Reşat Rıdvan...
Ercüment Ekrem Talu'nun (1886-1956) tanımlamasıyla "Tiyatroya gönül veren adam."
Reşat Rıdvan, Darülbedayi’nin kuruluşuyla daha tanınır olsa da dönemin tiyatro çevresinde oyuncu, yönetmen ve yönetici olarak biliniyordu. Özellikle II. Meşrutiyet sonrası adından çokça söz ettirdi. Maddi sıkıntı yaşayan sahne insanlarına yardım etmesi ve evini açması, ailesinden kalanları tiyatro için kullanması hep konuşuldu. Ailesinin pek çok üyesi, özellikle de 1890 ila 1906 tarihleri arasında İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) olan babası Rıdvan İsmail Paşa (1856-1906), kent tarihine iz bırakan isimlerdendi. Geleneksel tiyatromuzun tanınmış adlarıyla tanışıklığı olan Rıdvan İsmail Paşa, Tepebaşı Tiyatrosu’nun açılmasına (1890) katkıda bulunmuş, yabancı toplulukların ve tanınmış sahne insanlarının İstanbul’a gelmesini sağlamıştı.
1873 ya da 1874 yılında doğduğu sanılan Reşat Rıdvan’ın tiyatroya ilgisi de böyle başladı. Babasının sağladığı ortamda bilgisini geliştiriyor, düşüncelerini tiyatro çevresiyle paylaşıyordu. Dönemin dergi ve gazetelerinde o sıralar İstanbul’da sahnelenen oyunlar üzerine eleştiri yazıyordu. Ancak Rıdvan İsmail Paşa, oğlunun tiyatroya yoğun ilgisinden tedirginlik duyuyor, rahatsız oluyordu. Bu nedenle, Galatasaray Lisesi sonrası Mekteb-i Mülkiye’yi bitiren, genç yaşında devlette önemli görevlere getirilen, derece ve nişanlar alan oğlunun tiyatro tutkusunun önüne geçmek istedi. Hatta bunun için nüfuzunu kullandı ve 7 Kasım 1904’te II. Abdülhamid’den aldığı onayla “vesait-i sefahatin”1 olarak tanımlanan tiyatroyu “ıslah” gerekçesiyle, İstanbul’da Türkçe oynanan oyunlara yasak getirdi, bazı oyuncuları kent dışına çıkardı, tiyatroları kapattı. İstanbul’a turneye gelen yabancı topluluklar ve geleneksel tiyatro gösterimleri yasağın dışında tutuldu. Rıdvan Paşa’nın 23 Mart 1906’da Göztepe’deki köşküne gitmek için bulunduğu tren istasyonunda suikast sonucu öldürülmesinin ardından2, tiyatroların “eskiden olduğu gibi sanatlarını icra etmelerine izin verilmesi” kararıyla yasaklar kalktı. İçindeki tiyatro ateşi sönmeyen Reşat Rıdvan için de...
O yılların tanınmış oyuncularından Ahmet Fehim Efendi (1856-1930) hem Paşa yüzünden meslektaşlarıyla birlikte yaşadığı olumsuzlukları hem de “ateşli tiyatrosever Türk genci” diye tanımladığı dostu Reşat Rıdvan’ı Sahnede Elli Yıl adlı anı kitabında, “Bu soylu çocuklardan mümkün olduğu kadar uzak kalmak isterdim. Reşat Rıdvan’ın yüzünden yaşadıklarımı unutamam. Rıdvan Paşa çocuğunu tiyatrodan çekmek için zavallı aktörlerin başına ekşimişti” sözleriyle anar. Ayrıca anılarında, kullandığı sözcükler yüzünden Reşat Rıdvan için “patavatsız, atak bir gençti” dedikten sonra, onun yardım ve armağanlarından söz açar.
BABASINA RAĞMEN
1908 yılında tazminatı verilerek günümüzdeki Danıştay’ı karşılayan Şûrâ-yı Devlet’teki görevi sonlandırılan Reşat Rıdvan, sonraları yalnızca tiyatroyla ilgilendi. Yeni toplulukların kuruluşunda yer aldı, dönemin tanınmış sahne sanatçılarıyla çalıştı. Mikael Çaprast’a özellikle Fransız komedi ve vodvilleri sahnelenen Mesire Tiyatrosu’nu kurmasında yardımcı oldu. Millî Osmanlı Operet ve Dram Kumpanyası ile Heveskaran Cemiyeti topluluklarını kurmasının ardından, o sırada Avrupa’dan gelen Burhanettin Tepsi’yle (1882- 1942) Sahne-i Milliye-i Osmaniye’yi oluşturdu. O sıralar kısa zaman aralıklarında, dağılıp yeniden kurulan birçok toplulukta oyunlar yönetti, Raşit Rıza Samako (1890-1961) ve Muhsin Ertuğrul (1892-1979) gibi pek çok genç sanatçının kendini göstermesine katkısı oldu. Bu topluluklarda sahneye koyduğu çeviri ya da uyarlama oyunlardan bazıları; Napolyon Bonaparte, Sabah-ı Hürriyet, Adalet Yerini Buldu, Şehbâl-i Şair, Plevne, Zor Nikah, Veliaht (Ahmet Fehim’le), Dreyfus, Girit Mezalimi, Bayraktar, Karagöz, Otello, Gülnihal, Akif Bey, İkizler, Mürebbiye, Tosca yahut İstibdat Vahşetleri, Haydutlar’dı...
Ahmet Fehim’in anlatımında II. Meşrutiyet öncesi “Milletin başına hafiyelikte bela kesilmiş, ancak Hürriyet’in ilanından sonra o da öldürülmüştü” diye sözü edilen amcası Reşat Paşa yüzünden, bir dönem sanat çevresinde kuşkuyla bakılan kişi oldu. Yine Ahmet Fehim onun yaşadıklarını “Bütün bunlar, Reşat Rıdvan’ın aleyhine dedikodu çıkmasına neden olmuş, yüksek yöneticiler tarafından, Reşat Rıdvan hakkında hınç gösterisine dönüşmüştü. Ancak ben bu genci, tiyatro sanatına ve bana olan hizmetlerinden dolayı korumak zorundaydım. Sahne işlerine bakmak üzere sahne işlerine kattım” diyerek anlatıyordu. Kendisini yakından tanıyan Muhsin Ertuğrul da yıllar sonra Türk Tiyatrosu dergisinin 410. sayısında yer alan “Tiyatro Müzesi” adlı yazısında “İlk Türk rejisörü Reşat Rıdvan’ın enfiye kutusu ve bütün büyük aktörleri susta durduran kalın bastonu kimde kaldı?” diyerek tiyatroda profesyonelliğe geçişini sağlayan ilk yönetmenini anacaktı. Tiyatro alanındaki yenilik ve gelişmeleri yakından izleyen Reşat Rıdvan, gözlem ve birikimlerini sahne çalışmalarında gösterdi. Özellikle kuruluşunda yer aldığı topluluklarda geniş ilgi gören oyunları seyirciler kadar sahne insanlarının anılarında da yer buldu. 1910 yılından sonra oyunculuktaki yenilikçi yaklaşımı, eğitmenliği, tiyatro yöneticiliği, daha çok da yönetmenliği konuşulacaktı. Yönetmen olarak oyunun ayrıntılarına girilen provalar yapar, oyuncuların taklit ve doğaçlamalardan uzak durmasını ister, bilindik sahne anlatımlarının dışına çıkmaya çalışırdı. Muhsin Ertuğrul Vatan gazetesi için Recep Bilginer’le (1922- 2005) gerçekleştirdiği söyleşide onu “(...) o zamanki Garp (Batı) tiyatro anlayışını Türkiye’ye sokmak isteyen rejisör” diye tanımlarken yıllar sonra Zeynep Oral’a Milliyet Sanat dergisinde “Çıraklık dönemimde Reşat Rıdvan gibi büyüklerimden çok şey öğrendim” diyecekti.
Reşat Rıdvan, birikimi ve çalışmalarıyla dönemin tiyatro dünyasında tanınırdı ama onu asıl unutulmaz kılan Şehremini Dr. Cemil Topuzlu’nun (1866-1958) gayretiyle 1914’te okul olarak kurulan Darülbedayi-i Osmani’nin (Osmanlı Güzellikler Evi) şekillenmesi sürecinde yaptıkları oldu. Topuzlu; onun yönetmenliğini, tiyatroya bakışını, akılcı ve özenli yaklaşımını takdir ediyordu. Okulun başına getirilen André Antoine’ın (1858-1943) İstanbul’a gelişi öncesi hazırlıkların başına bu nedenle Reşat Rıdvan’ı getirdi. Reşat Rıdvan da kendine yardımcı olarak Muhsin Ertuğrul’u seçti. İkili, Şehzadebaşı’nda okul için seçilen Letafet Apartmanı’nı derslikler, öğretmen ve yönetici odaları olarak yeniden düzenledi. Sirkeci Garı’nda karşılanması sonrası, Antoine’ın İstanbul’daki farklı türlerde oyun sahneleyen toplulukların çalışmalarını izlemesini ve belli başlı oyuncularla tanışmasını sağladı. Okulun tanıtımı ve sınavlar için ilanlar hazırladı... Reşat Rıdvan, Antoine’ın yardımcılığını yapmasının yanı sıra temsil kolu başkanı oldu. Ali Rifat Çağatay da (1869-1935) müzik bölümü başkanı...
I. Dünya Savaşı başlayınca André Antoine Fransa’ya dönmek zorunda kaldı. Antoine’ın hazırladığı, okulun o anki durumunu ve yapılması gerekenleri içeren 120 maddelik rapor üzerinden çalışmalarını sürdüren Reşat Rıdvan, 26 Ekim 1914’te okulun açılış töreninin yapılmasını, ertesi gün de derslerin başlamasını sağladı. 7 Mayıs 1915 tarihinde yapılan toplantıda, 20 lira aylıkla Darülbedayi Dahiliye Müdürlüğü’ne getirildi. Yöneticilik görevinin yanında öğretmenlik de yapan sanatçı, Darülbedayi’nin kurumsallaşmasında etkili oldu. Kuruluşlarında yer aldığı önceki topluluklarda olduğu gibi Darülbedayi çalışanları için de yönetsel, sanatsal ve ayrıca teknik kuralları içeren yönetmelik hazırladı. Kuruma bir düzen gelirken hazırlanan bu yönetmelik sonraki yıllarda kamu kurumlarıyla ilişkili tiyatro yapılanmalarına ilk örnek oldu.
Reşat Rıdvan müdürlüğü sırasında öğrencilerin, öğretmenleri ya da dönemin tanınmış sahne adlarıyla farklı topluluklarda sahneye çıkmaları, edindikleri deneyim ve birikimleri Darülbedayi çalışmalarına aktarmaları için uğraş verdi. Ayrıca okulda içe dönük etkinlikler düzenleyerek öğrencilerin özgüvenlerini daha da pekiştirdi. 1916’da görevinden ayrıldı. 20 Mayıs 1917’de “daimî rejisör” olarak kuruma çağrıldı. Görevi sırasında, kurumdaki sanatsal ve yönetsel işlere görüş ve yönlendirmeleriyle yardımcı oldu. Bu süreçte pek çok oyuncunun askere gitmesi, Fransız ve Romen iki yönetmenin savaş nedeniyle ülkelerine dönmesi yüzünden çekimleri 1916 yılında yarım kalan ve Rozali Benliyan, Lusi Avuşyak, İ. Galip Arcan, Ahmet Fehim, Behzat H. Butak, Baltazar ve Hakkı Necip’in rol aldığı, Moliere’in Zor Nikâh oyunundan sinemaya uyarlama Himmet Ağa’nın İzdivacı adlı filmin Fuat Uzkınay’la (1888-1956) birlikte yönetmenliğini yaparak 1918’de bitirilmesini sağladı. Film, sinemamızın ilk uzun metrajlı örneğiydi. 1919 yılının başında Darülbedayi’den yeniden ayrılsa da çeviri ve uyarlamalar yapmayı, sahne insanlarıyla görüşmeyi, onlara yardımcı olmayı sürdürdü.
Ercüment Ekrem Talu, Türk Tiyatrosu dergisinin 254. sayısındaki yazısında, “Şimdiki idare odamızın duvarında resmi, bir minnet nişanesi olarak asılı duran kıymetli dostum ve kızımın da dayısı Reşat, tiyatroya gönül vermiş, bütün varlığını bağlamış, müstesna bir insandı” dedikten sonra, tiyatro alanındaki özverili gayretlerini şöyle anlatıyordu: “İşsiz kalmış hangi sanatkâr olursa Reşad’ın mütevazi evinde en sıcak himayeyi, en dostane yardımı ve teselliyi bulurdu.” Talu’nun sözlerini, anılarında “Reşat Rıdvan Bey’in ağzından, en kızgın anlarında bile kimseye karşı ağır, terbiyeye aykırı, kötü bir söz çıktığı duyulmamıştır. Çevresinde de terbiyesizliği hiç bağışlamaz, öyle bir kimseyi yanına bile sokmazdı” diyen Muhsin Ertuğrul tamamlıyordu. Araştırmacı Nesim Ovadya İzrail, tiyatro dünyamıza dönemin yönetmenlerinden Aşad Madatyan (1882-1965) üzerinden baktığı çalışmasında ise “Reşat Rıdvan, sanatçı olmayan ancak tiyatroya gönül vermiş, sahne için maddi ve manevi her türlü fedakarlıktan geri durmayan bir kişilikti” değerlendirmesini yapıyordu.
Reşat Rıdvan, 1919 yılında yaşamını yitirdi. Vasfi Rıza Zobu (1902-1992) O Günden Bu Güne adlı anı kitabına şu notu düşüyordu: “Reşat Bey’in vefat ettiğine dair karar defterinde 18 Ağustos 335- 1919 tarihiyle kayıt vardır.”
Ona günlük ve sanat yaşamında büyük destek veren eşi, öğretmen Suat Sait Hanım, Reşat Rıdvan’ın ölümünün ardından Kıbrıs’a yerleşti. Uzun yıllar turnelerde Kıbrıs’a yolu düşen Darülbedayi sanatçıları onu ziyaret etti.
Dönemin Darülbedayi yönetimi, onun ölümünün ardından 1919-1920 tiyatro sezonunda, Pierre Wolff’un Le Secret de Polichinelli adlı oyunundan uyarlayarak çevirdiği Tatlı Sır’ı sahneye çıkardı. Kadıköy Apollon Tiyatrosu’nda 30 Kasım 1919’da sahnelenen oyunda, yasaklama ve polis baskınlarına karşın daha önce de Darülbedayi’nin birkaç oyununda sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadın oyuncumuz Afife Jale (1902-1941) “Neyir” rolüyle seyirci karşısındaydı. Afife Jale, yine oyun sonuna doğru polisin baskın düzenlediği tiyatrodan arkadaşlarının yardımıyla kaçabilmişti.
Reşat Rıdvan, kısa sayılabilecek yaşamında, o yıllardan bugünlere tiyatromuza yön veren, değer katan onlarca sahne insanına dokundu. Tiyatromuzun unutulmazları arasında yaşamaya devam ediyor…
DİPNOT
1 Gayrimeşru eğlence aracı.
2 Editoryal not: Detaylı bilgi için, “Şehremini Göztepe’de vuruldu”, Erol Gezeroğlu, İST, S: 17.
KAYNAKÇA
And, Metin (1971): Meşrutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu (1908-1923), Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Ertuğrul, Muhsin (1933): Benden Sonra Tufan Olmasın - Anılar, İstanbul: Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı Yayınları.
Ertuğrul, Muhsin (1993): Gerçeklerin Düşleri, İstanbul: Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı Yayınları.
Evren, Burçak: Türk Sineması, İstanbul: 42. Altın Portakal Film Festivali Yayını.
Fehim, Ahmet (2022): Sahnede Elli Sene, İstanbul: Mitos Boyut Yayınları.
İzrail, Ovadya Nesim (1922): Düşler Sahnesinde Rejisör Madatyan ve Kozmopolitizimden Milliyetçiliğe Türkiye’de Tiyatro 1902-1962, İstanbul: Aras Yayıncılık.
Madatyan, Aşod (2022): Sahnemizin Değerleri, İstanbul: Aras Yayıncılık.
Nutku, Özdemir (1969): Darülbedayi’nin 50. Yılı, Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları.
Sevengil, Ahmet Refik (2015): Türk Tiyatrosu Tarihi, İstanbul: Alfa Basım Yayın Dağıtım ve Tic. Ltd. Şti.
Talu, Ekrem Ercüment (1951): “Tiyatroya Gönül Veren Adam”, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Türk Tiyatrosu Dergisi, İstanbul, s. 10-11.
Ziyaoğlu, Rakım (1971): İstanbul Kadıları, Şehreminleri, Belediye Reisleri ve Partiler Tarihi, İstanbul: İsmail Akgün Matbaası.
Zobu, Rıza Vasfi (1977): O Günden Bu Güne, İstanbul: Milliyet Yayınları.
Aydemir, Bünyamin, haz. (2022): Türk Tiyatrosunda İstanbul, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları.
Akçura, Gökhan, haz. (2023): Muhsin Ertuğrul, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları.