Doğada umutsuzluk yok
Birhan ve Tuğba, on altı yıl önce tası tarağı toplayıp yabana göç eden Kadıköylü bir çift. Sosyal medyada Alakır Nehri Kardeşliği ismiyle tanınıyorlar. Antalya Alakır Vadisi’ni korumak için verdikleri mücadelelerin sonucunda iki hidroelektrik santralin yapımını iptal ettirmeyi ve bölgeyi Kesin Korunacak Hassas Alan kapsamına aldırmayı başardılar. Önümüzdeki yıllar için “Akan su her zaman yolunu bulur” diyor, eninde sonunda doğanın bize dersimizi öğreteceğini düşünüyorlar.
“Göçümüz bir kaçış değil tercihti. Etrafında olup bitenlere karşı duyarsız ve eylemsiz olmaktır kaçış. Sokaktaki bir hayvana şiddet uygulayana ses çıkarmamaktır. Ya da bir tacizi görmezden gelmek. Şehirde kaçmadığımız gibi yabanda da kaçmadık etrafımızda olup bitenlerden. Burada binlerce başka canlı var. Doğayı, kendi yuvamızı ve çok değerli komşularımızı kendi türümüzden korumaya çalışıyoruz. Dürüst olmak gerekirse, herkes kendi etrafından kaçmadan yaşarsa her nerde olursa olsun doğa orasıdır. Kaçan insan, doğaya geldiği zaman orayı da şehirleştirir. Doğa manzara seyretmeye gelenlerin değil, manzaranın bir parçası olanların yuvasıdır. Aynı zamanda zor da olsa bir insan, şehrin ortasındaki evinde de kendi doğallığını yakalayabilir. Şehrin de altında toprak olduğunun, üzerinden kuşların geçtiğinin, rüzgârın estiğinin farkında olanlar...”

“Son yıllarda gözlemlediğimiz kadarıyla doğadaki tüm canlılar iklimsel değişime karşı kendilerince önlemlerini ve uyumlanmalarını gerçekleştirmekteler. Ağaçlar ona göre yaprak döküyor ya da meyve veriyor, kuşlar ona göre göçüyor, hayvanlar ona göre çiftleşiyor. Bu değişimi sorgulayan, tartışan tek canlı türü insan, aynı zamanda bu iklimsel krizin de tek sorumlusu. Doğada umutsuzluk yok. Umutsuz bir ağaç, umutsuz bir sincap ya da umutsuz bir kuş görmedik hiç. Umutsuzca akmıyor hiçbir nehir. Umutsuzca açmıyor hiçbir çiçek. Ne yapılması gerekiyorsa o yapılıyor.”
"Sonuçta akan su hep yolunu bulur. Onun için önümüzdeki sene ve onu takip eden senelerde de bu bilincin artacağını kolaylıkla öngörebiliriz. Ve bu sayede, er ya da geç, doğal döngü dünyada ritmini bulacaktır. O zaman cennet diye nitelendirilen yer ölünce değil, ölmeden öldürdüğümüz alışkanlıklarımız sayesinde yaşarken kavuştuğumuz yeryüzünün ta kendisi olacaktır. Çünkü başka bir dünya çok mümkün.”
İklim krizine karşı somut adım atılmalı
15 yaşındayken iklim krizi konusunda siyasetçileri harekete geçirmek için bireysel eylemlere başlayan İsveçli Greta Thunberg tüm dünyada akranlarına ilham olmuş bir isim. FFF (Fridays For Future) adını taşıyan, gelecek için her cuma okula gitmeme şeklindeki eyleminin ülkemizde de temsilcileri var. FFF Türkiye’den genç arkadaşlarımız, bugün atılacak her adımın geleceğimiz için oldukça kritik olduğunu vurguluyorlar.
Yasmin Sözeri
"Büyük bir su sorunuyla karşı karşıyayken yapılmak istenen Kanal İstanbul projesi, İstanbul’u geri dönüşü olmayan bir susuzluğa mahkûm bırakacak. Bu sorunu sadece hep beraber olursak çözebiliriz, o yüzden bu konuda insanların ilgisini çekecek yollarla bilinçlendirmeler yapılmalı ve su olmazsa nelerin yaşanacağı anlatılmalı. 2025 pek de uzak bir tarih değil. Krize dikkat çekilmeli."

Baha Kesici
“İklim değişiyor, ancak bu konuda birçok ülkenin sorumluluktan kaçtığı görülüyor. Türkiye’nin harekete geçerken doğru örnekler alması ve doğru bir örnek olması çok önemli.”
“2021, içinde bulunduğumuz pandemiden bir kaçış değil. Güney Amerika’daki ormansızlaştırma, Güneydoğu Asya’daki şehirleşme ve Antarktika’da eriyen buzullar, yeni salgınlara davetiye çıkarıyor. 2020’de iklim değişikliği yüzünden göç eden insan sayısı 17,5 milyon. Doğaya uyum sağlamak yerine ona hükmetmeye çalıştığımız her sene, bu mültecilerin sayısı misliyle artacak. Dur durak bilmeyen sıcaklık artışları beraberinde kuraklıkları getiriyor. Tarımımız çok daha ağır darbeler alacak. Bu kötü gelişmelerin hem ülke hem de dünya ekonomisine zararları çok büyük olacak. Hiçbiri için kesinlikle 2021’de gerçekleşecek diyemem ancak emin olabiliriz ki, 2021 tahminlerimizin de ötesinde gelişmelere gebe.”

Defne Belkıs
"Geleceğime heyecan yerine endişeyle bakıyorum. Kestiğiniz her ağaç geleceğimden çaldığınız yıllar, diktiğiniz her beton parçası geleceğimin ve hayallerimin önündeki bir engel... Geleceğe yatırım yaptığınızı söylerken aslında sonumuzu getirecek şeylere yatırım yapıyorsunuz. Biz hâlâ umut olduğunu söylerken, buna inanırken; yanan her
orman, nesli tükenme tehlikesinde olan her hayvan umudumuzu da kırıyor. Bir şeyleri değiştirmek için hâlâ şansımız var. İklim krizini haykırıyoruz. Duymak ya da duymamak, inanmak ya da inanmamak elinizde. Tehlike, sandığınızdan daha büyük ve daha yakın."
Tibet Şahin
"Kanal İstanbul meselesinde şehir yönetimiyle konsensusa varabildiğimiz için mutluyum, bunca yılın ardından belediyelerde böyle bir önceliğin tanınması belli bir akıl ilkesinin kendisini işletmeye başladığını gösteriyor. Ancak kurumların akla uygun davranabilmek için hareket alanları sınırlı çünkü bu, belediyelerin üstünde bulunduğu ekonomik dinamiklerin kavramsal ve pratik bir sorunu. Tam da bu yüzden, çözüm ancak aşağıdan, doğrudan radikal bir tutumla inisiyatif alabilecek kitle hareketinden gelir. Bunu okuyan herkesi iklim krizine ve iklim krizini yaratan koşullara karşı organize olmaya davet ediyorum."

Deniz Belma Alkan
"İstanbul! Onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış, iki yakasını vuslata erdiremeyen denizi, Galatası, Kız Kulesi, Ayasofyası, yedi tepesiyle, Napolyon’a “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” dedirten; dünyanın en büyülü, en görkemli şehri olan İstanbul. Bu kadar önemli ve güzel bir şehrin dünyanın en değerli mücevheri gibi korunması gerekirken, Türkiye’nin yüzde 25’inin yaşadığı mutsuz bir şehir yaratıyoruz. Zaman kaybediyoruz! Artık değişimin gerçekleşmesini talep ediyoruz. Adil, eşitlikçi ve yaşanabilir bir gelecek talebiyle, geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan, 2021’de İstanbul’un ekolojik kent olmasını ve iklim krizine karşı somut adımlar atılmasını istiyoruz."

İş birliği ve dayanışma bize iyi gelecek
Prof. Dr. Diane Sunar, bir “Emeritus Profesör”, yani emekli olduğu halde üniversitede aktif ders vermeye, öğrenci yetiştirmeye devam eden gönülden eğitimcilerden. Sunar’a göre, zorluklar bizi bencilce tepkiler vermeye itse de dayanışma içinde olanların daha fazla hayatta kalma şansının olduğu da tarihsel ve evrimsel bir gerçek.
"Bana göre 2021, birçok açıdan 2020’ye benzeyen bir yıl olacak. Ancak ne yazık ki yılın ilk yarısının 2020’den daha kötü seyredeceği kanısındayım. Virüs yayılmayı büyük hızla sürdürdüğünden Ocak 2021’de, Ocak 2020’ye kıyasla daha fazla insan COVID-19’la tanışmış olacak; hatta kış ayları boyunca durum daha kötüye gidecek. Buna karşın uzun kış tünelinin sonunda ışık görüyorum. Çünkü bahar aylarına kadar hem aşı hem de tedavi çalışmalarında önemli ilerleme kaydedilecek. Ne yazık ki iklim değişikliği nedeniyle kuraklık, sel, yangın; yaz aylarında aşırı yükselen sıcaklıklar gibi sorunlardan büyük zarar göreceğiz. Kısacası ekonomi ve politikadan bağımsız olarak virüs ve iklim krizi tüm yaşantımızı domine etmeyi sürdürecek.”
"Bugüne dek virüs; kaygı ve üzüntümüzü artırmasının yanı sıra insana dair güzel şeylere de vesile oldu. Başkalarına yardım edebilmek için gösterilen özveri, insanlığın ortak faydası için yapılan iş birlikleri bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca iklim değişikliği özellikle genç insanların çevreye dair duyarlılığını artırdı. Bu olumlu sonuçları 2021’de de yaşayacağız."
"Her ülkenin sorun ve çözüm önerileri farklı olsa da, belki de tarihte ilk kez dünyanın tüm ulusları varoluşa dair iki önemli sorunu (salgın ve iklim krizi) aynı anda yaşıyorlar. İyimser tahminim, dünyadaki tüm insanların tek bir ülkenin vatandaşları gibi iş birliği içine girip ortak refahı artırmak için çabalayacakları yönünde."
"Salgın sadece fiziksel sağlığımız için değil, sevdiklerimiz; duygusal ve akıl sağlığımız, sosyal ilişkilerimiz açısından da büyük tehlikeler yarattı. Sosyal varlıklarız, ancak ne yazık ki kendimizi korumak için diğerleriyle aramıza mesafe koymak, hatta kendimizi eve kapatmak zorundayız. Özellikle tek yaşayanlar için bu deneyim daha çok kaygı, depresyon ve yalnızlık hissi demek. Sağlığımız iyi olsa bile hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için virüs kapma endişemiz sürüyor. Yalnızlığımıza sevdiklerimiz için bir şey yapamamak kaynaklı hayal kırıklığı, yetersizlik ve çaresizlik hisleri eşlik ediyor. Çocuklarımızın çevrimiçi eğitimiyle ilgili kaygılarımız da var. İşimizi evden yapmaya çalışırken çocuklarla ilgilenmek zorundayız. Belki evimizdeki internetimiz ya da bilgisayarımız yeterli değil ve bunun yükü bile üzerimizde. Ekonomik durumumuz tehdit altında; belki işimizi kaybettik, belki ailemizden biri kaybetti. Tüm bunlar ayrı ayrı utanç, öfke ve depresyon kaynağı olabilir.”
“Peki, tüm bu stres ve olumsuz duygularla baş etmek için ne yapmalıyız? Nasıl yeni davranış ve alışkanlıklar geliştirebiliriz?"
"Zorlukların yarattığı sıkıntı ve stres genellikle bencilce tepkiler vermemize neden olur. Yine"de tarihe baktığımızda, tehlike dönemlerinde iş birliği yapan sosyal grupların hayatta kalma olasılıklarının arttığını görüyoruz. Salgın dayanışmanın önüne bir set çekmiş gibi görünse de fiziksel mesafe, duygusal mesafe anlamına gelmiyor. Teknolojinin, özellikle de sosyal medyanın nimetlerinden yararlanarak fiziksel olmayan sosyal yakınlıklar kurabiliriz. Bol bol görüntülü konuşma yaparak aile ve arkadaşlarımızla bağımızı güçlü tutabiliriz. Sağlık çalışanlarına, yaşlılara, ihtiyaç sahiplerine yönelik kampanyalara katılabiliriz. Kısacası sosyal bağlarımızı güçlü tutmak da başkalarına yardımcı olmak da hâlâ mümkün.”
2020'den kötü olamaz
Yatırım uzmanı olarak ekranlarda sık sık görüşlerine başvurulan Ahmet Mergen, iyimser. 2020’ye bakınca 2021’in daha iyi geçeceğini tahmin etmenin zor olmadığı görüşünde. Tüm dünyada ekonominin U tipi, yani uzun vadeye yayılan bir iyileşme yaşayacağını öngörüyor.
"2019 sonuna kadar yapılan tahminlerde ekonomilerin 2020’de çok derin bir durgunluk yaşamayacağı öngörülüyordu. Ancak COVID-19 salgınının 2020’nin başından itibaren tüm dünyayı sarmasıyla ekonomilerdeki beklentiler tersine döndü ve büyüme beklenen yerlerde dahi küçülmeler ortaya çıkmaya başladı. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar yalnız Türkiye için değil, başta ABD ve Avrupa Birliği üyeleri de dahil olmak üzere birçok ülkede ekonomik daralmanın yüzde 8-10 arası seyredeceğini tahmin ediyor. Salgının önümüzdeki aylarda kontrol altına alınması beklenirken (İlaç tedavisinde ve aşı konusundaki olumlu gelişme beklentileri sürüyor), bunun sonucu olarak 2021’de ekonomilerin kötü gidişi tersine döndürüp büyüyebileceği tahmin ediliyor. 2020’de yüzde 4 civarında daralacağı tahmin edilen Türkiye ekonomisinin, buna karşılık 2021’de yüzde 5 oranında büyümesi bekleniyor.”
"Ekonomiler parasal kısa vadeli tedbirler yerine üretime (özellikle katma değeri yüksek olan malların üretimi) dayalı olduğu sürece büyümede istikrar sağlanabilir. Borçlanarak, kredi kullandırarak, piyasaya para sürerek büyüme metotları yıllardır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kullanılmıştır ama uzun vadede istikrarlı şekilde büyüme elde edilememiştir. İnişli çıkışlı yıllar yaşanmıştır. 4-5 sene süren iyi yılları takip eden 1-1,5 senelik daralmalar ve döviz hareketliliği, halkın zorlukla elde ettiği birikimleri sıfırlamaktadır. Dolayısıyla halk arasında altın ve dövize olan istek ortadan kalkmamaktadır. Salgının bitmesiyle veya etkisinin çok azalmasıyla diyelim, dünya ekonomilerinde “U” tipi bir toparlanma süreci bekleniyor.”
"Şu ana kadar yaşananlara bakarsak, tam bir felaketler yılına dönüşen 2020’ye göre 2021 senesinin (Eğer dünyaya meteor çarpmazsa, bir o kaldı zaten!) daha iyi geçeceğini tahmin etmek zor olmayacak. Daha mutlu yıllara..."

Hayvanlarla iletişim başlar belki
Bant Mag.’in kurucularından James Hakan Dedeoğlu, ilk romanı Bunu Biz İstedik İstanbul’u 2019’un Kasım ayında yayımlamıştı. Dedeoğlu, fantastik hikâyesinde korkunç bir kar fırtınası esnasında paralel evrenlerdeki İstanbullulardan sekizinin bir konser mekânında bir araya gelişlerini ve yaşadıklarını anlatmıştı. Bu sekiz kişinin ortak noktası, her birinin İstanbul’da yaşanmış bir felaketin tanığı olmasıydı. Hemen hemen aynı günlerde koronavirüs adını duymaya başlar olduk. Bunu da biz mi istemiştik?
"Muhtemelen virüs bir süre daha canımızı sıkacak ama giderek ona çalım atmanın daha fazla yolunu bulacağız. Salgın sonrası yaşanacak büyük kutlamaya bir adım daha yaklaşacağız. Bu esnada Boğaz Marmara’ya akmaya, vapurlar Karaköy – Kadıköy hattında gidip gelmeye devam edecek, hiçbir şey yokmuş gibi. Tuhaf bir dünya...”
"Yıl boyu 'Bir uzaylılar eksikti' denildi duruldu. 2021 bunun gerçek olduğu yıl olabilir mi? Tüm olasılıkların masada olduğunu artık hepimiz biliyoruz ama bu uzaylı senaryosu da biraz kabak tadı verdi. Bence Nostradamos’un henüz gerçekleşmemiş kehanetlerinden biri olan “hayvanlarla iletişim” bu sene gerçekleşebilir! Hatta sadece hayvanlarla değil, bitkilerle de! İnsanoğlunun yüzüne tokat gibi inecek şeyler duyabiliriz onlardan."
"Temennim; iklimin doğal seyrinde gittiği, insanlar kadar hayvanların da huzur bulduğu bir yıl olması. Virüsü alt etmeye harcanan çabanın yarısının doğayı korumaya, ırkçılığı, kafatasçılığı yeryüzünden silmeye harcanması."

Distopik gelecek daha sonra gelecek
Adını 1509'da yaşanan büyük İstanbul depreminden alan, Taylan Biraderler imzalı ve bol ödüllü Küçük Kıyamet filminin senaristliğini de yapan yazar Doğu Yücel, fantastik edebiyatı sevmekle birlikte gerçek hayatta iyimserliğini koruyanlardan... Yücel, insanoğlunun kurduğu medeniyeti ileriye taşıyacağına inanıyor.
"2021’de dünyanın biraz daha bilimkurgu romanlarına yaklaşacağını düşünüyorum. Bu yaklaşma Orwell’in distopyalarından ziyade William Gibson’ın cyperpunk romanlarına doğru olacak. Amerika’daki değişim, distopik geleceği biraz daha ertelediğimizi düşündürttü bana. Diğer yandan COVID-19’la yaşamayı öğreneceğimiz bir yıl olacak, bu yüzden insanlar biraz daha içine kapanacak, bu da evlerimizdeki teknolojinin, bilgisayarların ve sanal âlemlerin daha da hayatımızın içine gireceği anlamına geliyor. Beyin alanında bu sene önemli bilimsel keşiflerin yapılacağını tahmin ediyorum, bazı gelişmeler öyle gösteriyor ve bu yüzden çok heyecanlıyım. İnsanoğlu tam bir eşik noktasında, umut ediyorum ki karşılaştığı “küçük ama büyük” zorluğa rağmen kurduğu medeniyeti bir sonraki aşamaya taşımasını bilecek."

Daha adil bir düzen bizi bekliyor
Korona salgınını aylar öncesinden haber vererek ilgiyi üzerinde toplayan astrolog Dinçer Güner, önümüzdeki iki yüz yılda Hava elementinin hâkim olacağını, bunun da özgürlük, yaratıcılık, devrim gibi anlamlar ifade ettiğini, fakat element değişiminin ilk dönemlerde hep sancılı ve çatışmalı olduğunu anlatıyor.
"Herkesin aklındaki soru: Gelen gideni aratacak mı? 2021’i anlamak için 21 Aralık 2020’de gerçekleşecek Satürn ile Jüpiter’in Kova burcundaki kavuşumuna bakmamız gerek. Satürn ve Jüpiter’in Kova burcunda bir araya gelmesi, biri büyük, biri de küçük iki sinodal döngüyü başlatmış olacak. Çok önemli iki dönem başlayacak: İlki, yirmi yıllık küçük periyot, diğeri iki yüz yıllık büyük periyot.
"Büyük döngüde; 21 Aralık 2020’de Jüpiter ve Satürn’ün Kova burcunun 0. derecesinde birlikte olmasıyla, iyi yüz yıllık Toprak elementi süreci sona eriyor ve iki yüz yıllık Hava elementi dönemi başlıyor.”
"Toprak burçları maddiyata, çok çalışmaya, kanunlara, para biriktirmeye, yatırım yapmaya, ürün ve hizmet sağlamaya değer verir. Dolayısıyla geçtiğimiz iki yüz yılda insanlık yasalar yapmaya, hükümetler kurmaya, düzen sağlamaya ağırlık verdi. İşlevsel, nizami ve materyalist bir sosyopolitik dünya yaratıldı.”
"Fakat sonlara doğru işler yolunda gitmemeye başladı. Jüpiter ve Satürn kavuşumları sosyopolitik meselelere yön verir ve her döngünün sonunda da işler eskisi gibi yürümeyince toplumda bir dönüşüm arzusu başlar."
"Toprak elementinden farklı olarak, Hava burçları yaratıcılık ve entelektüel çabaya değer verir. Statüler bundan böyle maddiyat ve zenginliğe göre değil; sanatsal, düşünsel birikim ve yaratıcılığa göre belirlenecek, özgün ve yenilikçi fikirlere daha fazla değer verilecek.”
"2021 senesinde eski düzenciler (Toprak) ve yeni dünyacılar (Hava) arasındaki uçurum hem giderek artacak hem de bir bölünme yaşanmaya başlayacaktır. Toprak elementi kapitalizm, Hava elementi sosyalizm ile ilgilidir. Bu yeni başlayan döngü, ekonomik olarak büyük devrimleri de beraberinde getirecektir. Kapitalist sistemin artık gücünü kaybetmesiyle sosyalizme doğru bir yolculuk başlayabilir.”
"2021 senesinin ana teması “beslenme- beslenememe” olabilir. Kıtlık ve tarımsal verimin düşmesi gibi risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Öte yandan “data”nın önemli olduğu bir döneme hızla giriyoruz. Artık parayı değil veriyi elinde tutanlar güçlü olacak.”
"Yeni dönemle birlikte siyasi atmosferde de büyük değişiklikler meydana gelecek. Yeni ve cesur liderler öne çıkıp sosyal adaleti sağlayacak. İnsanların din, ırk, cinsel yönelim gibi farklılıklarından dolayı yıllarca uğradıkları ötekileştirmelerin artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz.”
"Dünya üzerinde birçok halk ayaklanmalarına şahit olacağız. İnsanlık bireysel zenginlikten ziyade toplumsal refaha yönelecek. Bilginin güç olması ile birlikte artık entelektüel gelişimler değer kazanacak, sanat ve yaratıcı çalışmalar artık hak ettiği saygınlığı görmeye başlayacak. Yeni dünya düzeninde savaşların teması artık petrol veya toprak değil; “su” ve “data.” Ülkeler, toprak güvenliğinden ziyade dijital anlamda varlıklarını korumak zorunda kalacak."
"2021 yılında Kova burcunda seyahat eden Satürn ile Boğa burcunda seyahat eden Uranüs arasında zorlayıcı bir açı oluşacak ve senenin genelinde bu açının etkileri altında olacağız. Bu açıyı 2021 senesinde şubat, haziran ve aralık aylarında deneyimleyeceğiz, ama etkileri sene boyunca hissedilecek. Bu aylarda Uranüs ile Satürn arasında yaşanacak çekişme büyük depremlerin meydana gelmesine zemin hazırlayabilir."