"Ürettikçe insanları yakaladık"

Fotoğraf
Koray Berkin
24 Kasım 2023 - 11:06

Çoğunlukla dijital platformların ve medyanın kullanmayı tercih ettiği tabirle “3. Yeniler” akımının bir mensubu olduğunu söyleyebiliriz Dolu Kadehi Ters Tut’un. Alışılmadık grup isimleriyle dikkat çeken ve klasik Türk rock sound’undan ayrışan bir tarza sahip olan bu gruplar, son yıllarda özellikle yeni nesil tarafından heyecanla takip ediliyor. Dolu Kadehi Ters Tut ikilisi de ilk albümlerini yayınladıkları 2015 yılından bu yana dinleyici sayısını artırıyor, yükselen bir grafik çiziyor. Müzisyenlerin tekli yayınlamaya meylettiği şu zamanda “bütün” bir albüm yapma inatlarını da sürdürüyorlar.

Doğma büyüme Kadıköylü ikiliyle hâliyle Kadıköy’de buluştuk.

Oğulcan Ava ve Uğurhan Özay, Dolu Kadehi Ters Tut

Sizleri yakından tanıyalım mı?

Oğulcan Ava: Ben Oğulcan. Kadıköy Göztepeliyim. Hâlâ da doğup büyüdüğüm mahallede yaşıyorum. Müzikle tanışmam ilkokul zamanlarında oldu. Ceza ve Sagopa Kajmer’in albümlerini dinliyordum o zamanlar. Bayağı rap dinleyicisiydim. Söylemeye de çalışırdık (gülüyor). İlkokulun sonuna doğru rock müzikle tanıştım. Özellikle The Cure’u tanıyıp sevmemle beraber “Ben bu müziği dinleyeceğim” dedim. Bir arkadaşımın doğum gününde gitar görüp “A bu ne güzel aletmiş” diye düşünüp gitar almamla tamamen rock müzik ve gitar çalma macerası başlamış oldu liseden itibaren. Ondan sonra da hep bir grup kurma, ekip toplama, davulcu, basçı aramaların içinde buldum kendimi. Kendi grubum vardı. Uzun süre rock, yaşların büyümesiyle metale kayan, sonra tekrar yumuşayıp alternatifleşen bir tarzımız vardı. Sonra hem gitar hem vokal yapmaktan sıkıldım. Başta vokalist mi olsam diye düşündüm ama gitarlara çok karışıyordum. O zaman dedim ki “Ben en iyisi gitarist olayım.” Uğurhan’la ortak arkadaşlarımızın vesilesiyle tanışmıştık. Vokali de iyiydi. Neredeyse 1,5 günde çok iyi arkadaş olduk ve birlikte müzik yapmaya başladık. Şimdilerde 13 yıl oldu.

Uğurhan Özay: Ben de Kadıköy Göztepeliyim. Lise yıllarındaki İngilizce hocamız Hüda Hoca’nın arkadaşlarımızı teşvik etmesiyle bizim dönemin en önemli yarışmalarından Kasdav Liseler Arası Müzik Yarışması’na okul grubuyla girdik ve her şey böyle başladı. Orada ödül de kazanınca “Ben artık müzik yapacağım sanırım” demiştim ama asıl mesleğimin bu olacağını düşünmemiştim hiç. Lisenin sonuna doğru Oğulcan’la tanıştım. Bir metal grubumuz vardı o zamanlar. İngilizce sözlü besteler yapıyorduk. Zamanla hem dinlediğimiz müziklerin değişmesi hem de yeni janraların oluşmasıyla daha alternatif müzik yapmaya başladık. Lise bitince de gastronomi bölümüne girdim ama müzik hep devam etti. 13 sene önce Dolu Kadehi Ters Tut grubunu kurduk ve hâlâ devam.

“Evladım sen okul oku mesleğin olsun, müzik yine yaparsın” baskıları sonucu olsa gerek, farklı branşlarda üniversite tercihleri yapmışsınız zaten.

Oğulcan & Uğurhan: Türkiye gerçekleri (gülüşmeler).

O.A.: Bizim dönemimizde zaten kabul edilmiş bir şeydi bu yani dümdüz müzik okuyacağım diyemiyordu kimse. Hiç müzik okumayı, gitar okumayı falan düşünmedim. Sinema istedim hep çünkü okulunda öğrenip yapabileceğim bir iş sinema ama müzik farklı geliyordu. Ya yapabilirsin ya yapamazsın. Ben zaten yapabiliyordum müziği. Müzik paralelde yaptığımız bir şey oldu, Uğurhan’la benim para kazandığımız bir şey de değildi aksine tüm kazandığımız parayı ve boş zamanımızı harcadığımız bir şeydi müzik. Müzikten para kazanma gibi bir hedefimiz yoktu. Zaten diğer işlerimizi de yavaş yavaş bıraktık. Dur bakalım ya, galiba sadece müzikle de oluyor dememiz zaman aldı.

Oğuzhan Ava

Ne işlerle uğraşıyordunuz?

O.A.: Ben reji yapıyordum. Çok erken yaşta çalışmaya başladım. Bizim Mimar Sinan’da mezun olmadan çalışmaya başlamak bir gelenektir. Hatta sektördeki bazı önemli isimler mezuniyetlerini çalıştıkları için geciktirdiğinden benden alt sınıflarda bile okuyan ustalar vardı. Bir film daha çekebilirsem mezun olabileceğim ben de. Sinema sektöründe çalışırken Uğurhan’la müzik yapmaya devam ediyorduk. Sinema işlerim için bir MacBook almıştım ve ilk albümümüzü de ona yüklediğimiz programlarla yaptık. Her şey paralel gitmeye devam etti. Yönetmen olma hayalim vardı. Hâlâ da aynı hayal devam ediyor. Müziğin de sinemacılığıma katkısı oldu tabii. Benim arkadaşlarım öğrenci filmi çekerken ben kendi grubumuzun kliplerini çekmeye başlamıştım. 23 yaşından itibaren mesleklerimizde iyi bir yere geldik. Erken yaşta çalışmaya başladığımız için mesleklerimize 2-3 yıl ara verelim, müziğe yüklenelim, deneyelim diyebilme lüksümüz oldu. Olmazsa da bir şey kaybetmeden mesleklerimize döneriz diye düşündük. Yaş ilerledikçe zamanın ruhunu yakalayan müzik yapma ihtimalimiz azalacaktı. Biz iyi müzik mi kötü müzik mi yaptığımızı bilmiyorduk. İyi müzik yaptığımızı varsayıp çalışalım dedik. Kötüyse zaten başarısız oluruz ama iyiyse beklememiş ve denemiş oluruz diye düşündük. Sadece üretelim istedik.

Uğurhan Özay

Senin gastronomi macerası nasıl başladı Uğurhan?

U.Ö.: Meslek lisesinde gıda teknolojileri okudum. Bitince gıda teknisyenliği ya da gıda mühendisliğine geçecektim. Sonra laboratuvar işlerinin bana göre olmadığını anladım. İlgili başka ne olabilir diye düşündüm. Gastronomi o zaman yükselişteydi. Gastronomiden mezun olduğumda bir taraftan Dolu Kadehi Ters Tut da devam ediyordu ama öyle aşırı bir konser mesaisi yoktu. Ben de restoran ve kafe işlerine girdim, bir kafede yönetici oldum.

Mutfakta çalıştın mı hiç?

U.Ö.: Zaten okurken her yaz çalışıyorduk. Bar, mutfak her departmanda çalıştım.

Nelerde iyisin? Mesela soğanı hızlı doğrar mısın?

U.Ö.: 10 senedir pek bir şey yapmadığım için bu konuda pek iddialı değilim. Soğanı kas hafızasıyla kesebilirim belki ama çok iyi yemek yapıyorum diyemem açıkçası (gülüşmeler).

İlk gittiğiniz konseri hatırlıyor musunuz?

O.A.: Benim hayatımda gittiğim ilk konser MFÖ konseriydi. 
U.Ö.: Benim de Athena. 
O.A.: Bir ara, lisedeyken Duman’ın konserlerine çok gittim. Bana Türkiye’de en sevdiğim grup sorulduğunda ilk olarak Duman geliyor aklıma. Şimdi listeler, dinlenme sayıları vs. açıklandığında kendimizi Duman’la aynı listede görmek tuhaf ve absürt geliyor. Hayranı olduğumuz grupla aynı listede olmak değişik bir duygu.

Oğuzhan Ava

Duman örneğin az albüm ve şarkı yayınlayan bir grup. Siz şimdiden adet olarak onlara yaklaştınız hatta onları geçtiniz bile. Geçtiğimiz aylarda beşinci albümünüzü yayınladınız.

O.A.: İki kişi olmamız karar almamızı çok kolaylaştırıyor. Modern çağın fırsatlarından biri bence. Gelişen teknoloji sayesinde bütün bir grubun yaptığı müziği iki kişi de yapabiliyorsunuz. Kayıt alma gibi işler de daha kolay oldu artık.

Grubunuzun ismini nasıl bulduğunuzu öğrenelim mi artık ilk ağızdan?

U.Ö.: Grubu kurup besteleri yapmaya başladığımızda adımız “Lavuks”tu ama pek memnun değildik ismimizden. Oğulcan’ın bir Rubailer kitabı vardı. Orada Ömer Hayyam’ın bir rubaisinde geçen şu söz dizimine denk geldik: “Tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek, O sümbülü koklamak, saçın’ ellemek. Sonra da ona bakma, dersen, anlamı: Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!” Çok hoşumuza gitti, adımız Dolu Kadehi Ters Tut oldu.

Ne zaman bu iş tamamdır, biz başardık, dediniz?

O.A.: Bir anda demedik. Aşamalı oldu. Ben şu anda bile bu iş oldu diyemiyorum. Bizim grafiğimiz hep istikrarlı bir şekilde yukarıya doğru gitti. Ürettikçe insanları yakaladığımızı fark ettik.

Son yıllarda yurt dışından buraya konser vermeye gelen grupların azalması festivallerde yerli ve sizin gibi yeni müzik yapan gruplara daha çok şans tanınmasına sebep oldu sanki. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

O.A.: 2016 yılıydı sanırım. Yaz için Muse ve Sia konserlerine biletlerimi almıştım. 15 Temmuz sonrası hepsi iptal oldu. O zaman “Yabancılar artık pek gelemiyor. Festivallerde, konserlerde bizim gibi gruplara daha çok şans tanınacak ve biz de kendimizi gösterebileceğiz” diye düşünmüştüm. Nitekim öyle de oldu ama bir noktada her şeyin normale döneceğini umuyorduk ama hâlâ düzelemedik.

Uğurhan Özay

10 sene önce de yeni gruplar çıkıyordu ama kendilerinden önceki grupların benzerleri gibiydiler. Sizin jenerasyonda ne oldu da bir anda enteresan isimler, farklı müzikal tarzlar ve farklı anlatımlar ortaya çıktı?

U.Ö.: Kaynaklara erişebilirliğin kolaylaşması ve de birkaç tane değil, çok sayıda müzisyen dinleyerek büyümüş olmak müziğimizi daha çeşitlendirmiş olabilir.

O.A.: Biz bir de kendimizi çok küçük görüyorduk hep. Hiçbir zaman “Biz müzik yapacağız, bir Duman olacağız” diye düşünmemiştik. Hatta cesaret bile edemezdik. Şimdi şarkı yayınlamak çok kolay. Kaydedip dijital ortamda yayınlayabiliyorsun. Eskiden olduğu gibi bir demo yapıp yapımcılara gidip kapı kapı dolaşmak, onları yaptığımız müziğe ikna etmeye çalışmak diye bir durum olmadı bizde. Günümüzün kolaylıkları sayesinde.

U.Ö.: O yüzden belli bir kalıba uyma gibi bir kaygımız olmadı, her şeyi istediğimiz gibi yaptık.

O.A.: Dolayısıyla müzik dünyasına girişimiz eski gruplara göre çok daha kolay oldu. Hâlâ da böyle durum. Bir sene önce müzik yapmayan birinin seneye en çok dinlenen şarkının sahibi olması ihtimali var bu sistemde. Eskiden grup kurmak, kayıt almak, stüdyo bulmak çok daha zordu. Şimdi bir grubun kendi müziğini kendi yapması ve yayınlanması eskiye göre çok kolay.

Sizi takip eden, müzik yapmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

O.A.: Bol bol ve rahatça üretmelerini tavsiye ederim. Ürettiğiniz şeyleri kendiniz ya da etrafınızdaki arkadaşlarınız beğeniyorsa yayınlayın.

U.Ö.: Yayınlayın şarkıları. O dönem başka bir şey hissetmişsindir, düşünmüşsündür, öyle çıkmıştır. Başka bir dönem başka bir şey çıkabilir. Bol bol üretmek lazım.

O.A.: Üretmek aynı zamanda bir okul. Ürettikçe gelişiyorsun. Benim gördüğüm en büyük engel bu. Üretmemek için çok kolay sebep buluyor insan. Biz de öyleydik bir dönem. Ürettikçe olabileceğine inandık ve inat ettik bu sefer. Olabiliyormuş bak, dedik. İlk adımı atarken tereddüt etmesinler. Kimse ben sana inanıyorum, sen güzel şarkılar yapacaksın, hadi gel sana albüm yapalım demez. Öyle bir dünya yok artık.

OĞUZHAN AVA VE UĞURHAN ÖZAY ŞAFAK ONGAN İLE

En baştan beri tüm albümlerinizin yapımcısı da sizsiniz yani kendinizin patronusunuz. Yapımcı olarak içinde bulunduğunuz sektörü nasıl görüyorsunuz?

U.Ö.: Keşke yapımcı olmak zorunda olmasaydık.

O.A.: Ben şöyle bir şaka yapıyorum. Biraz sert ama şaka kategorisinde yani (gülüyor). Türkiye’de müzik sektörü yok diyorum. Çünkü biz o kadar çok şeyi kendimiz tek başımıza ve zorla yaptık ki… Buna rağmen son 10 yılda Türkiye’de en çok dinlenen şarkılardan birini yapmışız. Bunu bu kadar zorla yapmış olmamız garip. Birinin “Ya bu çocuklar iyi” deyip bazı şeyleri bizim yerimize yapması gerekmez miydi herhangi bir aşamada? Biz menajerlere de gittik, yapım şirketlerine de gittik, beğenmediler. Teklifler hep geriden geldi. Biz başardıktan sonra gelen teklifler oldu. İyi bir sektör olsa, nasıl futbolda çocukları daha altyapıdan keşfediyorlarsa, müzik sektöründe de yetenekli gençleri bulursun. Ona bir yatırım yaparsın, düzgün yönlendirmeler yaparsın. Böyle şeyler olmadığı için sektör değil Vahşi Batı gibi. Hiçbir şeyi tahmin edemiyorsun. Geçen senenin ve bu yılın en çok dinlenen şarkılarına bakıyorsun, bambaşka isimler var. Dolu Kadehi Ters Tut’un başarısı ne diye sorsalar, sabit bir yerde olmamız derim.

Az önce dediğiniz gibi, Spotify Türkiye’deki 10. yıl dönümünde bazı listelerini paylaştı. Platformun yayınladığı “Türkiye’de son 10 yılda en çok dinlenen şarkılar” listesinde “Gitme” isimli şarkınızla yer alıyorsunuz. İlk gördüğünüzde ne hissettiniz?

U.Ö.: O listeye bakarken “Oradaki Dolu Kadehi Ters Tut yazısı ne alaka yahu” dedim önce. O listenin en ünsüzü bizmişiz gibi geliyor. O yüzden ekstra bir enteresan geliyor.

O.A.: Listeye bakarken hep bilindik isimler, “Bizim ne işimiz var burada” dedim. Sanki başka bir listeye bakıyormuşum da biz araya sıkışmışız gibi geldi. Çünkü hiç öyle bir beklentimiz yoktu. Ama mutlu olduk tabii.

Bu listeye giren şarkıyı (“Gitme”) yaparken bu kadar çok dinleneceğini hissetmiş miydiniz? (Ekim 2023 itibariyle Spotify’da 141 milyon dinlenmede.)

O.A.: “Gitme”nin çok komik bir hikâyesi var. Çok üreten bir grup olduğumuz için yakın birçok arkadaşımız “Ya bu şarkı güzel değil, bu şarkıyla hiç uğraşmayın” demişti. Hatta esprili bir tartışma sonrasında ben de “Görürsünüz bu şarkı hit olacak” demiş bulundum ki hiç demem öyle şeyler. O şarkı her listeye girdiğinde hâlâ o arkadaşlarıma atıyorum listeleri.

Gelecek planlarınızı da anlatır mısınız? Her iki senede bir albüm yap, nereye kadar? (Kahkahalar)

O.A.: Müzik yapmayı çok sevdiğimiz için üretmek bizi çok heyecanlandırıyor. Şimdiden konserlerin bitmesiyle demoları kaydetmeye başlamayı planlıyoruz.

U.Ö.: Bizde “Tamam, yaptık oldu, şimdi de biraz nadasa çekelim” diye bir şey hiç olmadı. Hep üretmeye devam ediyoruz.

“İSTANBULLU BİR GRUP OLMAK TATLI GELİYOR”

"Anadolu Yakası bizim için çok önemli. Daha çok bu yakadayız. Direkt Kadıköylü grup esprisi bize çok uyuyor. Doğma büyüme Kadıköylüyüz, Göztepe’de oturuyoruz. Fenerbahçeliyiz. Athena da Göztepelidir. Burada da bir müzisyen ortamı var. Şimdilerde de çok müzisyen var Göztepe’de. Tabii İstanbullu bir grup olmak da tatlı geliyor. İstanbul’da yetişen bir müzisyen olmak, yurt dışına e-posta atarken kendimizden ‘İstanbullu grup’ diye bahsetmek bize iyi hissettiriyor."

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen şarkıları:

“Seni Dert Etmeler”, Madrigal

“Bi’ Tek Ben Anlarım”, KÖFN

“Aşkın Olayım”, Simge

“Dinle Beni Bi’”, Yüzyüzeyken Konuşuruz

“ARASAN DA”, UZI

“Bir Derdim Var”, mor ve ötesi

“Gitme”, Dolu Kadehi Ters Tut, Sedef Sebüktekin

“Antidepresan”, Mert Demir, Mabel Matiz

“Uzunlar”, V1, Evdeki Saat

“PAPARAZZI”, UZI

Dolu Kadehi Ters Tut
Müzik
Athena
Duman
3. Yeniler
Spotify
Şafak Ongan
Sayı 016

BENZER

Türkiye’de ses yarışmaları ne zaman düzenlenmeye başladı? İlk ses kraliçesi kimdi? Gökhan Akçura, Cumhuriyet’in ilk ses müsabakalarının peşinden giderken bizi de “Yüceses”lerin, “Şakrakses”lerin, “Sesgör”lerin zamanlarına götürüyor. Sesiyle şöhrete kavuşan veya sesine rağmen tarihte kaybolan Türkiye’nin ilk ses kraliçelerinin hikâyesi.
İstanbul’un benzersiz silüetine damga vuran yapıların başında selâtin camileri geliyor şüphesiz. Görkemli duruşları, manevi anlamları ve olağanüstü mimari özelliklerinin yanında, zengin oldukları bir husus daha var bu camilerin: Asırlar boyunca öznesi oldukları efsaneler.
Aramızdan ayrılışının birinci yılında Tolga Akyıldız’ı sevgiyle ve büyük bir özlemle anıyoruz.