“Türkiye’nin ilk K-Pop Festivali” konulu bir bülten, 2024 baharından bu yana e-posta kutumda düzenli olarak beliriyor. Görünen o ki K-Pop furyası cereyan kaybetmemiş aksine Türkiye’de etki alanını genişletmeyi sürdürüyor. İstanbul’da daha önce K-Pop konserleri gerçekleşmişti ama bu festival, lanse edildiği gibi bir “ilk” olacak. İstanbul, Sarıyer’de yer alan etkinlik alanı Life Park’ın ekibine böyle bir festival düzenlemeye neden ve nasıl giriştiklerini sorduğumda aldığım cevaba şaşırmıyorum.
“Life Park ailesi olarak K-Pop’la ilgili bir festival yapma fikrimiz her zaman vardı. Life Park’ta yılda 50’nin üzerinde etkinlik düzenleniyor ve bunlardan bazıları genç neslin yoğun katılım gösterdiği etkinlikler. K-Pop festivali talepleri de bu etkinliklerdeki katılımcılarımızdan geliyordu. Bu talepleri göz ardı edemedik ve bu sene planlarımız arasına aldık” diyor ekipten Melis Bayraktar. Festivalin gerçekleşeceği tarihi bilhassa okula dönüş zamanına denk getirdiklerini söylüyor ve hayranları sevindirecek bir bilgi veriyor: “Bu festivalin her yıl tekrarlanmasını arzuluyoruz. Her sene geleneksel olacak bir K-Pop Festivali ve Güney Koreli sanatçıların katılımıyla gerçekleşecek bu etkinliğimizin başlangıçta 1 gün, ilerleyen yıllarda ise 2 gün olması planlanıyor.”
Ekip, festivale sadece Türkiye’den değil Bulgaristan ve Romanya’dan katılımcılar geleceğini de öngörüyor. “5.000’in üzerinde bilet satıldı ve etkinlik günü 10 bine ulaşmayı hedefliyoruz” diyor Melis Bayraktar.
K-Pop; Kore’nin, daha doğrusu Güney Kore’nin en büyük ihracat kalemi değil ancak en önde gelenlerinden ve “Hallyu” diye tabir edilen, Türkçeye “Kore dalgası” diye çevrilen “alan”ın en önemli parçalarından. Güney Kore sineması, dizileri, mutfağı, dansı ve modası tümüyle Hallyu’ya yani Güney Kore’nin dünyaya ihraç ettiği kültürel değerlere dâhil. 2019 Güney Kore yapımı Parazit’in Oscar’da aday gösterildiği 6 kategorinin 4’ünde ödül alması, (En iyi film, yönetmen, orijinal senaryo gibi kallavi kategorilerde üstelik.) 2021’de başlayan ve yeni sezonu için gün sayılan Squid Game isimli dizinin küresel çapta yarattığı fırtına, Kore çıkışlı kozmetik ürünlerinin Türkiye’nin de aralarında olduğu pek çok ülkede kapış kapış gitmesi, mevzumuz olan K-Pop ve ülkemiz özelinde hemen her yaş grubunu peşinden sürükleyen dizi uyarlamaları bir “Hallyu etkisi” olarak özetlenebilir. Demet Evgar’ın başrolünde yer aldığı ve geride bıraktığımız TV sezonunun (yeni sezonda devam edecek) en popüler dizilerinden Bahar’ın da bir Güney Kore uyarlaması (Orijinali Doctor Cha ismini taşıyor.) olduğunu not düşelim ki Bahar, TV tarihimizdeki ilk Kore uyarlaması dizi değil.
K-Pop’a dönecek olursak… İstanbul’da 7 Eylül’de gerçekleşecek “İlk K-Pop Festivali”ne gelene kadar bu akımın Türkiye’de nasıl bir yayılım gösterdiğine dair birkaç örnek verelim. Kendini “yeni nesil içerik platformu” olarak sunan GAIN TV, 2022 yılında K-Pop Türkiye: Bir Z Kuşağı Dalgası adında iki bölümlük geniş kapsamlı bir belgesel yayınladı. Akademisyenlerden dans topluluklarına “K-Pop ne anlatıyor?”, “Nasıl bir dünya kuruyor?”, “Gençler bu müzikte ne buluyor?” gibi sorular sordu. Belgeselin YouTube’daki tanıtım videosuna gelen yorumlar bu dünyanın kadim takipçiler için ne anlam ifade ettiğini ama en çok da K-Pop hayranlarının kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını ve yanlış anlaşılmaktan yana dertli olduklarını gözler önüne seriyor.
“K-pop bir örgüt degil” diyor bir kullanıcı yorumu örneğin. Bir başka yorum daha çarpıcı: “Ön yargılarınızı lütfen bir kenara bırakıp izleyin, sizden tek beklediğimiz biraz empati kurmanız, unutmayın ki din, dil, yaş, ırk fark etmeksizin müzik evrenseldir. (…)” K-Pop dinledikleri için okulda akran zorbalığına maruz kaldıklarını yazan da çok var.
“GANGNAM STYLE” VE SONRASI
B.A. şu anda 25 yaşında. K-Pop’la bundan 10 yıl kadar önce lise çağlarında tanışmış. Kore merakını Korece öğrenmekten bir Kore şirketinde çalışmaya ve Kore’ye gitmeye kadar (artık İstanbul’da) vardırmış biri olarak anlatıyor:
“Ben lise çağındayken bir K-Pop furyası vardı dünyada. Türkiye’ye önce diziler aracılığıyla yayıldı. TRT’de tarihî diziler vs. başladı. Daha sonra internet de iyice yaygınlaşınca K-Pop’a erişim oldu. 2012’de ‘Gangnam Style’la (icracısı PSY) insanların merakı oluştu, benim için de öyle olmuştu. Dizilerle başladım, daha sonra müzik türünü sevmeye başladım.
Türkiye’de o kadar renkli bir müzik kültürü yoktu açıkçası. Kore’nin dilinin güzelliği, kulağa hoş gelişi, dramaların daha gençliğe yönelik tatlı, romantik hikâyeler anlatması, daha renkli oluşları…”

Kore dalgasının kurduğu dünya, Doğu’nun Batı’ya cevabı gibi de okunabilir. Rüzgârın yönü değişti ve müziği, sinemayı, TV yapımlarını, romanları ve hatta yeme içmeyi kapsayan popüler kültür ögeleri azımsanmayacak bir süredir Doğu’dan Batı’ya yayılıyor. Her ne kadar 2000’lerden bu yana etki alanını genişletiyor olsa da aslında Kore dalgasının başlangıcı 90’lara dayanıyor. Bunun en önemli nedeniyse bu konuyu kaleme alan herkesin altını özellikle çizdiği üzere ülkede yaşanan politik değişim yani demokrasinin yükselmesi.
B.A.’nın bundan 10 sene önce Kore dalgasına kapılmasıyla birlikte tecrübe ettikleri, Kore’nin dünyaya açılma konusunu ne kadar ciddiye aldığını kanıtlar nitelikte: “Ben daha sonra dile yöneldim. Korece öğrenmeye başladım. O zaman kurslar ya da özel ders verenler pek yoktu ama zamanla bunlar olmaya başladı.
Ben de bir Koreliden ders aldım. Kore Savaşı’ndan ötürü Türkiye-Kore ilişkileri sıkıydı. Konsolosluğa davet edip bana dergiler vs. veriyorlardı. Öyle öyle Korece öğrendim, oraya gittim, orada da eğitim aldım. Daha sonra bir Kore şirketinde çalıştım…”
B.A. bugün hâlâ Kore merakının sürdüğünü ancak K-Pop’u “bıraktığını” söylüyor.
Günümüzden bir K-Pop hayranına verelim burada sözü. 17 yaşındaki Eslem Bolat 2021’den bu yana K-Pop takipçisi. Onu neyin çektiğini anlatıyor:
“Bir arkadaşımın bana Stray Kids isimli grubu tanıtmasıyla dinlemeye başladım. Önceleri bu müziğe karşı ön yargılıydım çünkü genelde dinlediğim müzik türlerinden (Daha sert müzikler dinliyorum.) çok farklıydı. Ama dinledikçe çok sevdim. Beni en çok çeken şey performans kısmı oldu. İnsanları müzik, dans ya da grupların üyeleri çekiyor zaten. Her grubun tarzı farklı, o yüzden illa size hitap eden birileri çıkıyor. Festivali de heyecanla bekliyorum. Kısa bir süre önce de Hwasa konseri olmuştu. Umarım daha çok şarkıcı ve grubu izleyebiliriz.”
Eslem Bolat, 7 Eylül’de İstanbul’da gerçekleşecek K-Pop Festivali’nde sahne alacak gruplarınsa “öylesine” isimler olmadığını söylüyor. Organizasyondan Melis Bayraktar da bu isimlerin (Festivalin ağır topu DreamCatcher, ön grubu ise Purple Kiss.) titiz bir araştırma sonucunda belirlendiğini belirtiyor: “Özellikle Avrupa ve çevre ülkelerde tanınan sanatçılara odaklandık. DreamCatcher bu konuda en önemli adayımızdı çünkü Türkiye’de de geniş bir hayran kitlesi mevcut. DreamCatcher’ın ön grubu olarak Purple Kiss’i eklerken ise tamamen Life Park Instagram sayfasından fanlara sorduk ve onların taleplerine göre hareket ettik.”
Festival ağırlayacağı gruplar dışında da tam bir “Hallyu” gösterisine dönüşeceğe benziyor. Dans gruplarından Koreli lezzetlere ve güzellik ürünlerine, Kore dalgası denince akla ilk gelen ne varsa festival gününde alanda olacak.