Mozaiğin parçası olmak güzel

Fotoğraf
Dilan Bozyel
17 Haziran 2020 - 10:18
İstiklal Caddesi'nde lavanta satan Sevinç Hanım

"Hiçbir sorun yaşamadım bu şehirde"

Sevinç Hanım, Lavanta Satıcısı*

9 yıldır İstiklal’de yaşıyorum. 13 yaşımda gelmiştim. İstiklal’in değişimine şahit oldum. Bugüne dek hiçbir sorun yaşamadım burada. Yıllardır lavanta satıyorum. Polisi, esnafı, burada iş yerlerine gidip gelen herkes her gün hatırımı sorar, bir şeye ihtiyacım varsa yardımcı olur. Sadece soğuk havada taşta saatlerce oturmak sağlığımı bozuyor, yoksa iyiyim ve mutluyum.

* Soyadını vermiyor, böyle anılmak istiyor. 
Oto lastikçi Özlem Aslan

"Tepki çektiğim oluyor ama üstesinden geliyorum"

Özlem Aslan, Oto Lastikçi

Lastik ustasıyım. Dokuz yıldır lastik sektöründe çalışıyorum. Mağaza sorumlusuyum. Ayrıca Kadın Ustalar Projesine üyeyim (kadinustalar.com). Aslen Kastamonuluyuz, ben doğma büyüme İstanbulluyum.

Benim için İstanbul demek huzuru ve huzursuzluğu, korku ve sevgiyi aynı anda yaşamak demek. Öte yandan özgür olmak, başarılı olmak için fırsatlar; tarihi, kokusu bu şehri vazgeçilmez kılıyor.

Bir kadın olarak erkeklerin egemen olduğu zor bir mesleğim var, takdir gördüğüm kadar tepki çektiğim zamanlar da oluyor. Ama cesaretle ve inatla üstesinden geliyorum. Müşterilerim bana güveniyor, benim değiştirdiğim lastikler üzerinde aileleriyle birlikte güvenle yolculuk yapabiliyorlar. Mağazamızın müşteri memnuniyeti Türkiye ortalamasının üzerinde. Bu demek oluyor ki işimi başarıyla yapıyorum.

Gaye Su Akyol İstanbul'da kadın olmayı anlatıyor

"Bu şehre bilimkurgu da, macera da, hüzün de, komedi de yakışıyor"

Gaye Su Akyol, Müzisyen, Prodüktör

35 yaşında ve İstanbulluyum. Bir şehrin sokakları geceleri de hepimize ait değilse, o şehir eksiktir. Cinsiyetler ötesi bir yerden bakabilmeliyiz. İstanbul gibi eşsiz bir kente güvenlik sorunu yakışmıyor.

İstanbul‘a bilimkurgu da, macera da, hüzün de, komedi de çok yakışıyor. Kendi filmini yazabilirsin, kendi kahramanın olabilirsin. Çok klişe ama gerçek; binlerce yıllık çok kültürlü, çok katmanlı, farklı medeniyetlerin hüküm sürdüğü, içinden deniz geçen bir şehirde, muazzam bir coğrafyada yaşıyoruz. Aidiyet ve bellek hisleri o kadar kuvvetli ki, kendimi eşsiz bir bütünün parçası gibi hissediyorum. Bunun bende yarattığı macera ve üretme arzusunu tarif etmek zor. Kent hafızasının korunmasını, özellikle Avrupa’nın birçok kentinde görebildiğimiz yüzlerce yıllık yapıların, kamusal alanların, kafe ve barların hâlâ yerli yerinde olması halinin yaşanmasını isterim.

Stand-up komedyen Miray Akovalıgil İstanbul'da kadın olmayı anlatıyor

"Özgürlüğü doyasıya hissettiriyor bu şehir"

Miray Akovalıgil, Stand-up Komedyen, Avukat

Genellikle laf ettiğimiz İstanbul karmaşası aslında hepimizin dinamiği. Farkına varmadan bizi kendine alıştırıyor ve çaktırmadan vazgeçilmezimiz oluyor. Ben kendimi çok rahat ve özgür hissediyorum bu kentte. Tabii ki zorluklar var, güzel olan her şeyde olduğu gibi...

Stand-up’a İstanbul’da başladım. Evimden çıktım, süslü püslü büyük bir heyecanla Beşiktaş’a yürüdüm. Derin derin nefes aldım. Yüzümde bir ton sahne makyajı ve üstümde yanarlı dönerli bir pantolon vardı. Bakan o kadar az oldu ki... Dedim ne kadar şanslıyım ve ne kadar özgürüm bu şehirde! Ama trafik... Şehrin bana tek olumsuz etkisi, gösterimi seyretmeye trafik yüzünden yetişemeyen ve salona çekinerek geç girmeye çalışan mahcup seyircilerim. İşimin yoğunluğu gereği sadece akşamları spor yapabiliyorum. Spor olarak tercihim yürüyüş. Gecenin bir saati dışarı çıkıyorum ve Beşiktaş’tan Karaköy’e kadar yürüyüp dönüyorum. Yapılı bir hatun olmama rağmen geç saatlerde kendi başıma yürürken çekinmediğimi söyleyemem. Kadın olarak da saat kaç olursa olsun başıma bir şey gelir mi endişesi duymamak güzel olurdu.

Simge Şebnem Aköz

"Zorluğu şehirlerden ziyade insanlar yaşatıyorlar birbirlerine"

Simge Şebnem Aköz, Milli Voleybolcu

Ailem Amasyalı fakat ben görev icabı gittikleri Samsun’da dünyaya gelmişim. 28 yaşındayım. İstanbul’a geldiğimizde henüz yedi yaşındaydım. Samsun gibi küçük bir şehirden İstanbul gibi ucu bucağı belli olmayan, farklı kültürlerden birçok insanı barındıran, güzellikleriyle baş döndüren bir metropole gelmek bende tedirginlik yarattığı kadar, heyecan dolu bir başlangıcın adımı oldu. Kadın olmanın getirdiği zorlukları sadece şehir bazlı ele alamıyorum çünkü zorluğu şehirlerden ziyade insanların birbirine yaşattığına inanıyorum. Her birimiz bir nebze olsun duyarlı ve saygılı olmayı başarabilirsek her şey daha güzel olur diye düşünüyorum. İstanbul’da tutkuyla bağlı olduğunuz birçok şeyi yapabilme ve seçeneklere sahip olma imkânınız var. Tiyatro, sinema, dans, sergi ve müziğin her türlüsünü bulabilirsiniz. Bir sporcu olarak İstanbul’da birçok spor kulübünün mevcut olmasının güzelliğine de değinmeden geçemeyeceğim. Her türlü kültüre tanıklık ederek hayatı hayatın kalbindeymişçesine dolu dolu yaşayabilirsiniz. Spor yaparken giydiğimiz kıyafetlerle ilgili şikâyetler beni yaralıyor. Her mesleğin kendine özgü bir kıyafeti var. İnanıyorum ki, biz sahada taşıdığımız kulüp armaları ya da millî bayrağımız için mücadele ederken, sporseverler formalarımıza hiç takılmıyorlar.

İETT Otobüs Şoförü Şengül Cavlı

"Beni en çok kadın yolcular şaşkınlıkla karşılıyorlar"

Şengül Cavlı, Otobüs Şoförü

Toplu taşıma araçlarının sürücüleri kadın olmalı ki, sinirine hâkim olamayan sabırsız erkek sürücüler kadın sürücü karşısında nezaketi öğrensinler. Mesleğimin toplam 18’inci, İstanbul’da ise dokuzuncu yılındayım. Otobüs AŞ’denim, belediye otobüsü kullanıyorum. Şimdiye dek rahatsız edici herhangi bir şey yaşamadım. Otobüs kullanmamı daha çok kadın yolcularımız şaşkınlıkla karşılıyorlar. Boğaz hattını manzarası için seviyorum ama Ayazağa hattı en sevdiğim hat, çünkü en çok o bölgenin yolcuları güler yüzlü ve sorunsuz.

Oyuncu Selen Uçer

"En önemlisi ağacı, yeşili korumak"

Selen Uçer, Oyuncu

Şanslıyım, İstanbul’un en ilginç yerinde büyüdüm. Karaköy’de Bankalar Caddesi’ndeki Avusturya Lisesi’nde okudum. Tramvayla İstiklal Caddesi’ne çıkardık. Az da olsa arabaların geçtiği dönemine denk geldim İstiklal’in. Sonra dönüştüğüne şahit oldum. Kaldırım taşlarının değişimine mesela. Süper iyi bir şehirleşme yok ama her şey kabulüm. Tarih, İstanbul’da. Değişimler de bu tarihin bir parçası. Sadece, Beyoğlu’nda eski tiyatroların korunmamış olmasına üzülüyorum. Beyoğlu’ndan sonra Rumelihisarı’nı çok seviyorum.

İnsanlar can havliyle yaşadıkları için estetik unutulmuş halde. Şehircilik adına mimarinin çirkinliği, ucuz malzemeye kaçış, güvenli temel kurulmayışı büyük sorun, ama bence en önemlisi ağacı, yeşili korumak. Yeşil, yaşam demek.

Tam şu günlerde İstanbul’u içine alan bir hikâye üzerine çalışıyorum. İstanbul bir kadın belki de. Bu şehrin en kötü halinde bile bir hikâye var.

Avukat Sedef Erken

"Denize baktığımda tüm zorluklara değdiğini düşünecek kadar çok seviyorum İstanbul’u"

Sedef Erken, Avukat

"İstanbul’un kucağında doğdum, Taksim İlkyardım Hastanesi’nde. Gerçi İstanbul’da büyümedim, üniversiteyi de Ankara’da okudum ama bütün bu süre içinde hep İstanbul’u hayal ederek yaşadım. İlk fırsatta kendimi yine kucağına attım. 30 yıldır burada yaşıyorum.

Geldiğimde avukat olmaya çalışan, elinde birkaç koli eşya ve iki kediden başka pek bir sermayesi olmayan genç bir kadındım. İstanbul beni her fırsatta bazen şaşırttı, bazen yordu ama hiç yarı yolda bırakmadı.

İstanbul çok dişi bir kent, her şart altında üretebilen, düz yolları değil dolambaçları göze alabilenler için keşfedilecek yanları hiç bitmeyen bir şehir. Benim için dünyanın en güzel şehri. Efsunlu, büyülü, tılsımlı ve kadınsı ruhlu bir şehir İstanbul. Bu kentte kadın olmak bu ülkede kadın olmak kadar zor. Erkekçi bir sistemin içindesin sonuç olarak. Ancak çoğu zaman Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçerken motordan denize baktığımda yaşadığım tüm zorluklara değdiğini düşünecek kadar çok seviyorum İstanbul’u. Bu şehrin kadınları olarak dertlerimiz temelde aynı olsa da İstanbul’un merkezinde bir kadın olmakla İstanbul’a göçle gelmiş, merkeze uzak mahallede yaşayan bir kadın olmak arasında çok büyük farklar var."

Zehra Üzülmez

"Bu şehrin mozaiğinde taş parçası olarak bütünü tamamlamak çok güzel"

Zehra Üzülmez, Öğretmen

1969 Balıkesir Burhaniye doğumluyum. İstanbul’la tanışmam eşim sayesinde 1996 yılında oldu. O İstanbullu olduğu için bizi de peşine taktı getirdi. 2001’de boşandık, o gitti biz İstanbullu olarak kaldık. İstanbul’da kadın olmak, anne olmak, hele yalnız kadın olmak çok zor. Her kesimden, her zihniyetten insan var. Kasabada komşusunu yedi göbek tanıyarak yetişmiş biri olarak İstanbul’da var olabilmek bana çok zor geldi. Yıllarca bir yere giderken tek bir yol kullandım. Ara sokaklara hiç girmedim.

Ben öğretmenim ve 22 yıldır Maltepe’de çalışıyorum. Kadınlarımız İstanbul’a gelmiş gelmeye ama evinden çıkamamış. Gülsuyu-Esenkent’te çalıştığım okulda pek çok kadın velim daha Maltepe merkezi görmemişti. Ömürleri çocuk doğurmak ve ev işi ile geçmiş. Çalışan kadınlar için yeterli devlet veya belediye kreşi yok. Anneler özellere yöneliyor. Maaşlarını bakıcı veya özel kreşe yatırdıkları için de evde oturup çocuklarını büyütmeleri gerektiğini düşünen eşleri ile sürtüşüyorlar. Bu eksiklik kadının toplumdan ve iş hayatından kopmasına, evinde yalnız kalmasına neden oluyor.

Ama İstanbul özgürlük aynı zamanda. Kasabalarda veya küçük şehirlerimizde sosyal aktiviteler yok veya kısıtlı. Öğrencilerim annelerinin gayreti ile bale, tiyatro yapabiliyor; keman ve piyano çalabiliyor. Bu da nimetlerinden.

Rengârenk dokusu olan bu şehirde mozaik içinde bir taş parçası olarak bütünü tamamlamak çok güzel.

Aslı Perker

"Sürekli değişen bir şehir, geleceğini görmek için sabırsızlanıyorum"

Aslı Perker, Yazar, Çevirmen

Ben kent seven bir kadınım. Doğayı çok sevmekle birlikte hiçbir zaman şehirden uzaklaşmak gibi bir niyetim olmadı. Kalabalıkları seviyorum. İstanbul gibi her semtiyle insana yeni bir deneyim sunan bir şehir benim için paha biçilemez. Düşünün ki Arnavutköy’e ya da Kuzguncuk’a giderseniz bir sahil kasabasında olduğunuzu sanabilirsiniz, Cihangir’e giderseniz Paris’te turladığınızı hissedebilirsiniz, Fatih’e, Eyüp’e bir yolculuk sizi zamanda bir yolculuğa çıkarabilir ve eski İstanbul yaşantısına bir parça şahit olabilirsiniz. Bütün bunları neden istemeyeyim anlayamıyorum.

Bu dünyadan çıkan her materyal aslında doğanın bir parçası. Yani oturduğumuz şu masanın metali de doğadan gelme. Evet işleniyor ama yine de kaynağı dünyanın ta kendisi. Belki bu yüzden kendimi tamamen doğanın dışında hissetmiyorum ve üzülmüyorum. İçinde oturduğum binanın betonunda bile bu dünyanın taşı var. Bu düşünce bana heyecan veriyor.

En sevdiğim yer Boğaziçi Köprüsü’nün üstü. Ben İstanbul’un güzelliğini ancak New York’ta on yıl yaşadıktan sonra anladım. Türkiye’ye dönme sebebimin İstanbul’a âşık olmak olduğunu söyleyebilirim. Sürekli değişen bir şehir. 2000’lerde farklı bir İstanbul vardı, bugün farklı ve eminim gelecekte yine farklılaşacak. Bunu görmek için de sabırsızlanıyorum.

İstanbul’da yaşayan herkese İstanbul’u bir turist gibi gezmelerini tavsiye ederim. Bir istanbulkart bir ömre bedel desem yeridir. Bu şehirde güzel vakit geçirmek için bu karttan başka hiçbir şeye ihtiyaç yok.

Kadın
Dünya Kadınlar Günü
Anneler Günü
Selen Uçer
Simge Şebnem Aköz
Miray Akovalıgil
Gaye Su Akyol
Aslı Perker
Sayı 001

BENZER

Dünyaya sığamayan insan, başka hayatların hayallerinde, başka dünyalar kurmanın peşinde. Bitcoin çılgınlığına İSTcoin de eklense nasıl olurdu? İstanbul’un kendine ait para birimi, fakat sadece İstanbul sınırlarında geçerli değil. Hayallerimizin sınırsızlığında metaverse ve NFT’ye yolculuk...
Eskiden mahallesinde, sokağında kadim şehrin kalıntısı terk edilmiş ahşap evler, eğri büğrü köşkler, metruk hamamlar olup da burası hakkında “Tekin değildir!” ikazıyla başlayan söylentilere denk gelmeyen var mıdır? Kulak asılmasa bile akşam karanlığında yanından yöresinden geçilirken temkinle adım atılır, rüzgâr sebepli olduğu bilinse de gıcırdamalarına kulak kabartılır... Bir süre sonra o harabe bire bin katılarak anlatılanlarla kendi çapında mitleşir, bölge folkloruna mâl olur.
Telefon, icadından beş yıl sonra İstanbul’a gelir. 1911 yılında telefonu sadece bürokrat ve memurların değil halkın da kullanacağı bir çalışma başlatılır. 1 Temmuz 1929’da İstanbul, Ankara ile ilk kez telefonla konuşur. İlk zamanlarda telefon abonesi olmak bir lükstür. Bu durum 1980’li yıllara kadar pek değişmez…