Troçki, Galata Rıhtımı’nda

Fotoğraf
Faik Şenol
23 Kasım 2020 - 18:27

1917 Ekim Devrimi’nin liderlerinden ve Kızıl Ordu’nun kurucusu olan siyasetçi Lev Troçki ülkesi Sovyetler Birliği’nden kovulunca, Almanya ve İngiltere’ye vize başvurusunda bulundu ancak olumlu yanıt alamadı. Bunun üzerine, 12 Şubat 1929’da İlyiç adlı vapurla İstanbul’a geldi. Önce Beyoğlu’nda bulunan Sovyet Konuk Evi’nde, sonra yine Beyoğlu’ndaki Tokatlıyan Oteli’nde, daha sonra da Bomonti’de bir evde konakladı. Ancak, Bomonti’de yaşayan Beyaz Rusların varlığından rahatsız olmuştu; 1929 yılının Mayıs ayında Büyükada’daki İzzet Paşa Köşkü’ne taşındı ve uzun bir süre burada ikamet etti. 1 Mart 1931’de İzzet Paşa Köşkü’nde çıkan yangının ardından aynı adadaki Yanaros Köşkü’ne geçti. 6 Nisan’da ise Moda’ya, avukat Hasan Fehmi Bey’in köşküne taşındı. 1932 yılı Aralık ayı başında Danimarka Sosyal Demokrat Öğrenciler Birliği’nin davetlisi olarak “Rus Devrimi’nin 15’inci Yıl Dönümü” konulu bir konferans vermek üzere Kopenhag’a gitti.

Foto muhabiri Faik Şenol’un çektiği bu tarihî fotoğrafta Troçki ikinci eşi Natalia Ivanovna Sedova ve kâtibi ile Kopenhag’dan İstanbul’a dönüşte Galata Rıhtımı’nda görülüyor. 11 Aralık 1932 Pazar günü İstanbul’a dönen Troçki’nin şehrimizdeki serüveni Sovyet vatandaşlığından çıkarılmasıyla birlikte sona yaklaştı. Türkiye tarafından oturma izni yenilenmeyen Troçki, 17 Temmuz 1933 tarihinde Bulgaria adlı vapurla İstanbul’dan ayrıldı ve 1937’de Meksika’ya sığınıncaya kadar Fransa ve Norveç’te yaşadı. 1940’ta öldürüldü.

Faik Şenol
IBB
Tarih
Lev Troçki
Sayı 004

BENZER

İstanbullular pandemi dönemiyle birlikte denizde kürek çekme hadisesine giderek artan bir ilgi gösteriyorlar. Kürek çekmek, insana iyi geliyor. Vücudun bütün kaslarını ve eklemlerini harekete geçiriyor. Denizin üzerinde olmak “hidroterapi” etkisi de yapıyor. Kürek çekmek için yüzme bilmek yeterli.
Aslen bir Fransız soylusu olan Claude Alexandre de Bonneval nasıl oldu da Osmanlı’da Topçu Ocağı’nın başına getirilip Paşa rütbesi aldı? 1700’lerin ilk yarısında askerî eğitimde ve buna bağlı olarak devletin dışişlerinde önemli bir rol oynayan Humbaracı Ahmet Paşa’nın ilginç yaşam öyküsünü okuyun.
Zuhal Olcay, tiyatrodan sinemaya, televizyona ve en nihayetinde sahnelere uzanan kariyerinde eleştirel anlamda alkışlanan, saygı gören işlere imza attı hep. Onun adını bir projede gördüğümüzde “o zaman iyidir” demek gibi bir refleksimiz var. Kendisi de yolundan memnun, "Keşke diyebileceğim bir şey neredeyse yok" diyor. Sonbaharda yeni bir diziyle karşımızda olacağını müjdeliyor, hayatına ve kariyerine dair sorularımızı açık sözlülükle yanıtlıyor.