Günümüzde yaygın olan tatil anlayışı, sanılanın aksine Sanayi Devrimi’nden önceki dönemlerde pek mevcut değildi. Tarımsal faaliyetlerle uğraşan toplumlarda geleneklere göre farklı dinlenme günleri belirleniyordu. Şehirlerde ise toplu çalışma prensibi yaygın olmadığından, esnaf ve zanaatkârlar gibi kendi hesabına çalışanlar ihtiyaçlarına göre tatil günlerini kendileri belirliyordu. Dinî ve kültürel inançlar da tatil günlerinin belirlenmesinde önemli rol oynardı. Örneğin, Hristiyanlıkta pazar günleri ibadet ve dinlenme günü olarak kabul edilirken Yahudilikte bu durum cumartesi günleri için geçerlidir. Bu farklı dinlenme günleri, insanların ekonomik hayatlarına da etki eder ve ticari faaliyetler genellikle bu kutsal günler dışında sürer.
Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında haftalık tatil günleri, özel sektör ve kamu sektöründe farklılık gösterir. Özel sektörde çalışanlar için genellikle haftalık tatil, cumartesi gününün yarısı ve pazar gününün tamamı olurken bazı özel sektör çalışmalarında bu, iş sözleşmesinde belirtildiği şekilde gerçekleşiyor. Kamu sektöründe böyle bir istisna bulunmuyor ve haftalık tatil her zaman cumartesi ve pazar.
Peki, her iki sektörün de ortak noktası olan pazar günü nasıl oldu da resmî tatil ilan edildi? Hangi süreçlerden geçildi? Neden başka gün değil de o gün hafta tatili seçildi?
EMEVİLER VE ABBASİLER ZAMANINDA TATİL GÜNLERİ
Bu soruların cevabı tarihsel, ekonomik ve sosyokültürel etkenlerin karmaşık bir etkileşimi içerisinde yatıyor. Tarihte Osmanlı’dan da geriye gittiğimizde Emeviler’de cumaları mahkemelerin tatil günü olduğunu görürüz. Abbasiler’in ilk devirlerindeyse cuma divan tatil günüdür, daha sonra cuma da salı da resmî tatil olur. 1095 yılına gelindiğinde Abbasiler dükkânların cuma günleri kapalı, cumartesi günleri ise açık olması kararını verir. Bu emre uymayan dükkânlar, yetkililer tarafından denetlenerek cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalır.
OSMANLI DÖNEMİ
Kendinden öncekilerin aksine Osmanlı’da başlangıçta belli bir hafta tatili yoktur. Cuma günü namaz vakti dışında tatil günü olarak kabul edilmez. Memurların cuma namazını kılabilmeleri için dairelerde minberli camiler bile vardır. Bazı kayıtlarda cuma günü tatil yapıldığı görülse de bu genel bir uygulama değildir. Genellikle iş kollarına göre değişen ve belli bir periyoda bağlı olmayan tatil günleri vardır. Medreselerde ise hafta tatili salı günü olmak üzere belirlenir ve Cumhuriyet’e kadar bu uygulama böyle devam eder.
Resmî dairelerde tatil uygulaması XVIII. yüzyılda başlar fakat bu uygulamada muayyen bir güne bağlı kalınmaz. 1774’te yoğunluk gerekçesiyle hafta tatili kaldırılır. II. Mahmud döneminde tekrar başlanan tatil uygulamasında perşembe ve pazar, pazartesi ve perşembe gibi değişiklikler görülür. Sonrasında defterdarlıktaki memurların haftada iki gün çalışmamasının işleri aksattığı gerekçesiyle yalnız pazar günü tatil yapılması kabul edilir.
Tanzimat’tan sonra perşembe günü tatil yapılır fakat memurların cuma namazını bahane ederek işe gelmemeye başlamasıyla 1842’de hafta tatili cumaya alınır.
CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA CUMANIN RESMÎ TATİL OLMASI
Millî Mücadele’den sonra ülkenin kalkınması için toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde, tüm vatandaşları kapsayacak bir hafta tatili belirlenmesi konusu ele alınır. İşçiler, devletten hafta sonu tatili de dâhil olmak üzere birçok talepte bulunur. Bu talepler sayesinde çalışma hayatında ilk kez resmî tatil kavramı kabul görmüş olur. İşçi grubu, “Haftada bir gün istirahat müddetinin verilmesi ve hafta tatilinin cuma günü olması” talebini içeren 13. maddeyi de savunur. Bu madde, sanayi, çiftçi ve tüccar gruplarının da oy birliğiyle kabul edilir. Teklif doğrultusunda, Cumhuriyet’in ilanından sonra cuma gününün hafta tatili olarak kabulü için 19 Kasım 1923’te iki kanun teklifi TBMM’ye sunulur. Tekliflerin gerekçelerinde, millî birlik ve kalkınma için tek bir hafta tatili günü olması gerektiği, cumanın da Müslümanlar için önemli bir gün olduğu vurgulanır.
Teklifler, İktisat ve Adliye Komisyonlarında birleştirildikten sonra Genel Kurul’a sevk edilir. Müzakerelerde cumanın genel hafta tatili olarak kabul edilmesinin Müslüman çoğunluk için uygun olduğu, azınlıkların da bu gün dışında tatil yapabileceği savunulur.
2 Ocak 1924’te kabul edilen 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu’yla nüfusu 10 bin veya daha fazla olan şehirlerde cuma günü resmî tatil ilan edilir. Resmî daireler ve özel kuruluşlarda da haftada altı günden fazla çalıştırma yasağı getirilir. Bu kanun, nüfusu 10 binden az olan şehirlerde de Belediye Meclisi’nin kararıyla uygulanabilecektir.
Böylece, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan tartışmalar ve alınan kararlar sonucunda cuma günü, Türkiye’de hafta tatili olarak kabul edilir. Ancak bu kez de ihracat yahut Müslümanlar haricinde ticaret yapanlar için karmaşalar ortaya çıkmaya başlar. Cuma günü tatil yapanlar, pazar yahut cumartesi günü tatil yapanları çalıştığı hâlde beklemek zorunda kalır. Bu da oldukça fazla vakit kaybına sebep olmaya başlar.

27 MAYIS 1935… YASA OYLANIYOR
Tarihler 27 Mayıs 1935 gününü gösterdiğinde TBMM’nin gündemine yedi maddelik Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun önerisi gelir. Öneriyi Başkan Vekili İsmet İnönü, Şükrü Saracoğlu ve Celâl Bayar’ın da içinde olduğu toplamda 11 vekil sunar. Tasarıya destek için söz alan Muş Milletvekili Hakkı Kılıç,1 tasarının neden önerildiğini şu sözlerle açıklar:
“Arkadaşlar, Yüksek katınıza sunulan yerinde lâyihalardan biri de budur. Şimdiye kadar bu mesele halledilmeliydi. (…) Bu tatil günlerinde Devlet dairelerinin açık mı, kapalı mı kalacakları yazılı değildir. Yahud ben görmedim (Kanun var sesleri). Dinlerce üç tatil günü tanınmıştır; cuma, cumartesi, pazar. Bunlar istirahat günleridir. Bu istirahat günü ilk defa olmak üzere Tevrat’ta konulmuştur. Orada denilmiştir ki altı gün çalış yedinci günü istirahat et. Yahudi cumartesiye gelen yedinci günü istirahat etmiş. Hristiyanlık Yahudilerin aksi olsun diye bugünü pazara getirmiş. Müslümanlar da cumaya çevirmişler. Arkadaşlar, günlerin adları gökten inmiş ve bir kısmı mukaddes tanınmış değildir. Her şeyin adını veren insanlar günlerin de adlarını kendileri vermişlerdir. Layihada teklif edildiği gibi bunun esası doğrudan doğruya ekonomiktir. Hakikaten biz, Cumhuriyetin ilânile tamamen garb medeniyetine doğru yürümekte olduğumuz bir sırada artık Şarka bağlı kalamayız. (…)”2
Muş Milletvekili Hakkı Kılıç’ın Meclis’te sarf ettiği sözlerin bir benzerini Afyonkarahisar Milletvekili Berç Türker de dile getirip şunları ekler: “Hafta tatili meselesi ta (biblique) zamanlardan kalma bir meseledir. Eski kitablar diyor ki Allah bu dünyayı inşa etmek için altı gün çalışmış ve yedinci günü istirahat etmiş. Bu mesele bence dini değil, sıhhi bir meseledir. (…)”
Muş milletvekilinden kısa bir süre sonra söz alan Antalya Milletvekili Rasih Kaplan3 şu sözleri söyler: “Biz Cumhuriyetin teessüsünden [kuruluş] beri Avrupalı büyük devletler sırasına girdik. İktisadi ve ticari ve mali işlerimize bir hız verdik. Binaenaleyh biz de ekseriyetin kabul ettiği tatil gününü kabul etmeye mecburuz. Şimdi vaziyette işler mucibi [gereği] teehhür [gecikme] oluyor, karışıyor. Bunun için haftanın her günü Allahın günüdür, hiçbir fark yoktur. Yalnız hangi gün işimize geliyorsa ve hangi günü dünya ekseriyeti kabul etmişse o günü kabul edelim ve daima olduğu gibi Türk’ün yüksek seviyesini ve terakki arzusunu dünyaya bildirelim.”
Meclis tutanaklarında geçen konuşmalardan da anlaşıldığı üzere hafta tatilinin cumadan pazara taşınması, Türkiye’nin Avrupa ile entegrasyonunun önemli bir adımı olarak nitelendirilebilir. Bu değişiklikle ekonomik ve ticari ilişkilerde uluslararası standartlara uyum sağlanması amaçlanmıştır.
Aynı şekilde yine konuşmalarda açıkça dile getirildiği gibi hafta tatilinin cuma günü olmasının dinî açıdan da bir gereklilik olarak görülmediği anlaşılır. Bu durum, laiklik ilkesinin ve modernleşmenin bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Yasa birkaç ufak değişiklik haricinde olduğu gibi oy birliğiyle kabul edilir. Kanunun Meclis’te oylanan ve kabul edilen maddelerinin günümüz tatil anlayışının temelini oluşturduğunu söylemek mümkün.

3 HAZİRAN 1935: İLK RESMÎ PAZAR TATİLİ
Yasanın uygulandığı ilk gün kafa karışıklığı yaşanır. Bu durumu 3 Haziran 1935 tarihli Kurun gazetesi, “Dün, bazı kenar mahalle bakkalları, dükkanlarını açmak istemişlerse de bunu, Pazar tatilinden haberleri olmadığından yaptıkları anlaşılmış, bunların dükkanları tekrar kapatılmıştır. Belediyenin ilk Pazar tatilinde bu gibi hadiselere rastlanacağını düşünmüş olduğundan iki gün tatil olduğunu bilmeden dükkanını açanların cezalandırılmamasına karar vermişti. Bunun için dün yanlışlıkla dükkanlarını açanlar ceza görmemişlerdir” şeklinde aktarırken aynı tarihli Son Posta gazetesi “Halkın Sesi” köşesi için gerçekleştirdiği mülakatta Sultanahmet San’at Mektebi Sokak, No.109’da oturan Halit Tuncer’in kafa karışıklığını şu şekilde aktarıyor: “Değişikliğe uğramaz olur muyuz? Elbette… Mesela bak bu haziran ayı içinde iki günümüz boş geçti. Cuma olsa idi evde oturabilirdim. Fakat bugün yerimde duramam. Çünkü cumadan dinlenmiştim. Ortalık bomboş, hava bulanık… Bir yere gitmeyi de düşünemedik. Tabii bu yalnız ilk Pazar için… Gelecek pazarlar da ona göre hazırlanacağız.”
İzmir Anadolu gazetesi yine 3 Haziran tarihinde çıkan ve “Cuma Pazar” başlığını taşıyan yazısında yasanın ne kadar makul olduğuna dikkat çekip şu satırları paylaşır: “Cuma tatili pazara çevrildi. Bu bizim soysal ve medeni yaşayışımızda önemli bir değişiklik, bir devrimdir… Layık Türkiye’de Tanrı ile yurddaşın vicdanı sırasında tam bir özgürlük vardır. Ona kimse karışamaz. Evinde, camiinde, havrasında, kilisesinde, herkes Tanrıya tapıntısını yapabilir. Ne ona ne de başka inançlara bağlanmış yurddaşlara söz söylemiye hakkımız yoktur… Yapılan şey, yalnız tatil gününün, ihtiyaç bakımından değiştirilmesidir ki, bu ferdin din ve vicdanına değil, sosyetenin yaşayışına dokunan bir iştir ve devletin bu iş üzerinde karar vermesi hem doğru, hem haklıdır.”
CUMHURİYET’İN BAŞARISI
Hafta tatili uygulaması, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte önemli değişimlere uğradı ve günümüzdeki şeklini aldı. Bu değişimler, Türkiye’nin modernleşme ve laikleşme süreciyle de yakından ilişkilidir. Günümüzde hafta sonu tatillerinin hem sosyal hem de ekonomik açıdan önemli bir yere sahip olduğu tartışma götürmez. Bugün çalışma hayatımızda var olan tatil günlerinin, Cumhuriyet’in ilk yıllarında uygulanan sosyal politikaların bir sonucu olduğunu unutmamak elzem.
3 Haziran 1935 tarihinde Cumhuriyet gazetesinin pazar gününün resmî tatil ilan edilmesiyle ilgili yazdığı haberin ilk cümlesine Yahudileri de ekleyip bitirelim: “Dün Müslüman ve Hristiyan bütün millet bir arada hafta tatili yaptı.”
DİPNOT
1 Meclis tutanaklarında vekilin ismi bu şekilde ifade edilirken çeşitli kaynaklarda ‘Kılıçzâde Hakkı’ ve ‘İsmail Hakkı Kılıçoğlu’ olarak belirtilmektedir. Bu yazı tutanaklar üzerinden hazırlandığı için oradaki isim kullanıldı.
2 Yazı boyunca alıntılardaki anlatım bozukluklarına dokunulmamıştır.
3 Çeşitli kaynaklarda ismi Mehmet Rasih Kaplan olarak geçmektedir. Ancak tutanaklarda metinde kullanıldığı şekliyle geçtiği için Rasih Kaplan ismi tercih edildi.
KAYNAKLAR
Gazete Arşivleri.
TBMM zabit ceridesi, Tutanak, 27 – V – 1935 Pazartesi.
Deniz, Önder (2011): “Cumhuriyet Döneminde Tatil Kavramı Ve 1935 Tarihli Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller Kanunu”, ÇTTAD, XI/23, Güz, s. 57-72.
Gülmez, Mesut (1983): “Türkiye’de Çalışma İlişkileri (1936 Öncesi), Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi”, Ankara: Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, s. 275, 276.