Bağımsız kitabevleri mahalle sakinidir

Fotoğraf
Koray Berkin, Alper Bahçekapılı
25 Şubat 2021 - 18:53

Türkiye Yayıncılar Birliği’nin danışmanlığında KONDA tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz sene paylaşılan bir Bağımsız Kitabevleri Raporu var. Türkiye’nin farklı şehirlerindeki bağımsız kitabevi işletmecileri ve sahipleriyle yapılan görüşmeler neticesinde ortaya çıkan raporun sonuç kısmı oldukça anlamlı: Bağımsız kitabevlerinin şehir kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğuna, her yaştan insana kitap görgüsü kazandırdığına, ticaret alanı olmaktan ziyade fikir alışverişlerinin gerçekleşebileceği sosyalleşme ortamlarını sağladığına, farklı yayınevlerine yer vererek çok sesli bir demokrasiye destek olduğuna, kültürel açıdan sağladıkları olanakların bir okulunkine benzediğine dair birçok tespit var bu çalışmada. En güzelini ise raporda yorumuna yer verilen Çanakkaleli bir kitapçı söylemiş: “Bir yerde kitapçı varsa oranın insanı iyidir; empati yeteneği yüksektir. O kitapçıyı var ettiğine göre okuyordur, bu, şehrin sokaklarından bile anlaşılır.”

Şehrin sokaklarını zamana ve kentsel dönüşümün olumsuz yanlarına karşı koruyan, insanlarını ise her açıdan daha iyiye taşıyan mekânlar bağımsız kitabevleri. Kültür endüstrisinin ve kültüre dair her türden faaliyetin zorluklar yaşadığı bu topraklarda onlar da kendilerine düşen payı alıyorlar. Değişen dünya dinamikleri, farklılaşan okuma alışkanlıkları, kitaplara ulaşılan mecraların çoktandır dijitalleşmesi de işlerini kolaylaştırmıyor. Tüm bu çetrefilli varoluş mücadelesine rağmen bir bağımsız kitabevinin kapısından içeri girdiğinizde çoğunlukla bilgece bir dinginlik ve huzurla karşılaşıyorsunuz. Bunu İstanbul’da bizlere hâlâ hissettiren ne mutlu ki bir dizi bağımsız kitabevi var. Ekonominin başı çektiği muhtelif kaygılar bağımsız kitabevlerinin şehirde homojen bir şekilde dağılmasına engel olmuş, onları istisnalar dışında kentin belirli kültürel merkezlerinde toplamış. Sahiplerinden biri “Keşke herkes kitaplarını kendi mahalle kitapçısından alsa” diyor. Bu harika dileğin yerine gelebilmesi ve kent kültürüne ciddi katkısı olan “bağımsız” kitabevlerinin varlığını sürdürebilmesi için merkezî ve yerel yönetimlerin de dahil olduğu farklı kurumların muhtelif konularda daha fazla destek sunması gerekiyor. İstanbul’u güzelleştiren bağımsız kitabevleri burada bahsedeceklerimizle sınırlı değil elbette. Biz onlardan ancak dokuz tanesinin hikâyesine yer verebiliyoruz.

Yeniköy Kitapçısı

Yeniköy Kitapçısı, Yeniköy

Ev gibi

İçeri girene kendini evindeymiş gibi hissettiren, birkaç odalık küçüklüğüne rağmen kocaman bir dünyanın kapısını araladığınızı hemen fark ettiren, sıcacık renklerin bütünlediği dekoruyla günlerinizi geçirmek isteyeceğiniz istisnai bir yer Yeniköy Kitapçısı. Sadece dört sene önce kurulan bu huzur dolu mekân, kurucusu Ahmet Lütfi Şişman’ın anlattığına göre mahallesinin ismini tabelasına taşıyacak kadar da Yeniköylü. İstanbul Boğazı’nın her daim büyüleyici manzarasına nazır, balıkçısıyla, börekçisiyle, dondurmacısıyla sayfiye ruhunu halen muhafaza eden Yeniköy’e kültürel izler bırakmak için kurulmuş ve komşularından beslenerek büyümüş burası. Hatta bu büyüme zamanla kitapları aşarak müziği de kapsamış. Ev sahipliğini yaptıkları Kitapçı adlı video serisi kapsamında Nilipek, Can Kazaz ve Selin Sümbültepe’nin dahil olduğu birçok isim mekânda performans sergilemiş. 2021’de ilki gerçekleşecek olan Yeniköy Caz Günleri’nin yaratıcıları arasında da Ahmet Lütfi Şişman var. Müziğe olan bu ilgi elbette kitap seçkisine de yansıyor. Yeniköy Kitabevi bilinçli, araştırmacı, eleştirel olarak tanımladıkları okuyucu kitlelerine temel olarak edebiyat alanında seçkiler sunsa da müzik ve fotoğraf kitaplarını da bulundurmaya çalışıyor. Pandemi döneminde elbette ciddi yaralar almış; sakin çalışma ortamında kitaplarına, işlerine odaklanıp kahvelerini yudumlayan ziyaretçileri azalmış. Tüm bu zorluklar, on senelik bir mühendislik kariyerinin ardından kitaplara dair kurduğu hayale yönelen Şişman’ı yıldırmıyor: Çiçeği burnunda yayınevi YOK’tan yayımladığı ilk eser olan Jean Dupont’un Meksika Maden Günlükleri ile kitapların da kitapçıların da geleceğine ümitle bakıyor.

Patika Kitabevi

Patika Kitabevi, Teşvikiye

Evrensel kitapçılık anlayışı

Milli Reasürans Çarşısı’nın içinde gizlenen, Teşvikiye’nin kıymetli hazinelerinden biri Patika Kitabevi. 2003 yılında sadece 450 kitapla kapılarını bugünkü yerinde açan kitabevine her girdiğinizde ne kadar özel bir yer olduğunu yeniden anlıyorsunuz. Yüksek tavanlı yekpare mekân, derinliğini ve hacmini etkileyici bir şekilde kullanıyor. Bembeyaz rabıtalar ve antik heykellerin uyumu eşliğinde tüm kitapları aynı anda görebilmek okurların iştahını kabartıp heyecanını artırıyor. Bu zarif, aklın yanı sıra göze de hitap eden mekânın kurucusu Müslüm Uzun’un, Beyoğlu kitapçılarında geçirdiği yıllar da katılırsa çeyrek asırlık deneyimi var. Tecrübenin de bilgisiyle tüm zorluklara rağmen saygıyla bağlı olduğu aynı meslekte, aynı mahallede, aynı dükkânda işini sürdürebilmenin değerini iyi biliyor. “Keşke herkes kendi mahalle kitapçısından alsa kitaplarını” diyor. Geçirdiğimiz tuhaf zamanlara ve dijital değişime gönderme yaparak, “Bağımsız bir kitabevi olarak bölgesel, evrensel tüm sıkıntılara rağmen, bizim yaşam biçimimiz olan evrensel kitapçılık anlayışını ne kadar iyi yapabilirsek, çevremize o kadar etkimiz olur” diyor. Bir kitapçının sadece raflarına bakılarak geçirilen kısa bir sürenin bile insanın iç ve entelektüel dünyasına yaptığı katkının farkında Uzun. Tam da bu yüzden son derece güçlü yerli kitap ve dergi seçkisinin yanı sıra İstanbul’daki en kapsamlı yabancı içeriklerden birine sahip Patika Kitabevi. Güneşli bir günde buradan topladığınız ganimetlerinizi incelemek için hemen yakınındaki Maçka Parkı’na gitmenin keyfiyse hiçbir şeyde yok.

Homer Kitabevi

Homer Kitabevi, Beyoğlu

Şehirdeki değişiklik hissediliyor

1995’ten beri Beyoğlu ile özdeşlemiş, kültürel miras olarak görülebilecek eşsiz bir kitabevi Homer. Kurucusu Ayşen Boylu ilk yıllarından bu yana bulundukları Yeni Çarşı Caddesi’ne, kendi elleriyle diktiği sarmaşıklarla sokağı güzelleştirecek kadar sevgiyle bağlı. 2016’da Homer Kitabevi yine aynı caddedeki ilham veren tarihî bir başka yapıya taşınmış. Binanın kitaplarla dolu üç katının en tepesinde, cam kenarındaki masasında işlerine dalmışken ona rastlamak her zaman mümkün. Bu masada karşılıklı otururken, Homer’i açtıkları ilk yıllarda yaşadıkları mahalle kitabevi ruhunun ve şehrin kültür merkezinde oldukları hissiyatının zamanla değiştiğini anlatıyor: “Beyoğlu’ndan kültür ve sosyal hayat alınınca biz de ıssızlaşmaya başladık. Buranın demografik yapısı ve kentsel kullanımı değişti. Fakat ben inanıyorum ki bölgenin sosyal ve kültürel hayatı ileride olumlu anlamda değişip güzelleşecek.” İngilizce, Türkçe romanların yanı sıra arkeoloji, tarih, felsefe, sanat, fotoğraf ve çocuk kitaplarından oluşan İstanbul’daki en nitelikli seçkilerden birisi mevcut Homer’de. Salgın öncesindeki cıvıl cıvıl halini özlüyormuş Ayşen Hanım. Bu kitapları ve Homer’i “Çok bilinçliler, karşılıklı bağlılığımızı daima hissediyoruz” diye övündüğü okurlarının güzelleştirdiğinin farkında. Hiçbir devlet kurumundan destek almadıkları bu salgın döneminde (ki aslında hiçbir zaman doğru düzgün destek gelmemiş) müdavimlerinin kıymetini daha da iyi anlıyorlar. Kitapçılığın çoktandır dönüştüğü, fiziksel mekânların işlevinin değiştiği bu dönem içinse, “Sayıları azalsa da bir araya geldiğiniz, fikir alışverişi yaptığınız kitabevleri kültürel merkez olma durumlarını uzun zaman koruyacaklar” diyor.

Nail Kitabevi

Nail Kitabevi, Kuzguncuk

Eski bir İstanbul romanı

Bir çocukluk hayalinin gerçeğe dönüşmüş hali Nail Kitabevi. Kurucusu Erhan Nailoğlu daha çocukken Kuzguncuk’a
her gittiğinde, mahallenin bugüne değin korunan mimari dokusundan, kendine has ruh halinden ve farklı kültürleri
bir arada yaşatan komşuluk ilişkilerinden etkilenirmiş. Nail Kitabevi’ne 2015’ten bu yana ev sahipliği yapan, barok işlemelerden de nasibini almış, etkileyici tarihî binayı ilk defa görüp restore ettirmeye karar verdiğindeyse kitapçı hayalinin gerçeğe dönüşeceğini anlamış. Kuzguncuk’u ortadan ikiye bölen ana caddede konumlanan, etrafındaki mekânlarla da güçlü bir ilişki kuran bu üç katlı yapı kendini hemen fark ettiriyor. Erhan Bey burayı “Bir ticari işletme ya da rant yatırımı değil, sosyal sorumluluk tarafı olan kültürel bir proje” diye anlatıyor. Müdavimlerinin binanın cumbasında oturup kahve eşliğinde okuduğu kitapları andığındaysa, “Güzel semt, güzel edebiyat, güzel kahve” diyor. Bulunduğu mahallenin ünü İstanbul’u da aştığı için Nail Kitabevi’nin şehir dışından da gelen birbirinden çok farklı ziyaretçileri varmış. Bu yüzden sağlık, edebiyat, bilim, felsefe temel alanları olsa da İstanbul’a dair kitapları da özellikle bulunduruyor. Pandeminin de etkisiyle insanların birbirinden fiziksel olarak uzaklaştığı, alışverişlerin artık sıklıkla dijital ortamda yapıldığı, kitabevlerinin varlığını sürdürebilmesi için sayısız dezavantajın olduğu bu dönemde belirli bir kitlenin her şeye rağmen bağımsız kitabevlerine destek vermesinden duyduğu mutluluğu bizlerle paylaşıyor. Bu desteğe pek de şaşırmak lazım. Zira Nail Kitabevi, bulunduğu mahallenin de etkisiyle size kendinizi sanki eski, huzurlu bir İstanbul romanının içindeymişsiniz gibi hissettiriyor.

Minoa

Minoa, Akaretler

Zamanı yavaşlatıyor

Beşiktaş ve çevresinde yaşamış olan şairlerin anısına oluşturulmuş Şairler Sofası Parkı; Orhan Veli Kanık, Özdemir Asaf, Behçet Necatigil ve daha nicesinin heykeline ev sahipliği yapıyor. Akaretler’in en güzel mekânlarından biri olan Minoa, bu anlamlı parka komşu. Fakat onu açıldığı 2014 yılından beri bir kitapsever için büyüleyici yapan şey sadece bu komşuluk değil. Ahşap masaların, dolapların, rafların rengârenk seramik ve mermerle bütünleştiği üç katlı mekân mimari açıdan da etkileyici. Bunda mekânın sahipleri yönetim danışmanı Petek Tokuz ve mimar eşi Nazım Tokuz’un payı çok. Akaretler’in henüz tam popüler olmadığı bir dönemde yaşadıkları binanın köşesinde bir kitapçı hayal etmişler. Şimdi İstanbul’un her yerinden müşterileri olsa da uzun zamandır yaşadıkları bu mahallenin kitapçısı olmak onlar için çok değerli. Akaretler’in tüketilecek bir eğlence merkezine dönüşmesindense sakin bir mahalle ruhuyla kalmasını arzuluyorlar. Açtıkları bu kitapçıyla da zamanın yavaşlamasına, mahallenin sakinleşmesine katkıda bulunuyorlar. Türkçe eserlerin yanı sıra İstanbul’daki en etkileyici ve güncel İngilizce seçkiye sahipler. “Kitap seçkimiz en önemli farkımız” diyorlar. İngilizce kitap seçiminde Aslı Arduman de Coster’in de etkisi önemli. Bu seçki, sunulduğu atmosferin de etkisiyle, elinize aldığınız her yeni kitapta sizi hem memleketin hem de dünyanın dört bir tarafında dolaştırıyor. Dijitalleşmiş bu dünyada bir kitapçı olmaksa onları korkutmuyor. “İşini iyi yapanlar her zaman iz bırakıyor” diyorlar. Sözü de ilginç bir bilgi ve mesajla bitiriyorlar: “Minoa’nın kitap müşterilerinin yüzde 82’si kadın. Sadece yüzde 18’i erkek. Erkekleri de okur yapabilsek ülke olarak sorunlarımız muhtemelen çözülürdü.

Robinson Crusoe 389

Robinson Crusoe 389, Beyoğlu

Yeni mekândaki huzur

27 yıllık varlığının ilk 20 yılını İstiklal Caddesi üzerinde geçiren Robinson Crusoe 389’un gönüllerdeki yeri de Beyoğlu’ndaki yeri de başkadır. Kurucusu Burçin Kimmet “Başından beri İstanbul’un ve Beyoğlu’nun kitabeviydik” diye özellikle vurguluyor. Hatta öyle ki, 1994’te tuttukları ve 2014’e kadar kitapseverleri ağırladıkları ilk binanın peşine, o zamanlar kiralık olmamasına rağmen, hayallerindeki kitabevine en yakın mekân olması sebebiyle ve Beyoğlu sevgisiyle düşmüş. Yıllar içinde Robinson’un kendisi Beyoğlu’nun sevilme nedenlerinden biri haline geldi. Can-ı gönülden bağlı olduğu İstiklal Caddesi’nden yükselen kiralar sebebiyle 2014’te kısmen kopup (yine caddedeki) SALT Beyoğlu’nun ikinci katına yerleşti. SALT Galata’da ufak bir şubesi olsa da merkez SALT Beyoğlu’nda. Yer değiştirmek, Beyoğlu’ndaki insan profilinin farklılaşması, kültür turizmi için ülkeye gelen turistlerin azalması, bölgedeki alışıldık politik gerilim ve elbette dijitalleşme, kitabevini çok ciddi sıkıntılara sürüklemiş. Özellikle direnmeyip dijitalleşmeyle uzlaşmanın önemini aktarıyor Burçin Kimmet. Kitabevlerinin, en azından bir kısmının geleceğine de her şeye rağmen umutla bakıyor: “Matbu kitaplar olduğu sürece, kitabevleri de olacaktır. Daha az sayıda olacakları muhakkak. Bizim gibi bağımsız ve çoksatar odaklı olmayan kitabevleri için seçki ve insan ilişkileri her zaman çok önemliydi. Artık bu çok daha önemli hale geldi.” SALT’ın içindeki yeni mekânı eskisinin nostaljisinden bambaşka bir ruhu yansıtışıyla sizi hüzne değil huzura sürüklüyor. Uzun koridoru, saatlerin nasıl geçtiğini unutturacak kadar güzel.

Kitap Koala

Kitap Koala, Teşvikiye

Sokak hayvanları için var

Teşvikiye’deki en büyük kitabevlerinden biri Kitap Koala. Fakat onu farklı yapan, bu özelliği değil. Tüm gelirlerini sokak hayvanlarının tedavisi için harcayan bu kurum henüz birkaç yıldır hayatta ve Teşvikiye’deki dükkânı ise sadece bir buçuk yaşında. “Sokak hayvanlarına sürdürülebilir bir şekilde nasıl yardımcı olabiliriz?” sorusundan doğmuş. Yani kitapçı aslında bu fikri finanse etmek için hayata geçmiş. Kurucusu Umut Kısa bu çocukluk hayalini gerçekleştirmek için Kitap Koala’nın ilk sermayesini sağlayıp onu bağımsız bir hale taşımış. Şimdilerdeyse bu operasyonu ve kitabevini ağırlıklı olarak Sevilay Şahin yönetiyor. Tek yaptıkları sokak hayvanlarının tedavisini üstlenmek değil: Barınaklara mama yardımı da yapıyorlar, askıda kitap uygulamalarının dahil olduğu farklı yöntemler aracılığıyla kütüphanesiz okullara kitap da bağışlıyorlar. Finansal rakamları ve yaptıkları yardımları web siteleri üzerinden herkesle açıkça paylaşıyorlar. Kitap Koala bir seçkiden ziyade Türkiye’de basılı her türden kitabı müşterilerine sunabilme amacında. Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin dört bir tarafında gönüllüleri olan kitabevinin gelecekte bir hayvan kliniği ve barınağı açma hayali de var. Topluma hem entelektüel hem de sosyal fayda sağlama gayesinde olan çok yönlü, şahsına münhasır ve desteği hak eden bir kurum Kitap Koala.

Gergedan Kitabevi

Gergedan Kitabevi, Caddebostan

Sadece kitapçı

Kendi halinde bir mandalina ağacıyla aynı bahçeyi paylaşan, kapısından girdiğinizde üzerinde bulunduğu Bağdat Caddesi’nin kalabalığından sizi soyutlayıp bambaşka bir diyara çeken, sadece Caddebostan’ın değil Kadıköy’ün de en eski kitabevlerinden biri Gergedan. Tarık Tanju Kaşkal yıllara meydan okuyan bu mekânı edebiyat dergisi Gergedan ve Ionesco’nun Gergedanlar oyunundan esinle 1993’te açmış. 2008’den bu yana da kitabevini, kurucusunun da ahbabı olan Zeynep Rüyam Yılmaz orijinal çizgisini koruyarak işletiyor. Caddebostan ve Bağdat Caddesi bitmeyen bir devinimle değişse de Gergedan bir kez taşınmak dışında bu tek şubesini her zaman korumayı başarmış. Birlikte geçirilen uzun zaman mahalleli ile kitabevi arasındaki ilişkiyi de güçlendirmiş. Yılmaz’ın anlattığına göre yıllar önce çocukken buraya gelenler artık çocuklarıyla gelir olmuşlar. Başka memleketlere göç eden müdavimleri ise Kadıköy’e her gelişlerinde Gergedan’a uğramadan yeni şehirlerine dönemezlermiş. Kitaba, kitapçılara, okurlara olan saygısı her cümlesinden anlaşılan Yılmaz, düzenli yaptıkları edebiyat toplantılarına kekleriyle gelen, salgın döneminde karantinada oldukları evlerine kargoyla kitap isteyen birçok müdavimlerinin, müşteriden ziyade dostları olduğunu anlatıyor. Kitapçılıkla geçirdiği bu uzun yıllarda e-kitap okumaya geçen pek kimseye de denk gelmemiş. Kendisi gibi müşterilerinin de kütüphanede okunmayı bekleyen, muhteşem yeni dünyalara kapı açan kitapları, hayatı yaşamaya değer kılan bir enerji kaynağı olarak gördüğünü söylüyor. Tüm yayınevlerinden dikkatle seçilmiş kitaplara ve edebiyat dergilerine yer veren Gergedan, kitap harici hiçbir şey satmamakla ve sadece kitapçı olmakla da iftihar ediyor.

Pandora Kitabevi

Pandora Kitabevi, Beyoğlu

Beyoğlu'nun çınarı

İstanbul’un kültürel kalbi Beyoğlu’nun halen varlığını sürdüren en eski kitabevlerinden biri Pandora Kitabevi. İsmini Türk sinema tarihinin değerli yönetmenlerinden Metin Erksan’dan alan, Hüseyin Sönmez’in kurucusu olduğu kitabevi tam otuz senedir, 1991’den bu yana sadece İstanbullulara değil, dünyanın dört tarafından gelen okuyuculara hizmet veriyor. Bulunduğu semtin geçirdiği sonu gelmez kültürel, politik, ekonomik, kentsel değişim ve dönüşümlere rağmen, ekildiği toprağa sıkıca tutunmuş ve yerinden koparılamayan bir çınar gibi sokağını korumaya (bir taşınma dışında) devam ediyor. Son yıllarda Teşvikiye şubesi ile de anılıyor ama birçokları için Pandora’nın asıl yeri Büyükparmakkapı Sokak’taki merkezi. İngilizce kitap ve dergilerdeki zenginliği, halihazırda son derece nitelikli olan yerli eser seçimleri, Beyoğlu’ndaki Pandora’yı içine girdiğinizde uzun süre çıkamadığınız, her zaman geri dönmek istediğiniz bir mekâna dönüştürüyor. Dijitalleşmeye en başından bu yana adapte oluşları, simgesel öneme sahip bu kitabevinin uzun yıllar boyunca ayakta kalmasına ciddi anlamda yardımcı oluyor. İstanbul’un en eskilerinden biri olmasının yanı sıra Pandora, Türkiye’nin ilk dijital kitap mağazalarından birini de 1990’larda kendi adıyla kurmuştu. Öncü ruh halini halen kitapçılıkla bütünleştiren Pandora, Beyoğlu hafızasında her zaman var olmasını isteyeceğimiz anlamlı bir yer tutuyor.

İstanbul
Kitabevleri
Kitapçılar
Kitap
Minoa
Yeniköy Kitapçısı
Nail Kitabevi
Kitap Koala
Patika Kitabevi
Homer Kitabevi
Gergedan Kitabevi
ROBINSON CRUSOE 389
Pandora Kitabevi
Sayı 005

BENZER

1950 yılında Boğaz’dan geçen bir Sovyet gemisinden atlayan iki genç adam görenleri şaşkına çevirmişti. Yüzerek Arnavutköy Akıntıburnu’na ulaşan ve götürüldükleri karakolda Türkiye’ye iltica talebinde bulunan iki kişi, Arnavutluk millî futbol takımı oyuncuları Süleyman Vafi ve Bahri Kavaya idi. Haber duyulur duyulmaz hem Fenerbahçe hem Galatasaray transfer yarışına başladı. İki futbolcu tercihlerini Fenerbahçe’den yana kullandı ama işler istedikleri gibi gitmedi.
Elinizde bulunan İST dergisinin 11. sayısı yine birbirinden güzel ve ilginç konularla dolu. Açıkçası, dergimizin methini hemen her yerde duyuyorum. Ve bu da beni mutlu ediyor...
Mevsimin getirdiği umut ve sevinci, geleceğe dönük belirsizlik bir nebze örseliyor olsa da dışarıda güneş yüzünü gösterdikçe güzel günlerin geleceğine dair inancımız da artıyor.