"Yaptığım müziğe inanıyorum"

Fotoğraf
Serkan Eldeleklioğlu
23 Ağustos 2023 - 11:57

Röportaja gelmeden önce hakkında çok az bilgi bulabildim. 6 çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğu olarak Samsun’da doğduğunu biliyorum sadece. Nasıl bir çocukluk geçirdin?

Babam Samsun’da esnaftı. Küçük bir saat dükkânımız vardı. 7-8 yaşından itibaren babamla birlikte dükkâna gitmeye başlamıştım ve esnaf hayatına alışmıştım daha o yaşta. Orada çalışan çocuklardan biriydim.

Saat tamiri yapmayı öğrenmiş miydin?

Tamir yapamıyordum ama 14 yaşında pillerini değiştirmeye başlamıştım. Hatta bazen müşterinin saatini bozuyordum. Tanıdık bir ustam vardı, kimseye çaktırmadan ona tamir ettirip yerine koyuyordum. Okulda da çok iyi bir öğrenci değildim. Okulu seviyordum ama dersleri sevmiyordum. Sınıf ortamını seviyordum. Sınıfta hep komiklikler yapan, öne çıkmaya çalışan bir çocuktum.

Ailenin tek erkek çocuğu olarak şımartılıyor muydun?

Asla öyle olmadı. Tam tersine ben bütün yükün üstümde olduğunu hissettim hep o yaşlarda. Tek erkek benim ve birçok şeyi benim yapmam gerekiyor diye düşündüm. Çünkü ablalarımın üçü evliydi. Bir de kız kardeşim var. Evdeki her şeyi ben yapıyordum. Ekmek alınacaksa ben, alışverişe gidilecekse ben. Her şeyi ben yapmaya çalışıyordum.

Müzik ne zaman hayatına girdi?

Müzik hep vardı hayatımda. Çok küçüktüm “Dale Don Dale” [Sefo’nun müzik tarzı olarak da bilinen reggaeton’un temsilcilerinden Porto Rikolu şarkıcı Don Omar’ın 2003 tarihli meşhur hiti] çalarken salonda sehpanın etrafında oynayarak döndüğümü hatırlıyorum. 12 yaşlarında 50 Cent’i keşfetmiştim. Ondan sonra rap müziğe iyice ilgi duymaya başladım. Ceza’yı, Sagopa’yı keşfettim. Bir dönem çok Ceza dinledim. Lise çağlarında çok Sagopa Kajmer dinledim. Sonra ikisine de doydum. Sonrasındaysa keşfetmeye, underground isimleri takip etmeye başladım. Ezhel gibi bugünün popüler isimleri o zaman underground olarak şarkı çıkarıyor ve milyon dinlenmelere ulaşıyorlardı. Biz de onlara bakarak şarkılar yapmaya başladık 15 yaşlarında.

Anadolu’da çoğu şehirde gençler zorlanıyor kafa dengi ekipler kurup beraber müzik yapma işinde. Çok birleşemiyorlar. Senin var mıydı Samsun’da beraber çalışabileceğin kafa dengi arkadaşların?

Zor evet. Ben tektim başlarda ama sonra kafa dengi arkadaşlar bulmaya başladım. Sonra 362 Tuzak isimli bir grup kurduk. Orada T1 isimli bir arkadaşım vardı, şimdi DJ oldu. Revart, Jako, Lukhan, DIVXRSE vardı.

Hâlâ birlikte misin o ekiple?

Mesela DIVXRSE bana ilk mesaj attığı zaman 16 yaşındaydı, ben de 18-19 yaşında. Yaptığım şarkılar da hiç dinlenmiyor o zaman. “Abi senle müzik yapmak istiyorum” diye mesaj atmıştı. “Ne param var ne ünüm var, benim sana verecek bir şeyim yok” demiştim. O da “Yok abi yapalım yeter” demişti bana. Şimdi beraberiz hâlâ. Sahneye çıkıyoruz arkamda DJ’lik yapıyor.

Sefo

Peki lise hayatın, ergenlik yılların nasıl geçti Samsun’da?

İmam Hatip’te okudum. Sınıfta hiç kız olmadığı için biraz rahattık. Diğer okullardaki öğrencilere göre farklı hissediyordum kendimi. Onlar farklı, ben farklı. En başlarda öyleydim sonra kaynaştım herkesle.

O sıralar müzikle aran nasıldı?

Okulda kafamda devamlı kulaklıkla dolaşırdım o zamanlar. Hocalarım hatırlarsa öyle hatırlarlar beni. Müdür yardımcısı devamlı çıkarttırırdı kulağımdan. Sürekli rap müzik dinliyordum. Underground rap konserleri oluyordu. Oralarda sahne almaya çalışıyordum. Sahneye çıkabilmek için minimum 10 bilet satman lazım. Bir organizatör vardı, 5 grubu topluyordu. Hepsine onar bilet sattırıp onları sahneye çıkarıyor, ikişer şarkılık performanslar yaptırıyordu. Bazen 300 kişiye kadar izleyici oluyordu. Hatta benim orada sahne aldığım zamandan bir videom var. Gizli bir YouTube kanalında. Arada açıp bakıyorum hâlâ.

İstanbul’a geliş üniversite ile oldu sanırım.

Evet, üniversitede İstanbul’u tercih ettim. İstanbul’da yaşamak istiyordum hep. Babama “Samsun yakınında ne kadar üniversite varsa hepsini yazdım, en sona da bir İstanbul ekledim” demiştim.

Peki gerçekten öyle miydi tercihler?

Hayır değildi. (Gülüyor) Ben zaten çoğunlukla İstanbul yazmıştım ve İstanbul’u kazandım.

Hangi bölümü kazanmıştın?

Uluslararası Ticaret.

Okudun mu peki?

4 sene okudum. Son 3-4 dersim kaldı.

O bölümü neden seçtin?

Puanımın yeteceği ve gelecek gördüğüm bir meslekti.

Sefo

O zamanlar hâlâ profesyonel olarak müzik yapmak yoktu kafanda anladığım kadarıyla. Kendini garantiye mi almaya çalışıyordun?

Tam olarak öyle. Ailenin senden beklentisi var. Konservatuvara gideceğim, şarkı söylemek istiyorum deseydim uyuşamazdık. Okula gidiyorum, müzik de benim büyük hobimmiş gibi devam ettim. Aslında küçüklükten beri dükkânda esnaflık yaptığımız için ticareti de seviyordum. Satış, pazarlama ilgimi çeken şeylerdi.

Artık sermaye yapmışsan belki ticarete de atılırsın yakında…

(Kahkahalar) Aslında insanlara istihdam sağlayacak, ülkeye faydalı olacak şeyler yapmak istiyorum ileride.

İstanbul’da nasıl bir hayata başladın?

İlk 1 ay yurtta kaldım, sonra dayanamadım yurttan çıktım. Mert isimli bir arkadaşım vardı. O da şimdi burada yanımda hatta. Onunla Üsküdar’da bir ev tuttuk. O Tuzla’da okuyordu, ben Esenyurt’ta. Ortada olsun diye Üsküdar’da ev tuttuk. İkimizin de her gün 1,5 saat gidiş, 1,5 saat dönüş 3 saatimiz yolda geçiyordu. Öyle 2-3 sene geçirdik. Yine bir yandan müzik yapmaya çalışıyorum tabii. Hatta bir şarkı yapmıştım “Yalan” isimli. YouTube’a video koymak istiyordum. Mert’e zorla telefonla videomu çektirmiştim. O da tam o ara Kadıköy’e gitmek için hazırlanmıştı. Ayaküstü zorla hemen video çekmişti bana telefonla. Sonra dolmuşa binip gitmişti.

İstanbul’a bir şekilde gurbete geldin. Hiç korktun mu? Umutsuzluğa kapıldığın oldu mu?

Hiçbir zaman aç kalacağımı, evsiz kalacağımı düşünmedim. Hep güvende hissedeceğim işler yapmıştım, alanımı korumuştum. Hep bir çalışma azmi vardı içimde. Müzikten çok beklentim de yoktu. Belki bir yan gelir olur diye düşünüyordum. Bu kadarını beklemiyordum ama kafamın içinde de hep vardı. Ben bunu istiyorum, ben buna inanıyorum, kendime inanıyorum, yaptığım şeye inanıyorum dedim ve devam ettim.

Sefo hayranları

Şarkı yapmaya devam ederken sonra ne oldu da bir anda iş hareketlenmeye başladı?

“Derdi Ne?” isimli bir şarkı yapmıştım. O şarkı bir anda viral oldu ve iyi dinlenmeye başladı. Onun üzerine klip çekmek istedim şarkıya. O dönem arkadaşım aracılığıyla Soner Sarıkabadayı ile tanışmıştım. Onunla şarkıyı baştan yaptık ve bir de klip çekildi. Sonunda şarkı çok dinlendi (2019) klibi de çok izlendi [şimdilerde 16 milyon izlemeye ulaşmış durumda]. Arkasından yeni şarkılar çıkmaya devam etti.

Sen ne zaman hayatını müzikten kazanacağını fark ettin?

Aslında hep bir kaygı oluyor insanın içinde. Hâlâ bazen yaşıyorum. Ben kendimden emindim ama insanlar bunu anlayacak mı, alacak mı diye düşünüyordum. “Bilmem mi?” çıktıktan sonra iş yürümeye başladı.

Küçükçekmece’de bir ilkokulda teneffüste çocukların avazları çıktığı kadar “Bilmem mi?” şarkısını söylemeleri büyük viral oldu. Ondan sonra herkes tanıdı seni ve şarkını diyebilir miyiz?

Gece 4’te izlemiştim ben de. Tüylerimin diken diken olduğunu hatırlıyorum. Şarkım sevilmeye başlamıştı ama bu kadar hep bir ağızdan söylenebilecek kadar bilindiğini düşünmüyordum.

Müziğini nasıl üretiyordun o dönem?

Kendi kayıtlarımı kendim alıyordum hep. Yatağı kaldırıp bir stüdyo ortamı oluşturmaya çalışıyordum odamda. Paramı da hep ekipmana yatırıyordum. Uğraştım, öğrendim. Şimdi kendi şarkımın iyi bir demosunu kendim yapabiliyorum. Ama tabii ki sonra bir prodüktörden profesyonel destek almam gerekiyor. Bu konuda da uzun zamandır beraber çalıştığım Aerro var ve gayet iyi hissediyorum kendini onunla çalışırken.

Sefo

Bir de sanırım o deneme aşamasında şarkılarını reggaeton tarzında yapmaya başladığın zaman her şey yerine oturmuş.

Reggaeton hep vardı hayatımda ama sevdiğim şeyin reggaeton olduğunun farkında değildim. Dediğim gibi zaten küçükken Don Omar’dan “Dale Don Dale” dinlerdim. Daha sonra Sean Paul dinlemeye başladım. Bunlar hep reggaeton’un önemli isimleri. Daha önce yapılmış Türkçe reggaeton örnekleri vardı ufak tefek. Hatta bence Mahsun Kırmızıgül’ün “Dinle” (2014) isimli şarkısı da ilk Türkçe reggaeton örneklerinden biridir. Denedim ve hoşuma gitti. Biraz Türkçeye uyarlamaya çalıştım reggaeton’u çünkü orijinal dili İspanyolcadır. Ve en sonunda oldu.

Nasıl besteliyorsun şarkılarını?

Kafamın içinde bir senaryo oluyor. Kelimeler parça parça dökülüyor ve birleşiyor. Genelde stüdyoda tek başıma çalışırken çıkıyor besteler.

“Bilmem mi?”nin YouTube’da klibi de yok, sadece tek kare bir foto üzerine akıyor şarkı ve şu anda izlenme sayısı 200 milyonu geçmiş durumda. Çok büyük bir rakam bu.

Aslında başta tam olarak algılayamadım durumu. Biz konserlerdeydik ve “Bilmem mi?” dinlenmeye başlamıştı. Zaten belirli bir kitlem vardı. Konserlerime gelen 400-500 kişi oluyordu, onlarla eğleniyorduk. O sıra onların çektiği bir video patladı internette ve viral oldu. Ben yine konserlerime devam ediyorum, her gün bir yerdeyim. Bakıyorum her gün takipçim artıyor. Ankara’dan yola çıkıyorum, İstanbul’a gelene kadar 50 bin takipçi gelmiş. Bir anda bir şeyler değişmeye başladı. O zaman insanların sevdiğini anladım.

Peki ya sonra?

“Bilmem mi?”nin İspanyolca versiyonu da yapıldı. O da çok sevildi. Bana çok iyi hissettirdi. “Isabelle” çıktı [YouTube’da 160 milyon izlenmede], “Tutsak” çıktı [YouTube’daki izlenme sayısı 80 milyon] ve her şarkıma ilgi arttı.

Geleceğe dair ne gibi planların var?

Kariyerimde çok güzel yerde çok güzel hamleler yaptım, o yüzden hiç hayal kırıklığı yaşamadım sektörle alakalı. İnsanların üzerinde iz bırakmak, güzel anılmak istiyorum. Herkesin bir dönemi var. Başkalarının da vardı, benim de oldu. Geçiyor, geçebilir. Kalıcı da olabilir. Geçsem de kalsam da güzel iz bırakmak istiyorum. Bir albüm yapmak istiyorum 14-15 şarkılık. Doğum günüme, marta yetiştirmek istiyorum. Umarım yetiştirebilirim.

İSTANBUL DEYİNCE...

“İstanbul deyince metrobüs geliyor aklıma ilk. Günde 3 saatim yolda geçiyordu. Şarkılar patlayıp ünlü olduktan sonra bir gün evde hesapladım. 4 yıl boyunca metrobüs yolculuklarımın toplamı yaklaşık 2 ayı bulmuş. E5 yolu geliyor aklıma bir de. Üsküdar en sevdiğim yerlerden.”

Sefo
Rap
Hip Hop
Reggaeton
Müzik
Şafak Ongan
Sayı 015

BENZER

Kış soğuk, kış şarkıları biraz efkârlı, yılbaşı şarkıları ise tam aksine neşeli ve umut doludur. Bu mevsim havanın soğuğu ile dileklerin sıcaklığı çarpışır durur. Neyse ki sonunda kazanan hep ilkbahar olur!
Altın Post’u ele geçirmek için Argo gemisinde ve 50 gözü pek denizciyle yola çıkan İason’un hikâyesi mitolojik bir anlatıdır. Bu hikâyeyi yeniden canlandırmak için 1984 yılında harekete geçen İngiliz maceraperest Tim Severin ve “Argonotlar”ın rotası üzerinde İstanbul da bulunuyordu. Rumelifeneri, Çarpışan Kayalar ve Pompei Sütunu arasında geçen bu maceranın detayları yazımızda...
İST'in 13. sayısının son sayfaları hazırlanırken ülkemiz Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve hemen ardından 7.6 şiddetinde iki büyük depremle sarsıldı. On binlerce kaybımız ve yaralımız var. Ülkemizin, milletimizin başı sağ olsun. Bir daha böyle acılar yaşamayalım.