Toplumlar arası ilişkilerin artmasıyla birlikte, belli bölgelere özgü olan bazı hastalıklar dünyaya yayıldı ve milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan, iki kıtayı birleştiren İstanbul’un da bu salgınlardan etkilenmesi kaçınılmazdı. Kitlesel ölümlere yol açan ve kentin hafızasına kazınan salgın hastalıklardan biri, 19. yüzyılda dünyayı kasıp kavuran koleraydı.
Haritacıların yaşadıkları çağın tekniğine ve estetik beğenisine bağlı olarak tasarladığı haritalar dünyayı anlaşılabilir bir yapı haline sokar, ülkelerin ve kentlerin doğasını ve sınırlarını anlatır. Yüzyıllarca bir imparatorluklar kenti olarak hüküm sürmüş “şehirlerin kraliçesi” İstanbul da haritacıların her daim ilgisini çeken bir yer olmuştur. 1422 yılında Floransalı din adamı Christoforo Buondelmonte’nin çizdiği perspektif planı ile başlayan, 20. yüzyıla kadar tamamı Batılılar tarafından çizilen İstanbul haritalarını sanat tarihçisi, gravür ve harita uzmanı Dr. Ayşe Yetişkin Kubilay yazdı.