Herkes kendisinde olmayanı istiyor. Demin çok ünlü bir modelin ağlamaklı fotoğraflarını gördüm internette. Kızın adı Bella Hadid, şu sıralar dünyanın en popüler manken/ modellerinden ama “Her gece ağlıyorum biliyor musunuz?” diye fotoğraflarını paylaşmış. Herkes kendinde olmayanı istiyor, kendinde olmayanı arıyor. Herkes sevilmek istiyor. Herkes ilgi görmek istiyor. Tabii ihtiyaçlar piramidinin daha alt aşamaları da var. Barınma, beslenme, hayatta kalabilme gibi. Şimdilik yeni yılın getireceği yenilikleri düşünüp hayatın kötü ve karanlık tarafını bir kenara bırakalım. En azından bir süreliğine... Yoksa hayat çok acımasız. Her şey bir anda bitebiliyor, bugün varız, yarın kaçımız yok acaba? En sevdiğimiz şeyler elimizdeyken değil de elimizden kaydığında değerleniyor hep nedense. Hep varken rahat, yokken rahatsızız.
Bu vesileyle yeni yılda neler olsa hayatım daha iyi olur diye düşündüm. Sonuçta hayatın ne zaman biteceği belli değil. Genelde her yıl sonunda bir sonraki yıla başlarken şunu yapacağım, bunu yapacağım diye kendi kendimize birtakım kararlar veriyoruz. Tabii ki bu kararların çoğu fos çıkıyor. Bir arkadaşım spor salonunda çalışıyor. Bana spora yazılanların sadece yüzde 20-25’inin salona gelmeye devam ettiğini söylemişti. Spora yazılan herkes spora gitse salonlar yetersiz kalacak yani. O yüzden karar vermektense kararı tutabilmek, kararda ısrar edebilmek çok daha değerli. Yoksa herkes her kararı verebiliyor. Önemli olan, ya da bazılarını diğerlerine göre “başarılı” yapan şey, sadece o kararlara sadık kalabilmek. Gelin şimdi bundan sonraki yeni hayatımızda yapabileceğimiz birkaç şeye bakalım. Bunların bazıları zor, bazıları ise daha zor kararlar. Yalnız şunu da unutmayın, öğrenme eğrisi her şeyde olduğu gibi yaptığınız yeni şeylerde de kendini göstermekte. Bir süre sabırlı ve ısrarlı davranırsanız, hayatta neredeyse her istediğinizi yapabiliyorsunuz. Tabii ki mucizeler bir günde olmuyor. İmkânsız diye de bir şey yok, gerçekten sadece biraz zaman ve istek, üzerine de bolca ısrar gerekiyor.

1. Zararlı tüketim alışkanlıklarından vazgeçmek
Hah bu sefer haberler iyi. Zaten sigara içmiyorum. Yani istediğim zaman bırakabilirim. Fakat tabii ki düzenli sigara içenler için işler o kadar da kolay değil. Hayat kalitenizi daha yukarı çıkartmak için yapabileceğiniz ilk şeylerden biri. Hem de pasif bir direniş bu. Yani bir şey yapmanız gerekmiyor. Tam tersine yapmayarak sigarayı bırakabiliyorsunuz. Tabii ki nikotinin fiziksel ve psikolojik bağımlılığı sizi biraz zorlayacaktır. Maalesef tüm bağımlılıklarda bu durum söz konusu. İşin püf noktası bir bağımlılığınızı başka bir bağımlılık edinerek bastırmaya çalışmamak. Çünkü bağımlılık sarmalı gerçekten de başınıza gelebilecek en sıradan ve sıradan olduğu için de o kadar kendisini belli etmeden hayatınızın kalitesini aşağılara çekebilecek bir durum.
Aynı şey alkolde de geçerli. Yıllar sonra şişelerin üzerinde yazan “Alkol sizin dostunuz değildir” uyarısını anladım. Bir zamanlar sorunlarımdan kaçmak için kullandığım bir araçken bir süre sonra korkunç bir yıkıma dönüşebiliyor. Alkolden uzaklaşmak için kullandığım teknik şuydu: Canım her içki çektiğinde, evden çıkıp uzun bir yürüyüş yapmaya başladım. İnsan bazen sorunlarından yürüyerek de uzaklaşabiliyor. İmkânsız değil ama her seferinde kendimi daha iyi hissettim. Bir noktadan sonra kendime güvenim yerine geldi. Bu sefer de yürüyüşe çıkmak için yürüyüşe çıkmaya başladım. İnsan sadece yürüyerek bile çok şey öğrenebiliyormuş. Bonus: Yürüme işini ciddiye alırsanız, İstanbul’da yürünecek o kadar çok güzel güzergâh var ki şaşarsınız. Deniz kıyısından gemilere bakarak yürümek bile başlı başına dünyanın çoğu yerinde bulamayacağınız bir keyif. Ayrıca yaz tatillerinde Likya Yolu gibi birçok yürüme yolu var. Hani daha profesyonel yürümek isterseniz diye dedim. Yoksa az da olsa kalan yeşil alanlar, korular, sahiller sizi bekliyor. Bence siz de kendinizi daha fazla bekletmeyin.
Çağımızın vebası iyi ki veba değil. Fakat çağımızın yanlış davranışı “tüketim”. Toplumun baskısı sonucu “tüketmeye” çok alıştık. Dizileri bile bir seferde aralıksız yirmi bölüm izleyerek tüketiyoruz.
2. Kilo vermek
Aslında ilk kararla bu karar kendi arasında bağlı. Tüketimin fazlası gerçekten de zararlı. Mesela diyelim ki şöbiyet sevdalısısınız. Buraya kadar iyi. Ama her gün yarım kilo şöbiyet gömmeye kalkarsanız kısa bir süre içinde olmasa da bir süre içinde şöbiyetin sizi gömeceğini unutmayın. Çağımızın vebası iyi ki veba değil. Fakat çağımızın yanlış davranışı “tüketim”. Toplumun baskısı sonucu “tüketmeye” çok alıştık. Dizileri bile bir seferde aralıksız yirmi bölüm izleyerek tüketiyoruz. Yediklerimiz, içtiklerimiz genelde “hızlı ve sağlıksız”... Hâl böyle olunca gitgide daha toplu bir toplum haline geliyoruz. Lavabo açıcı olarak kullanılabilen gazlı içecekleri vücudumuza severek ve isteyerek sokuyoruz. Sonra da “Ne yesem yarıyor!” oluyor. Kendinizi yormamak için sağlıklı beslenme ve hareket gerekiyor. (Bunları yazıyorum ama son iki aydır, bebek kedimi kaybettikten sonra bisiklete binmeyi, evden çıkmayı bırakmıştım. İnsan bir noktada kendini yalnız hissedebiliyor. Hepsi doğal, sadece yeniden yaşamaya başlamayı istemek lazım.) Psikolojik destek hepimizin ihtiyacı olan bir gerçeklik. O yüzden kendinizi yalnız hissediyor ya da iyi hissetmiyorsanız, kendinizi bırakmayın. Eğer hayattaysanız, her zaman ayağa kalkmak için bir fırsatınız var, unutmayın.
3. Kitap okumak
Nasıl sağlam kafa sağlam vücutta bulunuyorsa, aynı şekilde sağlam vücut da sağlam kafada bulunur. O yüzden kafanızı da iyi durumda tutmanız lazım. Az önce bahsettiğim “tüketim” çılgınlığından uzaklaşmak, sürekli telefonda bir şeylere bakıp öfkelenmek ya da kıskanmak yerine biraz da kendinize bakmaya çalışmakta her zaman fayda var. Bir düşünün, mutlaka sevdiğiniz bir şeyler vardır. Sevdiğiniz ya da merak ettiğiniz şeyleri tespit ettiyseniz, kesinlikle onlarla ilgili yazılmış bir sürü başka şey daha vardır. Çünkü dünyada eğer bir şeyi düşündüyseniz, büyük ihtimalle birileri sizden çok daha önce düşünmüştür. Zaten aksi takdirde ya çok ünlü ya da zengin oluyorsunuz. Neyse konumuz para kazanmak değil. Bir şeyler okumaya başlamak zor geliyorsa çizgi romanlarla başlayın. Hayal dünyası geniş insanlar çok daha geç yaşlanıyor. Zaten gerçek “yaşlanmak” fiziksel bir durum değil. Tamam, telomerleriniz eskisi kadar uzun olmayabilir ama kafanız çalışıyorsa hâlâ hayattasınız demektir. Hâlâ tanıyacağınız ve keşfedeceğiniz yeni şeyler, merak edeceğiniz başka yerler vardır. Bunu unutmayın.
Şimdilik bu üç madde hepimize yeter. Son olarak herhangi bir şeye günde 15-20 dakika ayırsanız bile önümüzdeki sene çok farklı bir siz size aynada bakıyor olacak, bunu unutmayın. İsterseniz darbuka çalmaya başlayın, isterseniz resim yapın, isterseniz sadece durun ve nefes egzersizi çalışın. Ama her gün yapın. 2022 ilkbaharında görüşürüz!