Sinemanın delikanlı zenneleri

Fotoğraf
Ali Can Sekmeç Fotoğraf Arşivi
23 Kasım 2023 - 13:24

Sinemadan önce tiyatro insanlığın sanatı görsel anlamda hissettiği bir yaratı olarak öne çıkmıştır. Osmanlı’da geleneksel halk tiyatrosundaki Karagöz, Ortaoyunu gibi türler sosyal hayatı anlatmaları bakımından o zamanki toplumun portresidir. Bir toplum portresinin vazgeçilmeziyse tabii ki kadın ve erkeğin toplumdaki yeridir. Kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu devirlerde kadının seyirlik oyunlardaki tezahürünün nasıl olduğu zenne kavramı üzerinden açıklanabilir. Ortaoyunu’nda erkek oyuncuların kadın kılığında sahneye çıkmalarının temsilî adı olan “zenne” Farsça “zen” (kadın) köküne –an çoğul ekinin eklenmesiyle oluşan “zenan” (kadınlar) kelimesinden oluşur.

1900’lerin başlarında Osmanlı ülkesinde kadınların sahneye çıkma yasağı olduğu günlerde pek modadır bu tipleme. Adına “zenne” denilen bu tipleme seyirlik oyunların tamamında yer bulmuştur kendisine. Karagöz ve Ortaoyunu’nun önemli tiplerinden biridir zenne. Zenne rolüne çıkacak erkek önce sinekkaydı bir tıraş olur, hemen arkasından gözlerine sürme çeker, rastığını sürer, takıp takıştırırmış, şalvarını, feracesini kuşanıp fırlarmış sahneye. Seyirciden yüzünü de gizlermiş hani.

Türk sineması ise ilk zennesiyle 1923’te tanışır. Bundan önceki yıllarda yapılan az sayıdaki filmde zenne tiplemesi yer almış mıdır bilinmez fakat bugüne kadar ulaşan gazete yazıları ve anıların en eskisi 1923’te çekilen Leblebici Horhor Ağa filmine kadar uzanmaktadır. Bugün arşivlerde bir kopyası bulunmayan bu film Takfor Nalyan ve Dikran Çuhacıyan isimli iki Ermeni müzisyen tarafından bestelenmiş bir operettir aslında. 1922’de kurulan Kemal Film Şirketi’nin ikinci yılındaki dördüncü filmi olarak kayıtlara geçen Leblebici Horhor Ağa bir Muhsin Ertuğrul filmidir. Filmde zenne rolünde dönemin ünlü aktörü Behzat Haki Butak vardır. Mirasyedi bir zengin olan Hurşit Bey tarafından kaçırılan kızı Fadime’yi kurtarmak için kadın kılığına giren Butak, sinema tarihindeki ilk zenne olarak kayıtlarda yerini alacaktır.

Kayıtlarda yer alan ikinci zenne filmi 1933’te Nâzım Hikmet’in Mümtaz Osman adıyla İpekçi Kardeşler Şirketi’ne çektiği Düğün Gecesi/Kanlı Nigar adlı kısa filmdir. Bu film aslında bir ortaoyununun filme alınışıdır ve skeçlerden oluşur. Halide Pişkin, Hazım Körmükçü, Zeki Alpan, Muazzez Arçay gibi dönemin komedi oyuncularının yanı sıra geleneksel Türk tiyatrosunun ünlü isimleri Naşit Özcan, İsmet Fahri Gülünç, Sepetçi Komik Ali Rıza da filmde yer alır. Türk tiyatrosunun o günlerde çok yakından tanıdığı fakat sinemanın hiç bilmediği bir isim olan Necdet İnce bu filmde zenne rolüne çıkar. Tipik Ortaoyunu zennesi olarak ortaya çıkan ve hiç erkek rolüne çıkmayan Necdet İnce, adının başına zenne unvanını koyan ilk ve son sanatçı olarak tarihteki yerini alır. Zenne Necdet İnce sinemada ise Faruk Kenç’in yönettiği 1944 tarihli Hasret filminde çiftlikte yaşayan bir köylü kadın rolünü oynar ve sinema macerasında dadıdan hizmetçiye daha pek çok kadın rolüne çıkar.

HÜLLECİ/DUVAKSIZ GELİN (1941) FİLMİNDE NAŞİT ÖZCAN CADALOZ YAŞLI KADIN ROLÜNDE…

Yıl 1941... Türk sinemasında bir yabancı misafir var. Adolf Körner... Körner, prodüktör Halil Kamil’in sinemaya ittiği bir maceraperest. Söylenenlere göre bir “şovmen”… Körner, Türk sinemasının ilk yabancı yönetmeni olarak kayıtlara geçeceğinden habersiz 1941’de Hülleci/Duvaksız Gelin adlı bir film yapmaya soyunur Halil Kamil adına. Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı oyunundan uyarlanan filmde karşımıza çıkan zenne, ilk kez sadece bir kısmında değil filmin tamamında görünür. Naşit Özcan ve Halide Pişkin’in başrolleri paylaştığı bu filmde zenne komik-i şehir Naşit’tir. Naşit Özcan bu filmde Adile Dudu adında herkesin gazabından korktuğu, kavgacı, lafını esirgemez, ayağında takunyasıyla kapı kapı gezerek dedikodu yapan yaşlı bir kadını canlandırır. Bugün bir kopyası bulunmamasına rağmen film hakkında o günlerde çıkan eleştirilerde Naşit’in başarılı bir rol çıkardığı görüşü hâkimdir...

Yıl 1959… Türk sineması o güne kadar gördüğü en güzel ve en komik zenne tiplemesine merhaba der: Madama Siranuş Aleksanyan… Daha önce tiyatroda ve radyo skeçlerinde başarılı zenne rolleri çıkaran usta oyuncu Reşit Baran’dan başkası değildir bu “madama.” Reşit Baran sinemada ilk madama rolüne, yönetmenliğini Faruk Kenç’in yaptığı 1959 tarihli Ölmeyen Aşk adlı filmle çıkar. Sarı perukasıyla insan irisi “koket”, bir o kadar da yardımsever bir ev sahibesi rolündedir Reşit Baran. Ermeni şivesiyle konuşur. Filmin jönü ise kiracı rolündeki Efgan Efekan’dır. Reşit Baran 1960 tarihli Atıf Yılmaz filmi Ayşecik Şeytan Çekici’nde yine bir ev sahibesi olarak yer alır, bu kez madama Hayganoş’tur. Muharrem Gürses’in yönettiği Aman Kimse Duymasın (1962) ve Kemal Kan imzalı Gönül Ferman Dinlemez, Reşit Baran’ın tekrar Ermeni madama’sı olduğu filmlerdir.

1960 yılıyla birlikte zennelerimiz ünlü Cilalı İbo filmlerinde boy göstermeye başlar. Feridun Karakaya ile özdeşleşen Cilalı İbo karakteri, Kemal Film Şirketi adına yönetmen Osman Fahir Seden tarafından yaratılmıştır. O zamanlar Türk sinemasında en hareketli komedi filmleri bu seriden çıkmıştı. Yönetmen Seden bunca hareketlilik içinde Cilalı İbo’yu da zenne yapıvermişti. Cilalı İbo Casuslar Arasında filminde Cilalı İbo, casuslardan bilgi sızdırmaya çalışan, bıyıklı bir dansözü oynamaktadır. Yine bu seriden çıkan Cilalı İbo Zoraki Baba filminde ise Cilalı İbo, fidye için kaçırılan küçük bir bebeği kurtarmaya çalışırken yine bir dansöz olacaktır. Adı da “La mambita”dır. 1970’te renkli çekilen Cilalı İbo Almanya’da filminde Cilalı İbo bu kez bir Arap şeyhinin haremindeki sevgilisini kurtarmak isterken kendisini haremde bulan bir maceraperesti canlandırır.

AHMET TARIK TEKÇE VE ULVİ URAZ, KABADAYILAR KRALI FİLMİNDE (1960)

1960 yılında zennelerin rol aldığı filmler hayli fazladır. Sırrı Gültekin’in yönettiği Sevdalı Gelin’de Gazanfer Özcan, Nuri Akıncı imzalı Bahtımın Yıldızı’nda baş oyuncu Kemal Kan, Süha Doğan’ın yönettiği Üç Çapkın Gelin’de komedi oyuncusu Suphi Kaner güzeller güzeli kadınlara dönüşürler fakat 1960’ın unutulmaz kadın tipleri yönetmenliğini Nejat Saydam’ın yaptığı Kabadayılar Kralı filminde görülür. Filmin başerkek oyuncuları Ahmet Tarık Tekçe ve Ulvi Uraz unutulmaz kadın tiplemeleri yaratır.

Sonraki yıllarda ardı arkası kesilmez bir şekilde zenneler ortaya çıkacaktır Türk sinemasında. Burhan Bolan’ın Yaman Gazeteci filminde kadın kılığında gazeteci rolünde Erol Günaydın, Hulki Saner’in Gol Kralı Cafer filminde sevdiği kızı başkasıyla evlenmekten kurtarmaya çalışan Suphi Kaner, Metin Erksan’ın Oy Farfara Farfara’sında bir cinayeti çözmeye çalışan Orhan Günşiray, Özkan Subutay’ın Ayvaz Kasap filminde mahalle esnafını dolandıran evde kalmış iki kadın rolünde Hüseyin Baradan ve Ersun Kazançel, kendi filmi Erkekler Ağlamaz’da annesini öldüren katillerin peşindeki Yılmaz Duru, kadın tiplemelerine hayat veren aktörlerden sadece birkaçı…

SOME LIKE IT HOT (BAZILARI SICAK SEVER) FİLMİNİN BİR UYARLAMASI OLAN FISTIK GİBİ MAŞALLAH (1964) TÜRKAN ŞORAY, İZZET GÜNAY VE SADRİ ALIŞIK’I BİR ARAYA GETİRİYORDU

Yıl 1964… Fıstık Gibi Maşallah, Türk sinemasının baştan sona içinde zenne barındıran ikinci filmi. Yapımcı-yönetmen Hulki Saner, gösterildiği her yerde büyük beğeni kazanan Some Like It Hot / Bazıları Sıcak Sever adlı Billy Wilder klasiğini ülkemiz sinema seyircisi için uyarlarken bu ismi kullanır: Fıstık Gibi Maşallah! Bir cinayete tanıklık eden iki müzisyen arkadaşın katillerden kaçarken kadın kılığına girerek bir kadınlar orkestrasına katılmalarının komik öyküsüdür bu. Orijinal yapımda Marilyn Monroe, Tony Curtis ve Jack Lemmon’dan oluşan kadronun ülkemizdeki karşılığı Türkan Şoray, İzzet Günay ve Sadri Alışık olur. Hulki Saner, iyi bir gişe sağlayan filmini Fıstık Gibi adıyla 1970’te tekrar beyaz perdeye taşır. Bu kez renkli çekilen filmin başrollerinde Feri Cansel, Sadri Alışık ve Yusuf Sezgin yer alır. Bu bilindik hikâyeyi 1975 yılında Temel Gürsu başka bir yapımevi adına filme alır. Çapkın Kızlar isimli bu filmde Perihan Savaş, Ali Poyrazoğlu ve Bülent Kayabaş rol alır.

Yine 1964’te bu kez Cevat Okçugil Avanta Kemal adlı bir polisiye avantür (macera) çeker. Başrollerde Fikret Hakan ve Nebahat Çehre yer alır. Maceraperest bir polis rolündeki Fikret Hakan, sadece kadınların kabul edildiği bir gece kulübüne girebilmek için belki de Türk sinemasının en çirkin zennesi olur.

Aynı yıl Sırrı Gültekin tarafından çekilen Cüppeli Gelin bir başka çılgın komedidir. Filiz Akın, Öztürk Serengil ve Nilüfer Aydan’ın rol aldığı filmde sevdiği kız için kadın kılığına giren bir gencin öyküsü anlatılır. Filmin ilginç yanı, bir bar sahnesinde fırfırlı eteğiyle görünen Öztürk Serengil’in karşısındaki kaytan bıyıklı erkeğin Nilüfer Aydan olmasıdır.

Genellikle komedi ağırlıklı filmler yöneten Sırrı Gültekin, 1965 tarihli İnatçı Gelin’de Münir Özkul’u kara çarşaf içinde bir çingene bohçacısına, Şekerlimisin Vay Vay’da ünlü kaleci Varol Ürkmez’i çirkin bir iğneci kadına dönüştürür. Yalancının Mumu’nda Öztürk Serengil kadın rolündedir. Sırrı Gültekin 1966’da çektiği Boyacı filmindeyse bu kez başerkek oyuncusu Sadri Alışık’ı balerin kılığına sokar ve hatta ona Fındıkkıran balesinden bir bölümü oynatır.

Yılmaz Güney de zenne olmuştur 1966’da. Yönetmenliğini Yılmaz Atadeniz’in yaptığı Kibar Haydut/Yalnız Adam filminde Güney, polisin uzun zamandır aradığı bir kanunsuzu canlandırır. Bir gemi yolculuğu sırasında zengin bir aile kızıyla tanışan Güney, kızın babasına ortağının dolandırıcı olduğunu kanıtlamaya çalışırken kılıktan kılığa girer. Özellikle yaşlı büyükanne kılığıyla izleyenlerin âdeta tüylerini ürpertir.

Zenne olma sırası şimdi de Cüneyt Arkın’da. Yapımcı-yönetmen Hulki Saner 1968’de Lübnanlı film yapımcısı Şerif Vahit’le ortak bir film yapmaya karar verir. Yönetmenliğini Faruk Agrama’nın üstleneceği Beş Ateşli Kadın adlı bu film renkli çekilecektir. Başrollerde Cüneyt Arkın, Hülya Darcan ve Sait Mograbi’nin yer aldığı bu polisiyede kadınlardan oluşan bir çeteyi yakalama görevi genç ve yakışıklı Türk polisi Murat’a (Cüneyt Arkın) verilir. Sarı saçları ve mini eteğiyle yumruklarını konuşturan Cüneyt Arkın’ı izleriz böylece...

ORHAN OĞUZ İMZALI DÖNERSEN ISLIK ÇAL (1992) FİLMİNİN BAŞROLÜNDE FİKRET KUŞKAN YER ALIYORDU

Tunç Başaran’ın 1970 tarihli Demir Yumruklu Devler Geliyor isimli casusluk hikâyesinde Kayhan Yıldızoğlu, bir çetenin gizli reisi Çinli Madam Fu Manchu rolünde ilginç makyajıyla hayli gerçekçidir.

1974’te Ertem Eğilmez’in çektiği kalabalık kadrolu Mavi Boncuk’ta Zeki Alasya kucağında bebeğiyle çarşaflı bir kadın olarak çıkar karşımıza. Yine Ertem Eğilmez yönetiminde çekilen ünlü Hababam Sınıfı’nda ünlü şarkıcı Rüçhan Çamay’ın yine kendisi kadar ünlü şarkısı “Ne Haber”i, Çamay taklidiyle Kemal Sunal söyler.

Osman Fahir Seden’in 1975 tarihli Nereden Çıktı Bu Velet filminde hem Zeki Alasya hem de Metin Akpınar kadın kılığına girer. Akpınar, kadın kılığında seyahat ettiği İETT otobüsünde tacize bile uğrar.

1980’lerde artık televizyon ve video kasetin üstünlüğü vardır. Yapımcılar seyirciyi tekrar sinema salonlarına döndürmenin yollarını ararken eski alışkanlıklara göz kırpacaklardır. Temel Gürsu’nun yönettiği Çalsın Sazlar’da Öztürk Serengil, Osman Fahir Seden’in Futboliye’sinde Aydemir Akbaş, Ümit Efekan’ın Lodos Zühtü’sünde Erdinç Akbaş birer kadın tiplemesiyle seyirci karşısına çıkarlar. 80’lerin şüphesiz en unutulmaz tiplemesi ise Kartal Tibet’in yönetiminde Kemal Sunal’ın hayat verdiği Şabaniye’dir. Kadrosunda Kemal Sunal’ın yanı sıra Çiğdem Tunç, Adile Naşit ve Erdal Özyağcılar gibi isimleri barındıran filmde Sunal’ı annesiyle (Adile Naşit) kan davasından kaçarken kadın kılığına girmek zorunda kalan ve kazara ünlü olan Şabaniye rolünde izleriz.

1990’lı yıllarda Orhan Oğuz imzalı Dönersen Islık Çal (1992) adlı filmin başrolünde Fikret Kuşkan, Beyoğlu’nun arka sokaklarında yaşama savaşı veren bir travestiye başarıyla hayat verir. 1993’te bu kez Atıf Yılmaz aynı dünyaya kamerasını çevirir. Gece Melek ve Bizim Çocuklar adlı bu filmde Deniz Atamtürk adlı gerçek bir travesti rol alacaktır...

Yönetmenliğini Sinan Çetin’in üstlendiği Komiser Şekspir (2000) adlı filmde kızı için karakolda sahnelenen Pamuk Prenses gösterisinde kadın kılığına giren aktörümüz Kadir İnanır olur. 2011’de M. Caner Alper ve Mehmet Binay ikilisinin yönettiği Zenne ise usta işi görselliğiyle bu anlamda son yılların en başarılı işlerinden biri kabul edildi. 2011 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 5 ödül kazanan Zenne’ye SİYAD tarafından Ulusal En İyi Film ve En İyi İlk Film başta olmak üzere toplam 5 ödül verildi.

Yeşilçam
Ortaoyunu
Sinema
Sinema tarihi
Türk Sineması
Zenne
Ali Can Sekmeç
Sayı 016

BENZER

İstanbul’un her bir semtinin ismi bir hikâyeye dayanıyor dersek abartmış olmayız. Genellikle semtler isimlerini ya bir olaydan ya bir mekândan ya da bir kişiden almıştır. Altunizade semti de ismini İsmail Zühdü Paşa’dan alır. Bir semte ismini verecek kadar etkili olan bu kişi kimdir, neler yapar da ismi bir semte verilir?
Marmara Denizi dünyanın en genç ve en nevi şahsına münhasır denizi. Korkulan o ki, artık ondan bahsederken geçmiş zaman kipi kullanıp “deniziydi” demeye başlamak zorunda kalacağız. Zira bu yılın ilkbaharında deniz yüzeyini kaplayan köpüğümsü tabaka “müsilaj” sayesinde Marmara Denizi’nin kanser olduğunu, kanserin yıllardır uzmanlar tarafından yapılan uyarıların dikkate değer görülmeyip önlem alınmadığı için iyice ilerlediğini ve oldukça büyük kısmında hayatın sona erdiğini öğrendik. Yarın cenazesinde buluşmak istemiyorsak biz bireyler olarak ne yapabiliriz, sorumlular ne yapmalı, nerede hata yaptık, geriye dönüşü var mı, diğer çevresel felaketlerle ilişkili mi diye uzmanlara danıştık.
Yeni neslin en sevdiği gruplardan biri Dolu Kadehi Ters Tut. 10 yılı aşkın bir süredir birlikte müzik üreten Oğulcan Ava ve Uğurhan Özay’dan kurulu grup, yeni albümlerini 2023 yılı içinde yayınladı. Dijital müzik platformu Spotify’ın taze açıkladığı “Türkiye’de son 10 yılda en çok dinlenen 10 şarkı” listesinde de yer alan ikiliyle buluştuk, onlarla hem sektörü hem müzik üretimlerini konuştuk. İsimlerinin nereden geldiğini sormayı da tabii ki ihmal etmedik.