22 Kasım 1921 tarihinde, Beyoğlu Sıraselviler Caddesi’nin başında bulunan Majik Sineması’nın bodrumunda yeni bir eğlence mekânı, Maksim açılır. Rusya’dan devrim sonrası kaçan Frederick Thomas, önce Şişli’de Stella adında bir dansing açar. İşleri yolunda gidince daha işlek olan bu bölgede yeni bir mekân yaratmaya karar verir.1 Maksim hemen popüler olur. Müşterileri Batı yaşamını seven Türkler, levantenler ve yabancılardır. Açılışın haftasında Thomas, sezon için Amerikalı baterist Harry A. Carter ve topluluğu Shimmie Orkestra’yla anlaşır. Maksim, Thomas’ın önceki mekânlarında olduğu gibi birinci sınıf mutfağı ve içkileri, güçlü caz müziği ve varyete gösterileriyle kentin en beğenilen gece kulübü hâline gelir. İstanbul’a gemiyle gelen Amerikalı turistler de mutlaka kulübe uğrayıp burada hem kendi müziklerini hem de oryantal şovları bir arada bulur. Maksim’in müşterileri arasında işgal kuvvetlerinin subayları da önemli bir yer tutar. Yeni kurulan Cumhuriyet’in yüzünü Batı’ya dönmesi Thomas’ın müşteri sayısını ve itibarını korumasında önemli bir etkendir. Gerçi “Men-i Müskirat Kanunu” nedeniyle içki yasağı bir süre korku yarattıysa da 1924 Nisan’ında bu kanunun kaldırılmasıyla oteller, kulüpler, gazinolar yeniden içki servisine başlar.
Maksim ilginç programlarla ilgi odağı olmaya devam eder. Haftalık Pıst dergisindeki ilanlara bakarak 1925 yılı başlarında Maksim’in repertuvarı hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. 28 Şubat 1925 tarihinde çıkan ilanda Maksim’de modern danslar icra eden Macar ikili Maria ve Kovess’in sahne aldığını öğreniyoruz. 14 Mart’ta ise tango kralı diye tanıtılan La Marquis de Viglia’nın Maksim kadrosunda yer aldığı görülüyor. 28 Mart programında Arap Büyücüler (Magiciennes Arabie) Dans Topluluğu varken Maksim’in programları genel olarak buna benzer bir içerikte devam eder.

YILDIZ KUMARHANESİ AÇILDI, MAKSİM KRİZDE
26 Eylül 1926 tarihinde Yıldız Sarayı bir kumarhane olarak halka açılır. Mekân sadece şık bir kumarhane olarak değil, dans salonları, bar ve restoranlarıyla da şehrin yeni çekim merkezi olur. Maksim’in sahibi Thomas için zor günler kapıdadır. Zaten yeni gelen vergiler belini bükmeye başlar, sürekli borç alarak mekânı ayakta tutmaya çalışır. Thomas, 1927 yılı sonunda Maksim’i devreder ve bu devirden sağladığı parayla borçlarının bir bölümünü öder. Borçlarından dolayı İstanbul’da Sultanahmet Cezaevi’nde tutukluluğu devam ederken buradaki kötü yaşam koşullarından etkilenip hastalanır. Amerikan Konsolosluğu raporlarında Thomas’ın Mayıs 1928’de bronşit olduğu, daha sonra bunun zatürreye dönüştüğü kaydedilmiş. Hastalık iyice ilerleyince Thomas, Pastör Fransız Hastanesi’ne kaldırılır. 12 Haziran 1928 tarihinde, 55 yaşında hayatını kaybeder.
YENİ MAKSİM
Maksim’i devralan kişi, Tepebaşı ve Taksim Bahçeleri’ni, Beyoğlu’ndaki Fransız Tiyatrosu’nu yöneten Jean Lehmann olur. “Yeni Maksim 1928 Yaz Programı” başlıklı broşür, Maksim’in sahibi değişse de müzik anlayışının devam etmekte olduğunu gösterir. Maksim’in vedet şantözleri [assolist kadın şarkıcı] Mary Wreford, Olli Burger ve Dauvia’dır. Şantör olarak da Le Petit Roger’ın adı yer alır. Dansa geçildiğinde ise sahneye “The Rambler’s Jazz and Argentine Tango Orchestra”sı çıkar. Programda yer alan fotoğrafa göz attığımızda beş kişilik orkestrada dört kişinin siyah olduğunu görürüz. 1929 yılında çıkan bir ilan “kabare, restoran ve dancing” olarak tanıtılan Maksim’de en iyi orkestraların çaldığını, en iyi artistlerin sahne aldığını, Rus dansçıların dans ettiğini duyurur. Bar, restoran ve mutfak konusunda da iddialı olan mekân her gün 20.30’da açılmaktadır. İstanbul’un gözde balo mekânı da artık Maksim’dir. Yeni Cumhuriyet, baloları pek sevmektedir zaten. Matbuat, Tayyare, Mason, Daktilo, Darülaceze, Çocuk vb. başlıklarda onlarca balo Maksim’de düzenlenir. 6 Şubat 1930 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yer alan şu habere göz atalım: “Bu akşam Maksim’de verilecek Tayyare Balosunun muhteşem olması için İstanbul Tayyare Cemiyeti şubesince bütün ihzarat [hazırlıklar] ikmal edilmiştir. Tesbit edilen balo programına nazaran saat 22’de cazbant çalmaya başlayacak ve dans sabaha kadar devam edecektir. Saat 23 buçukta Maksim repetuvarındaki müntahap [seçkin] numaralar, dans aralarında gösterilecektir. Saat yarımda piyango çekilecektir. Bu zengin ve eğlenceli piyangoda 25 parça kıymetli eşya vardır. Piyango biletleri ellişer kuruştur. Saat 2 buçukta ressam Cemil Bey tarafından kısa bir zamanda bir tablo tersim edilip [boyanıp] Tayyare Cemiyetine teberrü edilecektir [bağışlanacaktır]. Saat 3’te talih müsabakası yapılacaktır. Kazanan çiftten kadına bir bilezik, erkeğe Gazi Hazretlerinin yağlı boya resimlerinden bir tanesi verilecektir. Cazbant sabaha kadar devam edecektir. Konsumasyon mecbur değildir. Bu balo için sureti mahsusada izhar edilmiş olan kotiyonlar [armağanlar] pek zengin, mütenevvi [çeşitli] ve mebzuldür [boldur.]. Her masaya kafi miktarda kotiyon tevzi edilecektir [paylaştırılacaktır]. Her masaya oksijenle doldurulmuş bir balon daha evvelden talik edilmiş [asılmış] bulunacaktır. Tayyare balosu mevsimin en neş’eli ve eğlenceli balosu olacaktır.”

ATATÜRK MAKSİM’DE
Balolar, çaylar, düğünler dışında çok daha farklı etkinlikler de zaman zaman Maksim’de gerçekleşir. Sanırım Türkiye’de ilk kez bir Mardi Gras [Hristiyanların “Büyük Perhiz” başlamadan önce kutladıkları bayram] gecesi bu mekânda düzenlenir. 1931 yılında Çocuk Bayramı burada kutlanır. Güzellik yarışmaları elemeleri için Maksim tercih edilir. 1932 yılının Ocak ayı başında İstanbul Konservatuvarı burayı Anadolu’dan getirdikleri ozanların halk türkülerini plağa almak için kullanır. Balolar da devam eder elbette. 5 Şubat 1932 gecesi burada düzenlenen Darülaceze Balosu’nun ise farklı bir önemi vardır. Gecede Selim Sırrı’nın [Tarcan] kızları Selma ve Azade hanımlar Anadolu halk danslarından örnekler sunar. Özellikle modern zeybek gösterisi büyük ilgi görür. Ertesi gün gazetelerde yer alan haberlere göre “Gece yarısından sonra saat üçte Gazi hazretleri refakatlerinde Kazım [Karabekir] ve İsmet [İnönü] paşalarla, ordu müfettişi Sait Paşa ve diğer zevat bulundukları hâlde baloyu şereflendirmişlerdir. Gazi hazretleri gösterileri, millî dansları beğenmişler ve memnun olmuşlardır. Gazi hazretleri ve diğer paşalar da saat 7.30’a kadar baloda kalmışlar ve dans etmişlerdir.”2 Aynı yılın 7 Nisan günü ise Kara Ali ile Çoban Mehmet Pehlivan arasındaki güreş müsabakası yine Maksim’de yapılır. 19 Eylül 1933 tarihinde Maksim’de Türkiye ve İtalya arasında tertip edilen grekoromen güreş karşılaşmaları yapılır, Atatürk de mekâna gelip güreşleri izler. Güreş Federasyonu Başkanı’nın raporundan öğrendiğimize göre Atatürk salondaki izdihamı görünce burada müsabakaların yapılamayacağını söylemiş ve açılması mümkün olan havalandırma yerlerinin derhâl açılmasını emretmiştir.3
MAKSİM’İ TURKUAZ İŞLETMEYE BAŞLIYOR
Maksim’in işletmecisi Jean Lehmann, 13 Eylül 1933 tarihinde vefat eder. Yerine yeğeni Koço Petridis geçer.4 Ama bir yıl kadar sonra, 19 Eylül 1934 tarihinde gazetelerde yer alan bir haberden Maksim’in işletmesinin başka birine bırakıldığını görürüz: “Kahve-Lokanta ve Aile Salonu hâline gelen Maksim Turkuaz Müdüriyeti altında Mösyö Puriç [ya da ilanlarda yer aldığı biçimiyle Pouritz] idaresinde 20 Eylül perşembe açılıyor. Maksim: Şık alemin buluşma yeri. Cazip varyete numaraları, mutena orkestra, dans. Her gün çay ziyafeti ve Dine Dansant.” Servis de Madam Puriç’in nezaretinde kadınlar tarafından yapılmaktadır. İstanbullu bir Musevi olan Puriç, Fikret Adil’in yazdığına göre Beyoğlu’nda şimdi yerinde Odakule olan Turkuaz5 adlı lokanta ve gece kulübünü kurup yaşatan kişidir.6 Ama Puriç’in yöneticiliği, 1935 yılının hemen başlarında hayatını kaybettiği için çok kısa sürer. Görev Koço Petridis’e kalır. Petridis önceleri biraz zorlanır. Maksim’i her tür gösteriye açar. 29 Ekim 1935 tarihinde Safiye Ayla Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle üç gün Maksim Salonu’nda konser verir. Bu mekânın klasik Türk müziğiyle ilk buluşmasıdır. 1936 başlarındaysa gazetelerde ilginç bir ilan yer alır: “Maksim’de dansözlerin en sehharı [sihirlisi], kaşık danslar kraliçesi ve 1934 güzellik müsabakası birincisi Mis İspanya’yı gidip takdirle seyrediniz ve alkışlayınız.” Aynı yıl 15 Şubat’ta Maksim’de alafranga piyano ve gitar konseri verilir. Bestekâr Bimen, Tanburi Refik ve Artaki tarafından verilen konserin yanı sıra programda millî zeybek ve Kafkas oyunları da yer alır. 23 Ekim 1936 tarihinden itibaren illüzyonist Zati Sungur iki hafta boyunca Maksim’de gösteri yapar. Ardından mekân Halk Opereti’ne kiralanır. Bu topluluğun özellikle Zozo Dalmas’la gerçekleştirdiği oyunlar art arda sahnelenir. Yıl sonuna kadar Pipiça, Çardaş, Enayiler, Halime gibi operetler sergilenmeye devam eder.

KOÇO PETRİDİS MAKSİM’İN BAŞINDA
Lehman’ın yeğeni Koço Petridis büyük bir atılım yaparak üç dilde (İngilizce, Fransızca ve Almanca) yayımlanan Reflector dergisini çıkarmaya başlar. Petridis bu dönemde Tepebaşı Garden, Taksim Maksim ve Boğaziçi Canlı Balık’ın işletmecisidir. Dört yıl boyunca yayımlanan Reflector dergisindeki ilanları takip ettiğimizde bu üç mekânın ortak programlar yaptığını görürüz. Savaş yıllarında Avrupa’dan kaçan -özellikle Macarartistlerin yoğun olduğu bir dönemdir bu. Baştan sona Avrupa kokan programlar mekânda yer bulur. 1937 yılında Aranyossy Rajko Çocuk Çingene Orkestrası, şarkı kralı olarak tanıtılan Attik, tangocu küçük Pozelli gibi artistler burada sahne alır. Nisan ayında ise ilginç bir balo yapılır: “10 Nisan 1937 cumartesi akşamı sabaha kadar Maksim salonlarında Garsonlar Cemiyeti menfaatine, millî elbiselerle zeybek oyunları, Tarzan Hüseyin idaresindeki heyet tarafından millî Azerbaycan oyunları, balonlu ve külâhlı dans, Serj Atilla Revü Heyeti tarafından emsali görülmemiş bale ve varyete numaraları, monologlar, dans müsabakaları.” 1937’nin sonuna doğruysa siyah müzisyen Harry Fleming ve orkestrası yeni revüleriyle Maksim’de sahneye çıkar.
“BAŞBAŞA” DANSI
1938 yılının Şubat başında gazetelere yansıyan haberlere göre “işsiz kalan dans profesörleri” aralarında bir toplantı yaparak yeni bir millî dans icat etmeye ve böylece dans âleminde bir canlılık yaratmaya karar verir. Bu yeni dansın adı “Başbaşa”dır. Profesörlerin açıklamasına göre “Diğer danslarda yalnız ayaklar figür yaptığı hâlde, bu dansta başlara da vazife verilmiştir. Bunun için, dansa Başbaşa adı verilmiştir.” Dansın müziğini cazcı Gregor besteler.7 Başbaşa dansı kamuoyuna ilk kez 12 Şubat gecesi Maksim’de yapılan Matbuat Balosu’nda sunulur. Gazeteler baloyu anlatırken bu dansa da şöyle değinir: “Sabaha kadar devam eden baloda iki caz refakatile dans edilmiş, Gregor cazı çok alkışlanmış ve bu cazın Türkiye için hazırladığı Başbaşa dansı halka gösterilmiştir.” Yılın geri kalanında da Maksim’de ilginç gösteriler sürer. Mezey Revüsü, Lantos Orkestrası, Gertrud Erhardt, Tanase Revüsü bu süreçte öne çıkar.
ALATURKA MAKSİM
1940 yılı başlarında Maksim’in kiralık ilanları gazetelerde yayımlanır. Mekânı Beyoğlu’nda Turan Bar ve Ambasadör’ü de işleten Hasan Birinci kiralar. Klasik Türk müziği konserleri ve özellikle o yıllarda popüler olan “alaturka revüler” burada sahnelenir. Şubat ayında Muhlis Sabahattin’in yazıp bestelediği, başrollerde Mualla Gökçay ve Selahaddin Pınar’ın yer aldığı Bir Masal revüsü Maksim’de sahne alır. Aralık ayında Maksim’in alaturka ve alafranga olarak ikiye ayrıldığını görürüz. Alaturka Maksim’de Safiye Ayla Aralık ayı boyunca Havai’de Bir Gece başlıklı revüde boy gösterir. 1941 yılının Ocak ayında ise yine Safiye Ayla’lı Çırağan Revüsü burada sahnelenir. Nisan ayında sahneyi Suzan Güven “20 kişilik muhteşem saz heyetiyle” doldurur. Aynı yıl sonbaharda Suzan Güven’li bir alaturka revü sahneye konur: Bir Mehtap Gecesi. Yıl sonunda yine Safiye Ayla, bu kez İstanbul Yıldızları adlı bir revüyle Maksim sahnesine döner. 1942’de Maksim’in gözde solisti Müzeyyen Senar’dır. Serj Atilla’nın özellikle Halk Opereti sanatçılarıyla oluşturduğu revüsü Şark Rüyası Maksim’de karşımıza çıkar. Alaturka revülerin altın çağıdır. Çoğunda Serj Atilla’nın rejisini üstlendiği Efenin Aşkı, Boğaziçi’nde Bir Mehtap Rüyası, İstanbul Gülü, Vur Patlasın Çal Oynasın, Değişen Dünya gibi revüler art arda sahnelenir. İzleyen dönemde Maksim’in artık tamamıyla alaturka müziğin merkezi hâline geldiğini görüyoruz. Mualla Gökçay, Hamiyet Yüceses, Hacer Buluş, Zehra Bilir, Coşkun Kardeşler, Fikriye Şakrakses 1947 yılı sonlarına kadar Maksim sahnesine çıkan sanatçılardır.

MAKSİM TİYATROSU
1947 yılının Eylül ayından itibaren Maksim’de tiyatro topluluklarının sık sık sahne aldığı görülür. Yunanistan’dan gelen Helen Opereti’yle başlayan bu yeni dönem, Rene Rolland ve Yvonne Sheffer’in yer aldıkları bir Fransız topluluğuyla devam eder. Aralık ayındaysa Raşid Rıza Topluluğu Maksim’de karşımıza çıkar. Muammer Karaca Opereti 1948 yılının başından itibaren yaz dönemine kadar Katibin Karası, Deli Dolu, Platin Palas, Murad Reis, Borazan Kazım, Fuar Yıldızı oyunlarını art arda burada sahneler. Öte yandan Maksim’de farklı gösteriler de devam eder. İllüzyonist Zati Sungur mekânda yine sahne alır. Ekim ayında yabancı bir illüzyonist, Chabernot, zengin bir programla Maksim’de boy gösterir. Muammer Karaca mevsim başında Maksim’e döner ve bu sahnede 1953 yılına kadar oyunlarını sahnelemeye devam eder. Hatta bir ara ilanlarda mekânın adının “Maksim Muammer Karaca Tiyatrosu” olarak yer aldığını görürüz. Maksim, uzunca bir dönem esas olarak tiyatro işlevi görür.
MAKSİM GAZİNOSU
12 Ekim 1958 tarihinde basında şöyle bir haber çıkar: “Yıllardan beri kendi ismini taşıyan ‘operet’i çatısı altında barındırmış olan İstanbul’un emektar tiyatro salonlarından Maksim hâlen çehre değiştirmekle meşguldür. Haber verildiğine göre yakında burada İstanbul’un sayılı saz salonlarından biri faaliyete geçecektir. Söylenenlere inanmak lazım gelirse Zeki Müren de bu saz salonunda dinlemek imkanına sahip olacağımız ses sanatkarları arasında bulunmaktaymış.” Evet, Maksim el değiştirmiştir. Yeni açılış 28 Ekim akşamı Behiye Aksoy’un assolist olarak yer aldığı bir programla yapılır. Mekânımız artık yeni bir hüviyet kazanmıştır. Fahrettin Arslan’ın Maksim’i yeniden İstanbul’un eğlence yaşamına dâhil etmesi, yeni adıyla “Maksim Gazinosu”nun öyküsü ise başka bir yazının konusu…