Metaverse’te olup biteni anlamak için “Artık asosyal ve utangaç kişiler hiç olmadığı kadar dışa dönük bir yaşam sürebilirler” ya da “Black Mirror dizisinin birkaç bölümü birden gerçek oldu” gibi cümleler kullananları belki duymuşsunuzdur. Distopik bir romanın içinde miyiz; Orwell’in 1984’üne ya da Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sına mı şahit oluyoruz; esasen neo kapitalizm tarafından topyekûn manipüle mi ediliyoruz gibi soruları soranlara da denk gelmiş olabilirsiniz.
Metaverse’ü yeni bir iletişim modeli ya da yeni bir gerçeklik; anlamlar bütünü ve iş birliği fırsatları; kültürel ve ekonomik birikim için altyapı ve etkileşim olanakları tanıyan; gelişmiş teknolojileri eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanan; toplumsal siber düzlem şeklinde de tanımlamak mümkün. Bazı öngörülere göre Metaverse, siber sanayi devriminin çıktılarından bir tanesi olan “Toplum 5.0” ve sonrasının yaşam tarzı.
Metaverse; üzerinde çalışan geliştiricilerin belirttiği üzere, yalnızca bir kişiye ya da şirkete yani bir otoriteye ait olmayacak. Bu amaçla herkesin ulaşıp kullanabileceği bir sanal ağın; merkezi olmayan bir sistemin günümüzdeki internetin sağladığı görevi üstlenmesi bekleniyor. Bu hangi vadede ve ne kadar mümkün, umarım hep birlikte görüp, derinlemesine anlayacağız.
Diğer bir deyişle şimdiden Metaverse’le ilgili anlatılanlardan yola çıkarak zihninizde; geçici bir heves, kapitalizmin küresel bir oyunu ya da içi boş pazarlama harikası benzeri bir şema oluşturduysanız kısmen silmenizi tavsiye ederim. Çünkü internet hızı geliştikçe; sanal gerçeklik teknolojileri yaygınlaşıp ucuzladıkça, aynı anda milyonlarca kullanıcının Metaverse’te uzun, kalıcı ve hatta sürdürülebilir deneyimler yaşaması mümkün olmaya başladıkça orada olmak ya da olmamak gibi bir seçeneğiniz kalmayacak. Hazırlığınızı yapmazsanız bir anda kendinizi çok tanıdık gelen ama hiç tanımadığınız, uçsuz bucaksız, yeni bir evrenin içinde bulacaksınız. Üstelik bu bir bilim kurgu filmi de olmayacak.
Sanal bir kamusal alan
Metaverse kavramı çok önceden atfen kullanılmış olsa da sanal gerçeklik cihazları ve Metaverse’e dönük internet altyapı ve diğer teknoloji yatırımlarına önem veren birçok büyük şirket öteden beri varlıklarını sürdürüyor. Öte yandan konunun potansiyel kullanıcılara pazarlanmasına sebep olan unsur; bugün dünyadaki en önemli Metaverse yatırımcılarının başında olup sanal gerçeklik cihazları üzerine çalışan Oculus şirketini 2 milyar dolara satın alan Facebook. Facebook dışında Instagram ve Whatsapp’in de sahibi olarak Meta, Mark Zuckerberg yönetiminde artık bir üstyapı şeklinde konumlandı. Microsoft gibi önemli yazılım şirketleriyle iş birliği anlaşmalarını çoktan imzaladı. Ayrıca Roblox gibi dev oyun platformlarının da bu alanda büyük araştırma, geliştirme yatırımları yaptıklarını bilmekteyiz. Metaverse konusunda ana rekabet Microsoft, Sony, Apple, Epic Games, Google ve Meta arasında sürüyor ve bu konuda kendi tanımlamalarını yaparak Metaverse’e hizmet edecek ürünlerini tanıtıyorlar. Konuya ilişkin en basit tanımı ise Microsoft yapıyor: “Metaverse, insanların ve nesnelerin dijital temsillerinin (avatarlarının) yaşadığı dijital bir yerdir.”
Metaverse, sanal bir kamusal alan oluşturmayı vadediyor. Bu kamusal alanın sanal para birimleri bugün kripto para piyasasında işlem görüyor. Bu açıdan bakınca “internetin geleceği Metaverse olacak” demek gayet makul geliyor. Daha önce de belirttiğim gibi bu teknoloji yeterince geliştiğinde insanlar edindikleri sanal gerçeklik cihazları sayesinde alışveriş yapma, sinemaya gitme, kafede zaman geçirme gibi pek çok eylemi fiziksel bir çaba harcamaksızın gerçekleştirebilecekler.
Kavram içeriklerinin bazı tıp uygulamalarında kullanımı da mümkün ve bu durum tıp eğitimi dâhil her alanda yaygınlaşacak denebilir. Bu durumda eğitim açısından Metaverse araçlarına ve teknolojilerine yatırım yapmak bilgi ve yaratıcılık üzerine kurgulanan kişiye özel öğretim programlarının hayata geçmesini kolaylaştıracak; eğitimde üç boyutlu ortamlara hızlı geçiş başlayacak diye de düşünülebilir.

Kripto sanat
Meta şirketinin peşinde olduğu Metaverse konseptiyse; üç boyutlu avatarların dahil olduğu, çevrimiçi oyun evrenlerine benzemekte. Metaverse’ün sanal evren ile gerçek dünyayı buluşturan karma gerçekliği içinde, NFT gibi dijital ürünlerin, fiziksel mallar olarak kabul görmesi hedefleniyor. Bu beklenti, Zuckerberg’in yaptığı “Metaverse, bireysel yaratıcılara ve sanatçılara büyük fırsatlar sunacak” açıklamasından da kolayca anlaşılıyor. Zaten fitili de bu sözler ateşliyor.
Kripto sanat denince aklımıza blok zincir teknolojisi ile ilişkili bir sanat kategorisi geliyor.
2010'ların ortasında Bitcoin ve Ethereum gibi blok zincir ağlarının gelişimiyle bir sanatsal ifade ve çalışma tarzı olarak ortaya çıkan kripto sanat, merkeziyetsizleştirilmiş bir anlayışla herkesin işlem yapabileceği; dijital sanat eserleri için alım, satım ya da birikim yapabildiği temel bir teknoloji sağlamasıyla geniş kitleler tarafından kabul görüp; hızlı ve kayda değer bir popülarite kazandı.
Kripto sanatçıları ve koleksiyonerleri arasında genel kabul gören iki tanım kategorisi var: ilki, kripto temalı sanat eserleri veya blok zinciri ve kripto para birimi teknolojisi ile ilişkili olarak kültür, politika, ekonomi, felsefeye odaklanan konularla ilgili olanlar şeklinde özetlenebilir. İkinci ve daha popüler tanımsa; bir sanat eserinin sahipliğini, aktarımını ve satışını kriptografik olarak güvenli ve doğrulanabilir kılan, doğrudan bir blok zincirinde değiştirilemez-takas edilemez token (NFT, Non-Fungible Token) biçiminde yayınlanan dijital sanat eseri anlayışı olarak tarif ediliyor.
Öte yandan blok zincir teknolojisi, önceden var olan fiziksel sanat eserlerini sahtelerinden ayırmak ve fiziksel izleyiciler veya etiketler aracılığıyla sahipliklerini doğrulamak maksatlı kamuya açık olarak kaydetmek ve onaylamak için de kullanılıyor. Ancak bu tür sanat eserlerinin kripto sanatı olarak sınıflandırılıp sınıflandırılamayacağı henüz belli değil.
Bugün dünya toplumunun büyük çoğunluğu kripto para alım satımıyla kısa sürede büyük gelir elde etmek ya da Metaverse’ten ucuz arsa kapatmakla ilgili ve aslında sınırlı hayaller kurabilirken sanatçı ya da koleksiyoner ruha sahip olup vizyoner düşünebilenler de yok değil. Bunu bir örnekle pekiştirmek gerekirse; NFT satarak bir yıl gibi bir sürede bir milyon doları aşkın para kazanan Hint asıllı tasarımcı Amrit Pal Singh, NFT’lerini sergilemek için sanal ortamda bir galeri açtı. 32 yaşındaki girişimci sanatçı, Cryptovoxels üzerindeki galerisine kendi NFT koleksiyonunun adı olan Toy Face Cafe ismini verdi. Toplamda 125 bin dolar harcadığı eserleri sergiliyor. Singh, galerisinin ilk katında kendi sanat eserlerini, diğer katlarda da satın aldığı NFT’leri ziyaretçilere sunuyor. Kendisi, Metaverse’te açtığı bu galeriyle de kâr ediyor.
Yani NFT sanatçıları da eserlerini sergileyecekleri bir mekâna ihtiyaç duyuyor. Örneğin, Pixlr Genesis; Metaverse’te sanatçı, koleksiyoner ve ilgililerin bir araya gelebileceği bir topluluk ve alan olmak için tasarlandı. Metaverse tabanlı galeri ayrıca bir müzayede platformu da sunuyor. Sanat eseri sahipleri ve diğerleri etkileşime girip ağ kurabiliyorlar.
Mike Winkelmann; Everdays - The First 5000 Days isimli jpeg formatındaki çalışmasının NFT’si Christie’s adlı İngiliz müzayede evinde, 2021 yılında 66 milyon dolara satılınca, yaşayan sanatçıların eserleri arasında en pahalıya satılan sanat eseri unvanına sahip oluyor örneğin. Bu gibi durumlar akademik sanat çevrelerinde şaşkınlık yaratıyor. Ancak yeni kuşaklar sanat alanındaki birçok benzer örnekten haberdar. Özellikle üniversitelilerin hızla değişen sanat evrenine aynı şekilde uyum sağladıkları açıkça gözlemlenebiliyor.

Müzik endüstrisinde durum ne?
Müzik endüstrisi tarafındaysa Universal Music Group bir süre önce Metaverse için bir şirket kurdu ve sözleşmesi olan sanatçılarıyla ilgili projeler yapıyor. Sanatçıların dijital versiyonları ile NFT kıyafetlerini ve aksesuarlarını oluşturmak için avatar şirketi Genies ile anlaştı. Universal, sanatçılarına Metaverse için resmî sanal kimlikler vereceğini de duyurdu. Universal Music; Justin Bieber, Shawn Mendes, Rihanna ve Migos’un Metaverse avatarlarını, sosyal platformlarda da kullanabilmeyi amaçlıyor. Hatta Bored Ape Yacht Club karakterlerine ciddi miktarda yatırım yaparak sanal maymunlardan oluşan Kingship adlı bir müzik grubuna da yatırım yaptılar bile.
İlk Metaverse konseri internet üzerinde oynanan etkileşimli bir 3D oyun çerçevesinde gerçekleşti. Popüler bir video oyunu olan Fortnite’ın içinde yer alan 2019 tarihli Marshmello konseri, ilk Metaverse konseri olarak kabul ediliyor. Büyük bir başarı getiren konseri 11 milyon kişinin canlı olarak izlediği söyleniyor. Ki bu aynı anda tüm dünyada stadyumlar dolusu insan tarafından izlenmek anlamına geliyor. Üzerinden üç yıl geçtikten sonra bu yıl da 60 milyonun üzerinde kişinin izlemiş olduğu Metaverse konserlerine rastlıyoruz. Bilgisayar ve artırılmış gerçeklik, “konserdeymiş” duygusu üretmeye yönelik olduğu için, televizyondan canlı yayınlanan konserlerde olduğu gibi çevresel ögelerin dikkat dağıtmasına imkân vermiyor. Buna ek olarak Metaverse konserlerinde, tıpkı gerçek konserlerde olduğu gibi hayranlara yönelik ürünler de satışa sunuluyor. Rap’çi Travis Scott’ın, üzerinde sanatçının görsel baskısının bulunduğu giyim eşyalarının, poster ve aksesuarların yine sanal olarak satışa sunulduğu konser düzenlemesi, kurgusal konser evrenini gitgide gerçeğe eşitliyor. Ayrıca Scott’ın yine Fortnite ile iş birliği yaparak düzenlediği konserinden 20 milyon dolar gelir elde ettiğini açıklaması, sanal konserlerin ne denli büyük bütçelerle anılacağının göstergelerinden. Scott’ın 2019 turnesinin ‘gerçek’ konserlerinin tamamından yaklaşık 50 milyon dolar kazandığı dikkate alınırsa, Metaverse’te tek konserle neredeyse bütün yılın yarı gelirine ulaştığı da görülebilir. Metaverse konserinden Travis Scott ile aşağı yukarı benzer gelir elde eden bir diğer müzisyense ünlü genç kadın pop şarkıcısı Ariana Grande.
En bilinen Metaverse konserlerinden bir diğeri de Wave isimli sanal eğlence şirketiyle iş birliği yapan müzisyen Justin Bieber’e ait. Wave’in Metaverse konser etkinliklerini Fortnite’ın ilk örneklerinden ayıran özellikler ise canlı yayınlanması ve interaktif olması. Oyuncak firması Pokemon’un da 25. yıl etkinliği için rap şarkıcısı Post Malone ile bir Metaverse konseri düzenlediği biliniyor.
Oyunlar âleminin Metaverse’ünde gerçekleşen konserlerde ‘avatar’ olarak ‘var olan’ bir dinleyici karakterin hangi dans figürlerini sergileyebileceğine ilişkin hak da yine blok zincir para birimleriyle satın alınabiliyor. Yakın gelecekte Metaverse’te bir konsere ya da bir başka sanat etkinliğine katılırken, Rolex ya da Apple saat takmak; Dior ya da Adidas çanta taşımak, Nike ya da Puma ayakkabı giymek isteyenler için orijinal NFT’lerin piyasaya çıkarılacağı ve yaygınlaşacağı kesin. Diğer bir deyişle her şey değişecek ama insan tabiatı değil.
NFT’ler dijital olan tüm formları kapsadığı için koleksiyonun ögeleri içinde müzik eserleri de yer alıyor. Örneğin Dallas Senfoni Orkestrası, konser, sahne arkası ve konserle ilgili ‘VIP deneyim’ içeren; Mahler’in “Birinci Senfonisi”nin icrasının kaydını klasik müzik NFT’si olarak 50.000 dolardan teklife açıp satışa sundu. Geliri de COVID-19 salgınından olumsuz etkilenmiş müzisyenlere bırakıldı. Piyasalarda 1000 dolar civarı bir bedelle satışa sunulmuş birçok klasik müzik performans ya da stüdyo kaydının NFT’sine rastlamak mümkün.
Tarihteki ilk müzik televizyon kanalı olan MTV’nin 1981’de yayına başlarken gösterdiği ve ilk kurgusal video klip olan Buggles’ın “Video Killed the Radio Star” (Video radyo yıldızını öldürdü) şarkısının adından da anlaşıldığı üzere o yıl müzik endüstrisi için bir dönem kapanıp diğeri açılıyordu. Bugün geldiğimiz noktada müzik televizyonculuğu tarih oldu. Müzik videoları ise kurgu, uzunluk ve yayınlandıkları mecralar açısından büyük değişim içinde. Metaverse ise bu değişimin finalini belirleyecek.
İlk sanal müzik grubu olan Gorillaz yirmi küsur yıl önce, bugüne ilişkin bazı ipuçları veriyormuş da farkında değilmişiz meğer. 1990’lı yılların ünlü İngiliz rock grubu Blur’un solisti Damon Albarn ile punk kültürünü yansıtan çizgi roman Tank Girl’ün (1995 yılında filmi de çekilmişti) tasarımcılarından Jamie Hewlitt tarafından kurgulanmış bir projeydi Gorillaz. Bir sanal müzik grubu olarak hologram konserler veren ilk isim oldular. Bu teknikle 2006 Grammy Ödül Töreni’nde Madonna ile sahne bile aldılar.
Sözün kısası yeni müzik dinleme ve konser pratiklerinin nelere gebe olduğu konusu uçsuz bucaksız bir ufuk. Tıpkı diğer sanat alanlarında olduğu gibi.
Öte yandan Web 2.0 dünyasında içerik üreten ve etkileşime geçen kullanıcıların yalnızlaşma süreci; finansal motivasyon, sanal sahiplik ve deneyim zenginliği arttıkça NFT ve Metaverse ile kendini tanımlayan Web 3.0 dünyasında daha içinden çıkılmaz bir hâl alacağa benziyor.
Son yirmi yılda izlediğimiz filmler ya da okuduğumuz kitaplar üstü kapalı şekilde Metaverse’ü işaret ediyor. Arama motorlarında en çok o aranıyor. Yani zihinsel olarak Metaverse’e beklenenden daha hızlı şekilde hazır olacağız gibi görünüyor. Metaverse’ü oluşturacak teknik altyapı ve içerik de hazır olduğunda, bu deneyim yaygınlaştığında hem fiziksel hem de sanal dünyada eş zamanlı var olabileceğiz. Gerçek dünyada bir kafede otururken avatarımız dünyanın herhangi bir yerindeki konsere ya da sanat müzayedesine katılıp NFT tabanlı bir sanat eseri satın alabilecek. Bu eseri, gerçek ortamda Artırılmış Gerçeklik (AR) modunda görüp ağındaki diğer kullanıcılarla paylaşabilecek. Henüz bütüncül Metaverse diyebileceğimiz bir gerçeklik deneyimi mevcut olmasa da bu deneyimin tahmin edilenden çok daha yakın olduğu bir gerçek.