaki Mimar Sinan imzalı eski yazı notta kilit taşının nasıl değiştirileceğinin anlatıldığı, bu mektubun da Topkapı Sarayı’nda saklandığı belirtilir.19 Bu efsane Şehzade Camii’yle ilgili de anlatılır. İnternette yaygınlaşan bu bilgide caminin 1986 ila 1999 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmaları sırasında bir mühendisin bulduğu kâğıtta bunların yazılı olduğu belirtilmiştir.20 Bir başka efsanede ise Türkiye’ye gelip Ayasofya’yı, Süleymaniye’yi inceleyen Japon mimarların Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerin yapısını kendi ülkelerinde uyguladıkları anlatılır.
VEFASIZLIK
Vefasızlığa uğradığı İstanbul’a su taşıyan kemerleri onartan, yeni su kemerleri yapan Mimar Sinan’ın evinde su akmadığı -yaşlılık dönemine dair- bir başka efsanenin konusunu oluşturur. Coşkun Yılmaz’ın yayımladığı belgelerde Mimar Sinan’la ilgili 9 Eylül 1577 tarihli fermanda evine su bağlatıp bağlatmadığının tespiti, bu durum doğruysa bunun için izninin olup olmadığının araştırılması istenmektedir. 9 Ocak 1586 tarihli fermanla Şehzadebaşı Külliyesi’nin su meselesinin teftişine Mimar Sinan’ın görevlendirildiği, onun tavsiyeleriyle problemin çözüldüğü görülür. Böylece onun görevinin ve itibarının devam ettiği anlaşılır. Bu durum, kendi evine su bağlatması meselesinin onun lehine sonuçlandığına yorumlanır.21 Bu efsanede de âdeta Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikâyesindeki gibi milleti ve devleti için her türlü fedakârlığa katlanan yüce ruhlu Türk kahramanlarına gösterilen vefasızlık temi işlenir. Sonuç olarak bu efsanelerle ilgili şu tespitleri yapabiliriz. Mimar Sinan, halk kültüründen gelen, efsane formunda anlatımlarla, istihareye yatmak, rüyada görülenin gerçek olması, ak sakallı ihtiyar, geleceği önceden görme, padişahlara bile yol gösteren bir ferasete sahip veli özellikleri gösteren bir şahsiyete dönüşmüştür. Âdeta tasavvufu taşa işleyen bir mutasavvıf, dinî kimliği ön plana çıkan bir kahramandır. Halkın düşüncesinde kutsallaştırılan Mimar Sinan, mimarlık tarihiyle ilgili çalışma yapan bilim adamlarının eserlerinde de yüceleştirilmiştir.
İBB Yayınları’ndan çıkan Mimar Sinan kitabını İstanbul Kitapçısı şubelerinden, istanbulkitapcisi.com adresinden ve birçok çevrimiçi kitapçıdan satın alabilirsiniz.
DİPNOT
1 Stefanos Yerasimos (2002): Süleymaniye, İstanbul: Yapı Kredi Yay., s. 114-115.
2 Osman Nuri Topbaş (1999): Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, İstanbul: Erkam Yay., s. 402.
3 Kaynak kişi: Saliha Dıraman, Samsun doğumlu, doğum tarihini vermedi, üniversite eğitimli, babasından duymuş. 1.9.2023’te MSGSÜ Bomonti Kampüsü’nde derlendi.
4 Zeki Sönmez (1988): Mimar Sinan ile İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, s. 53-55.
5 Kaynak kişi: Saliha Dıraman.
6 Evliya Çelebi (2008): Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi: İstanbul, haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Cilt: I, 1. Kitap, İstanbul: Yapı Kredi Yay., 5. baskı, s. 115-116.
7 Osman Nuri Topbaş, age., s. 402.
8 Suphi Saatçi (2016): “Sinan Söylenceleri”, Mimar Sinan’ın İstanbul’u içinde, İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yay., s. 407.
9 Kaynak kişi: Abdülkadir Terzi, Edirne, 1976 doğumlu, üniversite mezunu, restoratör, babasından ve büyükannesinden dinlemiş. 6.9.2023’te derlendi.
10 Kaynak kişi: Abdülkadir Terzi.
11 Kaynak kişi: Abdülkadir Terzi.
12 Gülru Necipoğlu (2013): Sinan Çağı Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimari Kültür, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., s. 420.
13 Mehmet Coral (2008): Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım, İstanbul: DK Yay., s. 312.
14 https://www.milliyet.com.tr/gundem/aklimdaki-sorular-mimarsinan- in-sifreli-imzasi-1658059 (Erişim Tarihi: 28.8.2023).
15 Mina Oğuz (2012): Hürrem’in Gölgesinde Aşk Mihrimah Sultan ve Mimar Sinan, İstanbul: Paradoks Kitap, s. 231.
16 Zeki Sönmez (1988): “Risale-i Selimiye”, Mimar Sinan ile İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, s. 120-121.
17 Saatçi, agm., s. 409.
18 Kaynak kişi: Abdülkadir Terzi.
19 https://cityguideadd.com/yillarsonra-mimar-sinandan-mektup-var/ (Erişim Tarihi: 28.8.2023).
20 https://www.dogrula.org/ dogrulamalar/mimar-sinaninsehzade- pasa-camiinin-kemeri-icinrestorasyon- mektubu-biraktigi-iddiasi/ (Erişim Tarihi: 28.8.2023).
21 Coşkun Yılmaz (2017): “Mimar Sinan’ın Suyu Kesildi mi? Efsane ve Gerçek”, Mimar Sinan ve Su, ed. Coşkun Yılmaz, İstanbul: Sultangazi Belediyesi Yay., s. 90-103.