İstanbul apartmanlarında resim

Fotoğraf
İstanbul İçerik Atölyesi Arşivi
23 Şubat 2023 - 12:08

Yakın bir geçmişe kadar gerek Anadolu gerekse Rumeli’deki Türk şehirlerinin tümü bağımsız konutlardan oluşmuştur. 20. yüzyılın sonlarına doğru artan nüfus nedeniyle yaşanan konut sıkıntısı geçmişten gelen bir çareye başvurmayı zorunlu kılar. Roma İmparatorluğu döneminde özellikle de başkent Roma’da ortaya çıkan ve daha sonra kalabalık Roma şehirlerinde inşa edilmeye başlanan “Insula”ları günümüz apartmanlarının öncüleri olarak kabul etmek gerekir. Latince “Ada” anlamına gelen bu kelime insanların bir arada yaşadığı büyük konutlar için kullanılmaya başlanır.

Yüz yıllar boyunca küçük de olsa bir bahçesi olan bağımsız konutlarda yaşayan insanlar bu yeni anlayışa, kısıtlı bir alanda birlikte yaşamaya uyum sağlamakta zorlanırlar. Bizim coğrafyamızda şehirlerin büyük bir bölümünü oluşturan Müslüman mahallelerinde yaşayanlar için bu yeni yapı anlayışı ters gelir. Birden çok aileyle aynı çatı altında yaşamak, oldukça dar olan merdivenlerde kaçgöç kültürünün yarattığı sıkıntılar pek hoş karşılanan bir durum değildir. Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere nerede ise tüm şehirlerimizde apartman kültürü öncelikle Gayrimüslim hatta Levanten yerleşim bölgelerinde görülmeye başlanır. Bu arada Beyoğlu bölgesinde sık sık ortaya çıkan ve büyük tahribat yaratan yangınlar, ahşap yapı yasağının getirilmesine yol açar. Ahşap yapı yasağı başta uygulama zorunluluğu olsa da pek dikkate alınmaz ancak 1870 yılında meydana gelen büyük Beyoğlu Yangını sonrası kesin olarak uygulanmaya başlanır.

Yangın sonrası ortaya çıkan konut problemlerini çözmek için hızlı bir konut üretimi gerektiğinden yabancı, özellikle de İtalyan ve Fransız müteahhitler devreye girer. Malzeme problemleri ise Marsilya’dan ithal edilen tuğla ve kiremit, Malta’dan ithal edilen taş, Belçika ve İngiltere’den ithal edilen demir aksam ile giderilir.

ŞİŞLİ, ŞİŞLİ PALAS’TA YER ALAN NACİ KALMUKOĞLU İMZALI RESİM

Beyoğlu ve daha sonra Teşvikiye, Şişli, Pangaltı ile Kurtuluş mahallelerinde hızla yükselmeye başlayan apartmanlar bir süre sonra Suriçi’nin gayrimüslim ağırlıklı bölgelerinde de tercih edilmeye başlanır. Gedikpaşa, Samatya, Balat, Fener vb. yerleşimlerinde yaşayanlar bu yeni yapı tarzına rağbet etmeye başlarlar. 20. yüzyılın başlarında özellikle gayrimüslim nüfusun yaşam kültürüne özenen veya Avrupa’da eğitim gören Müslümanlar da apartman kültürüne ilgi duymaya başlar. Apartman kültürü bu kez Laleli, Cağaloğlu gibi Müslüman ağırlıklı semtlerde de ortaya çıkmaya başlar.1

Ekonomik açıdan güçlü ailelerin Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında yaptırdığı evlerin büyük bir bölümünün iç mekânları, özellikle de evin sahibinin büyük oranda yaşamını sürdürdüğü baş odaların duvarları kalem işi süslemelerle donatılmıştır. Günümüzde sayıları giderek azalsa da İstanbul’da Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı, Bebek Kavafyan Konağı, Yenişehir Şemaki Evi, Bayramiç Hadımoğlu Konağı, Birgi Çakıroğlu Konağı, Milas Bahaeddin Ağa Evi, Antalya Tekelioğlu Konağı, Tokat Nizamoğlu Konağı, Bitlis Ahmed Ağa Konağı’nda; iç mekânlarda kalem işi duvar resimleri bulunmaktadır. Yurt dışında ise Kastorya, Filibe, Gjirokastra, Akçahisar gibi yerleşimlerde bulunan eski konakların iç mekânlarında kalem işi duvar resimlerine rastlanmaktadır. Bu tür manzara resimleri yalnızca büyük konaklarda değil, en son örneğine Kuzguncuk’ta rastladığım küçük ebatlı mütevazı evlerde de bulunmaktaydı.

Kalem işi bezemelerin büyük kısmını bitkisel ve geometrik süslemeler oluştururken az sayıdaki evde canlı figürlerine de rastlanmaktadır. Bazıları insan, bazıları vahşi hayvan olan bu figürlerin büyük çoğunluğu gayrimüslimlere ait evlerde görülse de Müslümanlar tarafından yaptırılan evlerde benzer figürlere rastlanmaktadır. 

Özellikle günümüze ulaşmayan Milas Bahaeddin Ağa Konağı cephesinde yer alan aslan figürleri muhteşem bir görüntüdür. Her ne kadar figür içermese de Antalya Tekelioğlu Konağı’nın dış cephesi de incelemeye değer niteliktedir. Arnavutluk’un Ergiri Gjirokastra şehrindeki Zekate Evi’nin dış cephesinde yer alan avcı ile geyik figürünün, yine adını öğrenemediğim bir diğer evdeki çifte aslan figürünün bu gibi süslemelerin en güzel örneklerinden olduğunu düşünmekteyim.

KANDİLLİ EDİP EFENDİ YALISI’NDA "AV SAHNESİ"

18. yüzyıla kadar örneklerini daha çok minyatür dalında vermiş ve kökünü Türk-İslam geleneğine dayandıran kitap ressamlığından Batı anlamında resme geçiş birdenbire olmaz. Ülkemizde resim sanatının yeni bir anlayış çerçevesinde gelişmesi çeşitli denemelerden sonra gerçekleşir. Önceleri manzara resimleri ile başlayan bu değişim, evlerde tavan ve duvarlara yapılan manzara resimleriyle kitap ressamlığı dışına taşınır. Topkapı Sarayı ve 19. yüzyılın başlarında yapılan konut yapılarında (Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı, Bebek Kavafyan Konağı, Süleymaniye Kayserili Ahmed Paşa Konağı) karışımıza çıkan bu resimler yeni bir anlayışın yerleşmeye başladığını göstermektedir. Başlangıçta bu resimlerin hiçbirinde herhangi bir canlı ve insan figürü yoktur. Ancak zaman içinde örneğin Datça (Reşadiye) Mehmet Ali Ağa Konağı baş odasındaki bir resimde denizde hareket hâlinde olan kayıklarda insan figürü görülmemesine karşın, denizde yüzen balıklar ve yanı sıra ördek benzeri bir figür ilgi çekicidir. Merkezden uzak bazı yerleşimlerde; Yozgat Nizamoğlu, Kayseri Danyal Âşık Evi gibi konutlarda yapılan resimlerde ise hayvan ve insan figürleri bulunmaktadır.2

Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte resim sanatına verilen önem artar. Sanayi-i Nefise Mektebi mezunları eğitimlerine devam etmeleri için Fransa ve Almanya gibi ülkelere gönderilirler. Başlangıçta az sayıda olan Türk asıllı öğretmen sayısı giderek artar.

1920’li yılların sonuna doğru özellikle Halaskargazi Caddesi’nin Şişli’ye doğru uzandığı bölümde bitişik nizam apartmanlar yapılmaya başlanır. Bu yeni yaşam tarzı öylesine ilgi çekicidir ki sanata konu olur. 1933 yılında metni Ekrem Reşit Rey (1900-1959) ile Nâzım Hikmet’e (1902-1963) ait olan ve Cemal Reşit Rey tarafından bestelenen Lüküs Hayat opereti büyük ilgi görür. Günümüzde de zaman zaman oynanan operette apartman yaşamını işaret eden bazı dizeler şöyledir:

Şişli’de bir apartıman,
Yoksa eğer hâlin yaman.
Nikel-kübik mobilyalar,
Duvarda yağlı boyalar.

FATİH’TE FEVZİPAŞA CADDESİ, NUR APARTMANI’NDA RESSAM ALİ ÖKER İMZASI...

Artık iç mekân duvarlarına kalem işi süslemeler yapma dönemi geride kalmıştır. Bunun yerine duvarlara tablo asmak bir kültür ve zenginlik göstergesidir. Geçmiş dönemlerde evlerin duvarlarını süsleyen hatların yerini çoğunlukla yağlı boya tablolar almaya başlar. Bu arada öncelikle Beyoğlu bölgesindeki apartmanların giriş holleri duvar resimleri ile süslenmeye başlar. Bazı yapılarda girişin bir duvarında, bazılarında ise karşılıklı hatta hatırladığım birkaçında tüm giriş hacmini süsleyen bu resimler çoğunlukla Metin And’ın bir dönem “Çarşı Ressamları” dediği,3 resim konusunda akademik bir eğitim almamakla birlikte resme yatkınlığı olan kişiler tarafından yapılır. Bizim resim tarihimizde bu gibi ressamlara “Naif ressamlar” adı verilir. Kim tarafından yapılmış olursa olsun bu resimler yapıda oturanlara prestij kazandırdığı gibi, yapının bulunduğu semte de ayrı bir değer katmasına yol açtığı için genel bir rağbet görür. Ancak tanınmış ressamlar böylesi bir çaba içine girmezler. Bu tarihlerde Türkiye dışında doğan ve akademik eğitimlerini yurt dışında (Harkof ve Moskova) alan iki ressam, muhtemelen yeteri kadar tanınmamış oldukları dönemlerde biraz da para kazanmak amacıyla bu akıma katılırlar. Bu isimlerden Naci Kalmukoğlu (1896- 1956) Harkof doğumlu Türk asıllı bir kişidir,  genç yaşında geldiği ülkemizde bir süre sonra çalışmalarıyla tanınmış bir ressam olacaktır. Bu resimler arasında ilgi çekici olanlardan biri de Turgut Atalay’ın (1918-2004) muhtemelen bir dönem oturduğu Maçka’daki Derya Apartmanı girişine yaptığı “Pointillisme” resimdir.4 Paul Signac (1863-1935) ve Georges Seurat (1859- 1891) tarafından renklerin saf olarak nokta nokta yan yana getirilmesi yüzünden, bu ismi alan resim tekniğinin bir apartmanın girişindeki duvar resminde karşımıza çıkması şaşırtıcıdır. Farklı türden resimlerden biri de Cihangir Platin Apartmanı girişinde bulunan karşılıklı manzara resimleridir. İ. Zografos imzalı bu resmin gerçek ressamı olan Vasilis İgumenis (1917-2006) iç mimari dalında eğitim alır, daha sonra resme olan ilgisi nedeniyle Paris’e gidip resim eğitimi çalışmalarına devam eder. İgumenis’in bu resimlere attığı esprili imza sanırım onun neşeli ve şakacı yapısını işaret etmektedir. Zografos Rumca ressam demektir, “İ” ise İgumenis’i işaret eder, anlaşılması biraz zor gelse de İgumenis’in Galata Rum Mektebi duvarlarındaki benzer resimleri bu konuda şüphe duymamızı engeller.

BEYOĞLU, ANAHTAR SOKAK’TAKİ BİR APARTMANIN DUVARI...

Beyoğlu bölgesi içerdiği kültürel katmanlar nedeniyle çok çeşitli duvar resimlerine sahiptir. Derya Erdem, İlker Çınarel’in Kuloğlu Mahallesi’ndeki illüstrasyonu ile Alev Hanım Apartmanı’ndaki erotik resimleri farklı bir anlayışı yansıtmaktadır. Tespit edilmiş duvar resimleri arasında yalnızca Beyoğlu ilçesinde bu tür duvar resimleri bulunmaktadır. Bu resimler arasında en ilginci Beyoğlu Esat Bey Apartmanı girişinde yer alan iki hamam sahnesidir. Kadın, erkek tüm figürlerin anadan doğma çıplak olduğu iki sahnede de figürlerin başlarına aziz resimlerindekilerine benzer haleler konulmuştur. Resim “Down Seddon 1996” imzasını taşır.  

Bakırköy bölgesinde biri yıkılan diğeri varlığını sürdüren iki yapıda insan figürlü resimlerle karşılaşmaktayız. Diğer dört yapıdaki resimlerde herhangi bir figür yer almamaktadır. Fatih ilçesinde tespit edilen yirmi adet resim de Ali Öker'e ait olup ve bunlarda herhangi bir canlı figür yer almamaktadır. Ali Öker’in akademik bir resim eğitimi almadığı anlaşılıyor. Hemen hepsi dönemin kartpostallarında karşımıza çıkan manzara resimleri. Anlaşılan Beyoğlu’na göre daha muhafazakâr olan Fatih’te figür pek rağbet görmüyor.

1930’lu yıllardan başlayarak günümüze kadar devam eden bu geleneğin, bugün yalnızca Beyoğlu ilçesinde varlığını sürdürdüğü anlaşılıyor. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından başlayarak devletin ve kamu kurumlarının güzel sanatlara verdiği destek giderek azaldı. Bir dönem sanat eserlerine değer veren yerel yönetim sayısı da gittikçe azalıyor. Örneğin günümüzde yapılan yapılarda Heybeliada Deniz Harp Okulu’nun cephesine, 1950’li yıllarda Ferruh Başağa’nın (1914-2010) yaptığı ve 2001 yılında binayla birlikte yıkılan, 30 metre uzunluğundaki Preveze Savaşı mozaiğine benzer bir sanat eseri talebi ne yazık ki yok. İstanbul’un kamuya açık mekânlarda sergilenen sanat eserleri açısından en zengin yapısı ise Manifaturacılar Çarşısı’dır. Sanırım ülkemizde bu açıdan bir benzeri bulunmuyor. Füreya Koral, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Sadi Diren ve Nedim Günsur’un panoları, Kuzgun Acar, Yavuz Görey ve Ali Teoman Germaner’in heykelleri ve alçak kabartmaları bu yapıyı bir açık hava müzesi hâline getiriyor, elbette ki anlayana ve merak edip gezene.

Son dönemde benzeri bir girişim Taksim’deki Habertürk binası önüne yapılan soyut heykel ile gerçekleşti. Heykeltraş Ziyaettin Nuriyev tarafından yapılan bu heykelin önünden geçtikçe üzülüyorum. Dünya başkenti olmayı hak eden bir şehirde çok daha fazla sayıda kamuya açık sanat eseri olmalıdır. İçinde yaşadığımız bu şehrin görsel açıdan zenginleşmesi için özellikle kamu gücünü ve kamu kaynaklarını elinde tutan yöneticilerin daha duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyorum.

Bu yazıya konu olan Güven Bayar'ın kaleme aldığı Resimli İstanbul Apartmanları kitabı Mart ayında İBB Yayınları tarafından yayımlandı. Resimli İstanbul Apartmanları'nı İstanbul Kitapçısı şubelerinden, istanbulkitapcisi.com'dan ve çevrimiçi kitapçılardan satın alabilirsiniz. 

 

 

 

DİPNOTLAR

1 M. Sinan Genim (2014): “Kuzguncuk’ta Bir Ev”, Nurhan Atasoy’a Armağan, (ed.) M. Baha Tanman, İstanbul: Lale Yayıncılık, s. 139-161.

2 Günsel Renda, Turan Erol (1980): Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi I, İstanbul: Tiglat Yayınları, s. 17-76.

3 Metin And (2018): Osmanlı Tasvir Sanatları 2: Çarşı Ressamları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

4 Adnan Turani (1971): Dünya Sanat Tarihi, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 452.

KAYNAKÇA

And, Metin (2018): Osmanlı Tasvir Sanatları 2: Çarşı Ressamları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Aslanapa, Oktay (1972): Türk Sanatı I, Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları.

Bayar, Güven (2023): Resimli İstanbul Apartmanları, İstanbul, İBB Yayınları. 

Cezar, Mustafa (1971): Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, İstanbul: Erol Kerim Aksoy Vakfı Yayınları.

Diyarbekirli, Nejat (1972): Hun Sanatı, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları.

Evliyâ Çelebi (2010): Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 4. Kitap, (haz.) Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Genim, M. Sinan (2014): “Kuzguncuk’ta Bir Ev”, Nurhan Atasoy’a Armağan, (ed.) M. Baha Tanman, İstanbul: Lale Yayıncılık.

Mustafa Celâlettin Paşa (2020): Eski ve Modern Türkler, (çev.) Güven Beker, İstanbul: Kaynak Yayınları.

Renda, Günsel; Erol, Turan (1980): Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi I, İstanbul: Tiglat Yayınları.

Şehsuvaroğlu, Halûk Y. (1986): Boğaziçi’ne Dair, İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları.

Turani, Adnan (1971): Dünya Sanat Tarihi, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Sinan Genim
İstanbul Apartmanları
Mimari
Resim
Sanat
İstanbul
Beyoğlu
Fatih
Şişli
Bakırköy
Tarih
Sayı 013

BENZER

Şehir Tiyatroları yeni sezona 16 yeni oyunla merhaba diyor, sahnesini özel tiyatrolara da açıyor.
Bakkaliyelerin ve bakkaliyeciliğin Cumhuriyet’in ilk yıllarından süpermarketlerin İstanbul’u ele geçirdiği 80’lere dek hangi yollardan geçtiğini anlattık.
Dans disiplini, pandeminin zorunlu kapanma evresinde özellikle sosyal medyanın gücüyle ilgi odağı oldu, kıdemli eğitmenlerin pek de hoşlanmadığı tabirle yükselen “trend” sayıldı. İster kariyer hedefi, ister sıradan insanın egzersiz yapmak için seçtiği bir yöntem olsun, dansın bedenle zihin arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasını sağladığı bir gerçek.