Kadıköy'ün fedaileri

30 Mayıs 2023 - 11:00

DIŞ.GECE.AÇILIŞ - ŞEHZADEBAŞI / SOKAK

İstanbul genel. Yağmurlu ve karanlık bir sabah... Uzaklardan sabah ezanı duyulmaktadır. Sabah serinliğinde, boş bir kahvehanenin önünde bir adam (elinde tespihi) oturmakta, yanında bir köpek uzanmaktadır. Elinde asası, sarıklı bir adam kahvehanenin önünden geçip giderken selamlaşırlar…

Perdede “16 Mart 1920” yazar.

Yolun aşağısından bir uğultu duyulur. Birden bir kamyon (çok gürültülü bir şekilde) belirir ve hızla adamı geçip giderek biraz ileride durur. Köpek havlamaya başlamıştır. (Sahnenin başındaki sakinlik yerini meçhul bir gerilime bırakır.)

Duran kamyondan İngiliz askerleri iner. Sağa kıvrılan yol, az ilerideki Şehzadebaşı Karakolu’na çıkacaktır.

DIŞ.GECE - ŞEHZADEBAŞI KARAKOLU ÖNÜ

Karakolu tam karşıdan görürüz. Karakolun önünde gençten biri nöbet tutmaktadır. Girişteki pencereden ince bir bağlama sesi gelmektedir. Nöbetçi er ise karakol duvarının üzerindeki kedinin başını okşamaktadır… Siyah bir otomobil, sessizce tam karakolun karşısında durur. Kedi irkilip kaçar. Nöbetçi ne olduğunu anlamaya çalışırcasına arabaya doğru bakar.

Arabadan birisinin indiğini (ayaklarının yakın planı ile) görürüz. Nöbetçi şaşırmıştır. Sonra arabadan inen kişinin ellerinin yakın planını görürüz. Yüzünü henüz görmediğimiz bu kişinin elinde siyah bir tespih vardır ve tespihin iri tanelerini yolarcasına çekmektedir. Tespihten çıkan ses sabahın sessizliğinde yankılanır.

NÖBETÇİ ER

Kimsin? Ses ver! Onbaşı...

Onbaşısına seslenmek isteyen erin sesi, arkasından yaklaşan bir İngiliz askerinin, boğazını kesmesi ile bir uğultuya dönüşür. Bu arada, silahlı İngiliz askerleri karakola girmeye hazır hâlde binanın önünde toplanmıştır. Müfreze komutanı olan Teğmen Johnson emrini verir.

TEĞMEN JOHNSON (İNG)

Devam edin…

Emrini veren Teğmen, arabasının önünde duran (hâlâ yüzünü görmediğimiz) kişiye, başı ile selamını vererek içeri doğru yönelir. Bu esnada, Türk onbaşı da koşarak dışarı çıkar. Tam karşıdan gördüğümüz onbaşı, kapıdan çıkar çıkmaz tek kurşun ile yere yığılır.

İngiliz askerleri i.eriye girip katliama başlar. Son olarak içeriden gelen feryat ve silah sesleri eşliğinde karakolu seyreden Yüzbaşı Bennett’in yüzünü görürüz. Son derece sakin ve kararlı bir şekilde o da içeriye doğru yönelir…

İNGİLİZ GENERAL CHARLES HARINGTON

Tam beş yıl süren İstanbul’un işgali, bugün pek hatırlanmasa da tam 100 yıl önce ülkeye karabasan gibi çöken İtilaf Devletleri’nin en etkili hamlesiydi. Aslında işgal 13 Kasım 1918’de başlar. Lakin ne zaman ki Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’da “Kuvayı Milliye” direnişi başlar işte o vakit işin rengi değişir. Hele ki Misakımillî’nin İstanbul Hükûmeti tarafından da kabul edilmesine 16 Mart 1920’de fiilî işgalin başlaması ile cevap verilir. Yukarıdaki film sahnesi 16 Mart sabahı Şehzadebaşı Bando Mızıka Karakolu katliamının bir resmidir. Birçok silahsız bando askerinin katli toplumda büyük bir infiale yol açar. Bundan sonraki 3 yıl, aslında İngilizler ile Mustafa Kemal arasındaki amansız bir satranç müsabakası olarak yaşanır. İstanbul’daki gizli Kuvayı Milliye direnişi de bu olaylardan sonra hız kazanır. Semt örgütlenmeleri şeklinde organize edilen Kuvayı Milliye çetelerinin asli görevi; işgalcileri sabote etmek, zapt edilen Osmanlı cephanelerinden Anadolu’ya silah sevkiyatı yapmak ve İstiklal Harbi konusunda halkın moralini diri tutmak olarak özetlenebilir. Bu gruplardan etkin olan bir tanesi de Anadolu Yakası’ndaki Kadıköy grubuydu. Kaldı ki bazı Fenerbahçe Spor Kulübü mensuplarının ve sporcularının da bu gruba dahli o günler için gizli ama bugünler için gurur kaynağı olan bir tutumdu.

Fenerbahçe Spor Kulübü tüzüğünün 2. Maddesi anlamlıdır…

"Madde 2: Kulübün takip ettiği amaç ve gaye; memlekette bedenî ve fikrî terbiyenin yayılmasına çalışmak ve vatan gençlerini; vatanın korunmasına, zorluklara ve askerî seferberliklere alıştırmaktır."

1920’lerin İstanbul’unda sanki bu maddenin hakkını verircesine Kuvayı Milliye’nin Kadıköy Grubu’na dâhil olan birçok Fenerbahçelinin faaliyetleri biliniyor. Silah kaçırmaktan Kemalistler ve İstiklal Harbi lehine propaganda yapmaya bir dolu etkinlik içerisinde yer alan kulüp üyelerinin asıl misyonu ise esaret altındaki şehrin insanlarına moral kaynağı olmaktı. Bu nedenle işgal kuvvetleriyle futbol maçları yapmak ve tabii ki onları yenmek en büyük vazifeydi.

Yıllardır işgalcilerin baskısı altında yaşayan ve Anadolu’dan gelen zafer haberlerini bekleyen halk, millî ordunun 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiği günden beri kabına sığmıyordu. Zaten 9 Eylül 1922 ile İstanbul’un Kurtuluşu olan 6 Ekim 1923 arasındaki 13 aylık dönem satrancın en kritik hamlelerine tanık olunuyordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın 3 Mayıs 1918’de ziyaret ettiği Fenerbahçe (bugüne kadar ortaya çıkan kayıtlara göre) Kasım 1918 ve Kasım 1923 arasındaki 5 yıl süren işgal yıllarında 126 maç yaptı. Taksim Stadı’nda 29 Haziran 1923 günü oynanan Harington Kupası maçı bunlardan 121’inciydi. (Kaynak: Fenerbahçe Tarihi Sitesi)

BİR İNGİLİZ SUBAYININ ALBÜMÜNDE YER ALAN, İSTANBUL’UN İŞGAL YILLARINDAN BİR FOTOĞRAF

DIŞ.GÜN - KARAKÖY VAPUR İSKELESİ

Bennett’in makam aracını caddede hareket hâlinde görürüz.

Bir manga İngiliz askeri, marşlar söyleyerek önümüzden geçerler. Kamera iskelede vize kuyruğunun başındaki yaşlı kadın ve torununda kalır.

Kadın görevli İngiliz askeri ile konuşmaktadır…

YAŞLI KADIN

(askere) Ne diyorsun a be oğlum. Hi.bir şey anlamam dediklerinden…

PASAPORT ASKERİ PAUL

Passport! Vize! İzin yok!

Yaşlı kadının arkasındaki gençten bir adam söze karışır!

TOPKAPILI CAMBAZ MEHMET

İzin kağıdı diyor teyzecim! Vize olmadan karşıya geçirmezler!

YAŞLI KADIN

Efendi bey oğlum, torunumla kabristana gidiyoruz... Bunun için kimden, neden izin alacakmışım ben, anlamıyorum ki!

TOPKAPILI CAMBAZ MEHMET

Doğru dersin teyzeciğim ama vize bürosuna gidip kağıt almadan Üsküdar’a geçirmem diyor İngiliz!

YAŞLI KADIN

(gözleri dolar) Ama burası bizim ülkemiz...

Sabrı taşan Paul, yaşlı kadının sözünü keser ve itekleyerek sıradan çıkarır.

Bu muamelenin üzerine Topkapılı kendini tutamaz ve askeri yakasından tutup savurur!

FENERBAHÇE 1911-1912

İşgal Kuvvetleri Komutanı General Charles Harington adına verilen “Harington Kupası” maçı oynanırken İsmet Paşa’nın önderlik ettiği heyet Lozan’da bulunuyordu. Aylarca süren Lozan görüşmeleri çetin geçiyordu. Ankara Hükûmeti’nin kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi İngilizlerin alışık olmadığı bir zorluğa neden oluyordu. Görüşmeler devam ederken Mustafa Kemal bir yandan millî ordunun İstanbul’un etrafını kuşatması yönünde harekât yürütüyordu. Yakın tarih, diplomaside İngilizlere güvenilemeyeceğini Türk tarafına çok iyi öğretmişti. Yani İzmir’den Yunanlıları defetmekten daha zor ve karmaşık olanı İngilizleri İstanbul’dan amiyane tabirle “paşa paşa” göndermekti. Kısacası Harington Kupası bu ahval ve şerait altında oynanıyordu.

DIŞ.GÜN - TAKSİM STADI SAHA İÇİ / KENARI

İstanbul genel. Fonda tezahürat sesleri duyulmaktadır.

Slow motion. Kenarda durmuş maçı ve etrafını seyretmekte olan Mehmet’i görürüz. Sonra onun gözünden maçı ve tribünü görmeye başlarız. Kısa bir süre sahanın içinden maçı görürüz. Sonra tribünde oturmakta olan Teğmen Bennett ve General Harington’u görürüz. Sonra gökyüzünde uçuşan kuşları. Sonra bir düdük sesi; faul. Sonra Mehmet’in çekmekte olduğu tespihi.

Sonra yerde bitmiş tek başına bir çiçek... Tüm bu sekans boyunca Mehmet’i dış ses olarak duyarız…

MEHMET’İN SESİ

...Herkes, her şey birbirinin emaneti şu âlemde. Bulutlar rüzgârın, ağaçlar yağmurun, insan toprağın emaneti… Hayat bir çiçeğin yerde bitmesi gibi; ansızın, kısa, kırılgan… bizi hep kendimizle avlayan...

Düdük sesi ile slow motion biter... Hasan Kamil kayarak bir İngiliz oyuncunun topunu keser. Taca çıkan top, yedek kulübesine doğru gelir. Galip, topu durdurup havalandırır seri bir hareketle havada kapar ve Zeki Rıza’ya atar.

GALİP KULAKSIZOĞLU

(Zeki Rıza’ya) Zeki, Alaattin’e s.yle şu sarı kafayı boş bırakmasın!

ZEKİ RIZA SPOREL

(taçı atarken) Eyvallah.. (Mehmed’e) Doksana takıyorum şimdi, Mehmed abi.. İzle bak!

Harington Kupası’na giden süre. General’in gazetelere verdiği bir ilanla başlar. 5 yıl boyunca Fenerbahçe İngilizlere karşı o kadar çok maç kazanmıştır ki hem İstanbul hem de Anadolu’da halkın moral kaynağı olmuştur. Futbolcular esir şehrin insanları için âdeta İstiklal’in gizli bir sembolü olmuşlardır.

REFET PAŞA'NIN KADIKÖY İTTİHAT SPOR KULÜBÜNÜ ZİYARETİ, 3 KASIM 1922

DIŞ.GÜN - FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ / BAHÇE

Bahçede, masada duran bir gazetenin yakın planı ile açarız. Mehmet’in gazetedeki haberi okuduğunu duyarız…

ŞEHİT MEHMET’İN SESİ

"İngiliz Gardlar Takımı, Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, General Harington’un adını taşıyan büyük bir kupa verilecektir. Bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler..."

Geniş plana geçeriz. Masanın etrafında Yavuz İsmet, Şekip ve Mehmet oturmaktadırlar…

YAVUZ İSMET

Bu ne şimdi?

ŞEKİP

Diyorlar ki giderayak yok mu bizi... (tamamlamaz)

Neyse hadi!

MEHMET

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.

YAVUZ İSMET

Anlarız şimdi (gelmekte olan Galip’i başı ile göstererek)

Galip abi geliyor..

Galip, Elkatipzade ve Nasuhi Baydar, üçlünün yanına gelir…

GALİP KULAKSIZOĞLU

Tamamdır... Biz de Fenerbahçe olarak General Harington’a meydan okuyoruz! Sabri Başkan telgraf çekti. O da İstanbul’a geliyor.

YAVUZ İSMET

Eyvallah.. Bize de bu yakışır!

GALİP KULAKSIZOĞLU

Tamamdır... Biz de Fenerbahçe olarak General Harington’a meydan okuyoruz! Sabri Başkan telgraf çekti. O da İstanbul’a geliyor.

YAVUZ İSMET

Eyvallah.. Bize de bu yakışır!

ŞEKİP

Rakip kim peki?

İÇ.GÜN - İNGİLİZ KARARGÂHI / HARINGTON ODA

İngiliz karargâhına, General Harington’un çalışma ofisine döneriz.

Karşısında ayakta duran Teğmen Johnson’a hızlı ve kararlı bir tavır ile emir vermektedir.

GENERAL HARINGTON (İNG)

Irish, Grenadiers ve Coldstream Guards’ın en iyi oyuncularını toplamanı ve İngiltere’den gelecek dört oyuncu ile yeni bir takım kurmanı istiyorum.

Takımın adı: Guards Joint!

Diğer Türk takımlarından herhangi bir takviye almayı tercih etmeyen Fenerbahçe Harington Kupası maçına şu tertiple çıkar:

Kaleci: Şekip Kulaksızoğlu
Defans: Cafer Çağatay, Hasan Kamil Sporel
Orta saha: Fahir Yeniçay, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga
Forvet: Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Sabih Arıca, Zeki Rıza Sporel

Fenerbahçe maçı 2-1 kazanır ve kupayı alır. Gollere imza atan Zeki Rıza’dır. Maç sonunda zaferin coşkusu ve mutluluk önce Taksim Stadı’ndan Beyoğlu’na oradan da tüm İstanbul’a yayılır. Hatta Lozan’daki İsmet Paşa’ya telgraf çekilerek Fenerbahçe’nin galibiyeti müjdelenir. İstiklal Caddesi’nden Karaköy’e doğru ilerleyen Fenerbahçeli taraftarlar futbolcuları sırtlarında taşırlar. Ve “Kadıköy’ün Fedaileri”ni kendi semtlerine uğurlarlar.

DIŞ.GÜN - KARAKÖY LİMANI

Dalgalanmakta olan İngiliz bayrağını g.rmeye devam ederiz. Üç ay sonrasındayızdır.

Perdede “2 EKİM 1923” yazar.

İngiliz bayrağı aşağı .ekilmeye başlar. Geniş plana geçeriz. Göndere çekilen İngiliz bayrağının yerine Türk bayrağı çekilir. Sıralı şekilde dizilmiş olan İngiliz askerlerini, komutanları ve tam karşılarında tek başına duran General Harington’u görürüz. Onların karşısında da komutanları Refet Paşa olan Türk birliği hazır bulunmaktadır. Sonra merasimi seyreden kalabalığın içindeki Kadıköy Grubu, Topkapılı, Elkatipzade, Nasuhi Baydar ve Sabri Bey’i görürüz.

Kamera Harington’a döner. Başı ile Türk askerlerini selamlar. Sonra dalgalanmakta olan Türk bayrağını selamlar ve İstanbul’dan ayrılmak üzere limanda hazır bekleyen gemiye biner.

MEHMET’İN SESİ

İsimsiz kahramanlar diye geçip gideriz sonsuzluğa. Bizi ne türküler söyler ne de kitaplar yazar. Neye düşeriz, neye tutunuruz kimse bilmez. Hiç doğmamış gibi yaşarız bu hayatı. Yürüyen şanımızın gölgeleriyiz biz!

İstanbul'un işgali
İstanbul
Fenerbahçe
Birinci Dünya Savaşı
Tarih
Murat Şeker
Sayı 014

BENZER

İstanbul’un en pahalı ve en tartışmalı projelerinden biri olan Galataport açılıyor. Tarihimiz açısından önemli bazı binaları yutan, şehrin silüetini bozmak ve kamuya ait olan sahil şeridini halka kapatmakla suçlanan, ayrıca getireceği pahalılıkla geniş bir alanda ahaliyi bölgeden göçe mecbur bırakacağı iddia edinilen Galataport, dev yolcu gemilerinin yanaşacağı bir liman, lüks otel ve restoranlar, müzeler ve alışveriş merkezi içerecek.
Mahalle kahvelerinde oyuncular arasındaki hararetli atışmalar, tekme tokat meydan okumalar, havada uçuşan tezahüratlar… Edebiyat âleminde de kayda değer bir yer bulmuş olan tavlanın İstanbul’daki serüveninden okuyanın içini ısıtacak hikâyeler…
İlk sayımızda, kapsadığı ilkbahar dönemine denk gelen Anneler Günü vesilesiyle anne şarkılarını bir araya getirmiştik. Bu kez de, 21 Haziran tarihiyle ikinci sayımızı yakalayan Babalar Günü’nü bahane edip baba şarkılarını derledik. En yakınlarımıza sevgimizi göstermekte genellikle cimri davranıyoruz, o yüzden bu ve benzeri şarkılar hep biraz hüzünlü, hep özlem dolu oluyor. Sevdiklerimizi kaybetmeden sevmek de böylece kulağımıza küpe olsun.