Genç komedyenler

23 Ağustos 2023 - 12:15

Türkiye’nin komedi-mizah alanında köklü bir geleneği var. Her dönemin kendine göre bir ekolü ve bu ekolleri kitlelerle buluşturan aktörler oldu. 90’larda Cem Yılmaz’la birlikte Türkiye’de mizah global örnekleriyle örtüştüğü bir yola girdi. Leman’da karikatür çizerken Leman Kültür’de rastgele gösteri yapmaya başlayan Yılmaz’ın Türkiye’de öncülerinden olduğu “stand-up” tarzını şimdilerde birçok genç isim sürdürüyor. İstanbul’da stand-up’a alan açan mekânlar, sahneler her geçen gün artıyor, yurt dışında ezelden beri var olan “komedi kulübü” anlayışı gitgide şehrimizde de yaygınlaşıyor. 2015 yılında hayata geçirilen TuzBiber Stand-Up, bu anlamda son yılların en önde gelen oluşumlarından. TuzBiber ailesinin en dikkat çeken dört ismi; Deniz Göktaş, İsmail Türküsev, Özge Özel ve Utku Ergin’le yükselişteki komedi kulübü kültürünü, tarzlarını ve Türkiye’deki mizah ortamına dair gözlemlerini konuştuk. Her biri kendi kitlesini oluşturan bu isimler, Türkiye’nin mizahla ilişkisinden ve mizahın açtığı alandan son derece mutlular.

Deniz Göktaş: “Ferhan Şensoy birçok açıdan yol gösterici oldu”

Stand-up kariyerinize TuzBiber’in açık mikrofon gecesinde sahne alarak başlıyorsunuz. İnsanları güldürmek istediğinizi ilk ne zaman fark ettiniz? Size bu yolda ilham veren birileri var mıydı?

Sabit bir öfkesi olan ama fizik olarak zayıf bir çocuktum. Bir başlangıç noktası varsa o yıllarda öfkemi şakayla karışık şekilde sununca vücut bütünlüğümü koruyabildiğimi ve hatta söylenen sözün muhatabının bile söylediklerime sinirlenmek yerine güldüğünü fark etmem olabilir. Aile içinde de hep böyle hikâyeler anlatılırdı; en büyük amcanın kilosuyla dalga geçtiğim, otoriter dedeye laf soktuğum anlar vardır. İlerleyen yıllarda mizah dergileri hayatımda büyük yer kaplamaya başladı. Dergilerdeki dil ve oradaki insanların hayata bakışı birçok açıdan ilham oldu. Ne olduğunu, neye yetenekli olduğumu bilmiyordum ama içinde mizah olan bir iş yapmak istediğime karar vermiştim. O karardan sonraki süreçte Ferhan Şensoy birçok açıdan yol gösterici oldu.

Türkiye’de özellikle son on yılda sizin de temsilcisi olduğunuz yeni nesil bir stand-up anlayışı doğdu. Bu akımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Stand-up bence herkesin yapabileceği bir iş. Hatta ne kadar birbirinden alakasız, uzak insan yaparsa o kadar zenginleşiyor, özgünleşiyor. Bu sebeple şu anki yoğunluk beni çok mutlu ediyor. Bazen “Keşke komedyen değil de sadece seyirci olsaydım; ne büyük iştahla takip ederdim” diye düşünüyorum. Çünkü üretme baskısı ve çeşitli streslerle uğraşırken birçok yeni çıkan komedyeni kaçırıyor, sevdiğim komedyenlerin gösterilerine istediğim sıklıkta gidemiyorum. Son beş yıla kadar böyle bir ifade alanının olmaması büyük eksiklikti. Bence mevcut ilginin ve patlamanın esas etkileri ilerleyen yıllarda daha bariz şekilde ortaya çıkacak. Sadece komediyle de alakalı değil, stand-up’ın ifade özgürlüğüne ihtiyaç duyan bütün üretimlere ve iletişimlere katkısını göreceğiz.

Performanslarınıza hazırlanırken nasıl bir süreç izliyorsunuz? Takip ettiğiniz belirli metotlar var mı?

İşleyen sabit bir sürecim yok. Zaten birçok konuda hâlâ amatör hissediyorum. Tabii ki bu kadar sık sahne yapmanın olumlu etkileri var. Kalabalık sahnelere çıkarken daha az geriliyorum, batırdığım anları daha hızlı toparlayabiliyorum. Ama özellikle yazma, üretme ve sahne performansı olarak henüz keşif aşamasındayım. Hiçbir şey bilmiyorum ya da bildiğim her şey yanlış gibi hissediyorum. Metottan ziyade dikkat ettiğim çeşitli kriterler var. Gerçekten anlamlı, duygusal bir bağ hissetmediğim konularda konuşmamaya, arkasında duramayacağım cümleleri sarf etmemeye, sadece seyirci reaksiyonuna hizmet eden bir yazımdan kaçınmaya çalışıyorum. Bazen bocaladığım oluyor ama “daha komik” yerine “daha bana ait” olanı bulmaya çalışıyorum. Yazım süreci genelde gün içinde not aldığım cümlelerle başlıyor. Ben genellikle sinirimi bozan şeylere çok gülüyorum. Beni terste bırakan, rahatsız eden konulardan firesiz şekilde sıyrılabilen komedyenler çok etkiliyor.

Mizah tutkunuz ve performanslarınız hayatınızda nasıl bir değişim yarattı?

Aslında çok şikâyet eden, kolay kolay mutlu olmayı beceremeyen bir insanım. Şu anki komedi serüveni beni bunlardan olumlu anlamda alıkoydu. Aklıma gelen komik cümleleri söyleyip karşılığında yüzlerce insanın kahkahasını duyuyorum ve yaşamımı rahatlıkla sürdürebiliyorum. 15 yaşındaki Deniz’e “Böyle bir hayatın olacak” deseler sevinçten uçardı. Bu açıdan mizah hayatla kurduğum ilişkiyi basitleştirdi, şikâyet etmek şımarıkça gelmeye başladı. Öte yandan sosyal çekinceler sebebiyle kendimi ifade etmekte zorlanan biriydim. Kolay kolay yeni insanlarla arkadaşlık kuramazdım. Böyle biri için sahnede bu tarz bir gösteri yapabilmek büyük bir şans. Yüzlerce insana bir tanışma mektubu atmış gibi hissediyorum. Mektuba cevap verenlerle de eskiden yaşadığım sosyal sıkıntılar olmaksızın bir arkadaşlık kurabiliyorum.

Bu alanda performans sergilemeye başladıktan sonra hayata, insanlara ve bu endüstriye dair neler keşfettiniz?

Endüstri çok antipatik çağrışımlar yapan bir kelime. Sizi satılabilir bir ürün gibi gören kişilerle insani düzeyde iletişim kurmaya çalışmak zor. Hayalinizdeki işi sansürsüz, müdahalesiz hayata geçirebilmek çok zor. Türkiye tarihinde çok az kişi bunu mümkün kılabilmiş. Bunları içine girmeden de biliyordum tabii ki ama işlerin bu kadar art niyetli ve agresif bir şekilde ilerlediğini tahmin edemezdim. Öte yandan çok romantik bir insan olmadığım için bu tarz sektör içi dinamikleri gözlemlemek, öğrenmek de hoşuma gidiyor.

Farklı dünya görüşlerine, hayatlara sahip izleyicilerin karşısına çıkmak nasıl bir deneyim?

Bazen gösterilerden sonra seyircilerle tanışma fırsatım oluyor. Orada en çok zıt ailelerde büyümüş hatta şu an bile birçok temel konuda uç kutuplarda yer aldığımız insanlarla tanışmak mutlu ediyor. Çünkü bu birliktelik çok zor bir şey. Ben bütün gösterimi kendi görece keskin fikirlerim üzerine, olabildiğince dürüst bir şekilde kuruyorum. Ona rağmen gösteriye gelip burada kayda değer bir şeyler görüyor olmaları beni mutlu ediyor. Aynı kişiden gelen övgü de eleştiri de beni çok besliyor. İçerikten ödün vermeden bunu biraz daha genişletebilmek isterdim. Stand-up’a ilk başladığım dönem bu konuda çok daha iyimserdim. Ben bu üslupla her konuda herkesle her şeyi konuşabilirim ve hiçbir sorun olmaz diyordum. Sonrasında birçok akıl dışı problem yaşayınca daha gerçekçi bir seviyeye indim ama hâlâ iyimserim.

Dinleyiciler/izleyiciler muhtelif konularda duyarlı olabiliyorlar. Bu bağlamda sizin için mizahın bir sınırı var mı?

Mizahın sınırı konusunu bilmiyorum. Kafam karışık. Her konuda şaka yapılabileceğini düşünüyorum ama herhâlde herkesin kafasında sınırlar vardır. Benim de var. Ama “Mizahın sınırı vardır o da şudur” demek kimsenin haddi değil bence. Böyle ahkâmların uzun vadede de çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. “Mizahın hiçbir kötü etkisi olamaz” gibi ütopik bir düşünceyi paylaşmıyorum ama mizahın özgürleştirici yanının hep daha ağır basacağına ve bunu baskılamaya gidecek her argümanın da boşa düşeceğine inanıyorum.

Sizce İstanbul’un nasıl bir mizah-stand-up ortamı var?

Şu an rastgele bir gecede belki 10 ayrı mekânda gösteri yapılıyor. Hepsinde bambaşka üsluplarda, birbirleriyle alakasız birçok stand-up türü sahneleniyor. Bu benim gibi yıllardır dergilerden ya da Cem Yılmaz, Ata Demirer’in 4-5 yılda bir yayınladığı gösterilerden Türkçe komediyi takip eden insanlar için bir hayaldi. Komedyen çeşitliliği kadar seyircilerin ve mekânların ilgisi de sevindirici.

İsmail Türküsev

İsmail Türküsev: “Türkiye dünyada belki de mizahı en güçlü ülkelerden”

Mizah anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Sizin için bir şeyi ne komik yapıyor?

Kendi tarzımı metot olarak geleneksel ama konu edinme anlamında yeniliğe açık olarak görüyorum. İcra formu olarak sahnede bir mikrofon ile seyirciye konuşmak benim için komedyen olmanın tanımı. Müzik, taklit gibi başka yeteneklerini kullanan arkadaşlarımı takdir etsem de ben daha saf, anlatıcı rolünde olmayı seviyorum. Bu formun içinde seçtiğim materyallerde ise herhangi bir sınırım yok. Mizahın özünde eleştirel ve politik bir kökeni olduğunu düşündüğüm için genelde bu şekilde icralar bana daha komik geliyor. Toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul gören fikirleri, çıkarımları konu alan bir mizah bana çok etkileyici gelmiyor. Herkesin düşündüğü şeyleri söylemenin bir cazibesi yok. Tartışmalı ve hatta birilerini mutsuz edebilecek konulara girmek her zaman daha değerli ve komik geliyor. Elbette konunun altından kalkabilecek bir mizah üretebiliyor olmanız lazım. Sadece tartışmalı bir şey söylemiş olmak için konuşmak da doğru değil.

Özellikle TuzBiber aracılığıyla farklı komedyenlerle de vakit geçiriyorsunuz. Bu tecrübe sizin mizah anlayışınıza ve sahne performanslarınıza nasıl etki ediyor?

Kesinlikle çok şey katan bir tecrübe. Bazen çoğu komedyen aynı konuda şaka yapıyor olsa da her zaman gidiş yolları kendilerine özgü oluyor. Farklı durumlardaki komediyi görmek ya da tıkandığınız bir yerde konuyu başka bir açıdan ele alabilmek için sizinle aynı amaç için kafa yoran, komedi düşünmeyi iş hâline getirmiş birinin görüşleri çok kıymetli oluyor.

Türkiye’deki mizah anlayışını nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye dünyada belki de mizahı en güçlü ülkelerden biri. Kendimize özgüyüz ve herkes çok komik. Sosyal medyada biraz vakit geçirince inanılmaz bir mizah üretimimiz olduğunu hemen anlıyorsunuz. Tam olarak bu yüzden profesyonel komedi yapmak biraz zor. Yediden yetmişe herkesin komik hikâyeleri var ama iş olarak yapmayı ciddiye almıyorlar. Bizde ülkece harekete geçme eksikliği var; aksiyon almadan yapanı eleştirmek millî spor gibi bir şey. Stand-up komediye gelirsek; biraz muhafazakârız. İnsanların kafasında komedi olabilecek-olamayacak şeyler arasında bir ayrım var. Bazen bu tarz ön yargıları aşmak ve komediyi başka bir düzleme taşımak oldukça zor oluyor. Bir de Cem Yılmaz var. Çıtayı çok erkenden çok yüksek bir yere koyduğu için ondan sonra gelenlerin sevilmesi güçleşti.

Peki İstanbul’da nasıl bir mizah ortamı var?

İstanbul’da gelişmekte olan underground mizah ortamından mutluyum. Şu an odak Kadıköy gibi görünüyor. Geçmişte Taksim’in kendine has birkaç komedi kulübü bu oluşumların öncüsüymüş. Sonra BKM ve BKM Mutfak ile birlikte merkez Beşiktaş’a taşınmış. Ben İstanbul’a TuzBiber’in ve Kadıköy’ün yükselişi başlamadan hemen önce geldim. Bizim için merkez Aylak Kadıköy oldu. Kadıköy’de de bir BKM var artık. Onun dışında küçük bir sürü sahne de mevcut. Bazılarına üniversite kulüpleri de lokomotif oluyor; Boğaziçi Komedi Kulübü önemli bir oluşum mesela. Sahne Beşiktaş ve Moda Sahnesi gibi köklü tiyatro sahneleri artık komediye yer veriyor. Daha asgari düzeyde kafe-bar sahneleri artık Nişantaşı’ndan Kemerburgaz’a kadar her yere dağılmış durumda. AVM’lerin içlerindeki konser-tiyatro salonlarında artık sıklıkla stand-up yapılıyor. Bunu Levent’te de Ataşehir’de de görebiliyorsunuz. Sonraki halka sanırım yazlık eğlence mekânları olacak. Oralara yayılım henüz yavaş.

Özge Özel

Özge Özel: “Liyakatin şov yaptığı tek yer stand-up olabilir”

Komedyenliğe başlarken sizi motive eden, harekete geçiren dürtü neydi?

En temelde görülme ve “buradayım” deme dürtüsüydü. Anlattığım şeylerle özdeşlik kuran seyircilerle buluşmak, bir saat toplu olarak bir şey paylaşma ve eğlenme hâli de devam etme motivasyonum oldu.

Türkiye’nin stand-up dışında da hayli engin bir mizah-komedi geleneği var. Bunun komedyenliğinize nasıl bir etkisi var?

İçine doğup büyüdüğüm, izleyip-okuduğum her şeyin bunda bir etkisi olduğu açık ama ne bunu Türk mizah geleneğiyle sınırlayabilirim ne de doğrudan bir bağlantı olduğunu iddia edebilirim.

Mizah toplumda değişim ve farkındalık yaratabilecek güçlü bir araç. Mizahın bu gücü hakkında siz neler düşünüyorsunuz?

Mizahın bu gücü insanlık olarak sahip olduğumuz en önemli şeyler listesinde ilk ona girer. Umarım yapmaya devam edebiliriz.

Sahne dışında, günlük yaşamınızda mizahı nasıl kullanıyorsunuz?

Sınırlara önem veren biri olarak mizahı iş dışında kullanmamaya çalışıyorum. Günlük yaşamımda karşı tarafın niyeti ve tavrına doğrudan bağlantılı olarak nezaket ve güler yüzlülüğü tercih ediyorum. O da bir süre sonra sosyal bataryamı bitiriyor.

Sosyal medyanın mizah dünyasına etkisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Sosyal medyayı mizahınızı paylaşmak için nasıl kullanıyorsunuz?

Stand-up özelinde kötü başladı ama genel anlamda iyi gidiyor gibi duruyor. Sosyal medyanın ayrı bir mizah dili de var. Ben henüz içerik üretme konusunda çok aktif değilim. Gösteri takvimi paylaşma haricinde hâlâ günlük gibi kullanıyorum.

Fırsat ve cinsiyet eşitliği Türkiye’de her alanda bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Mizah dünyasında durum nasıl size göre?

Liyakatin şov yaptığı tek yer stand-up olabilir. Komikseniz geri kalan hiçbir şeyin önemi kalmıyor.

Utku Ergin

Utku Ergin: “Yaratıcılığını özgürlüğünden kazanan bir alan mizah”

Mizah alanında performanslar sergiledikten sonra hayalleriniz ve beklentileriniz ne oranda karşılandı?

Stand-up’ta kafanızı kurcalayan şeyler üzerine performans sergiliyorsunuz. 22 yaşımdan beri komedyenlik yaptığım için ilerleyen dönemlerde anlatmak istediklerim hayatımın gidişatına göre şekillendi. Bazen bu yolculukta komedyenlik platformları da değişiyor. Stand-up haricinde radyo programı, podcast ve YouTube’da yayınlanan bir skeç programı da yaptım. Komik bulduğum şeylere ve denemek istediğim platformlara göre şekillenen bir üretim hâli bu. Hayallerimi komedyenlik etrafında şekillendirdiğim için hayatım da hep bu doğrultuda ilerledi. Birçok güzel şey yapma imkânı yakaladım. Türkiye’nin ilk açık mikrofon etkinliğini başlattık. Stand-up kültürünün yaygınlaşmasını sağlayan yeni bir jenerasyonda yer aldığım için birçok keşif de yaşadık. Şimdi ilk kez, 10 yıldır bir yandan reklamcılık yaparken yürüttüğüm komedyenliğe tam zamanlı ilgimi vereceğim. Reklamcılıktan çok yeni istifa ettim. Beklentilerim ve hayallerim adına daha fazla şey üretebileceğim bir döneme girdiğim için heyecanlıyım.

Sahneye taşıdığınız bir diğer kimliğiniz "Tutkum Boğuşmak"ta Türkiye’de aslında kimileri için tabu olan bir konuyu, seksi sahnede konuşuyorsunuz. Bu karakteri yaratırken aklınızda neler vardı?

Aslında Tutkum Boğuşmak’ta seks değil ilişkiler başlığında değerlendirilebilecek çoğu sosyal meseleyi konuşuyoruz. İçerik ve sorular her gösteride neredeyse tamamen değiştiği için çok dinamik bir süreç oluyor. Bu açıdan bir stand-up gösterisinden ayrışıyor. Stand-up içeriği görece çok daha yavaş güncellenen, fazla tekrarın olduğu bir oyunu oynamakla ilgili. Tutkum Boğuşmak benim daha fazla yeni şaka yapma imkânımı sürekli taze tutuyor. Ben karakteri ilk başta 2019’da Sevgililer Günü’nün hemen öncesinde oynadım. Evde kardeşimle bu karakter olarak konuşuyor ve ilişki uzmanı olarak Tutkum’un tarzıyla tavsiyeler veriyordum. Sonra Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi mezunu kardeşim “Seni bir giydireyim” dedi ve görsel olarak karaktere bir tarz getirdi. Çok iyi karşılık aldı.

Sadece Tutkum Boğuşmak değil, farklı alter ego’larınız da var.

Ankaralı Samet ve kendi hayali partim olan Biraz Liberal Parti Genel Başkanı Özgür Temkinli’yle de ayrı video serileri yaptım. Stand-up gösterilerimi de başladığımdan beri içinde interaktif kısımların olduğu şekilde yapıyordum. Tutkum Boğuşmak’ta olduğu gibi seyirciyle diyalog kurarak ve doğaçlama komedi yapılan bu şov tarzında kendimi çok rahat hissediyorum. 2020’den itibaren bu gösteriyi de TuzBiber stand-up ekibinin organizasyonuyla yapmaya başladım. 2021 Kasım itibariyle de bölümler hâlinde YouTube’da yayınlamaya başladık. Dada Salon Kabarett’te, İstanbul’da başka yerlerde, Ankara’da, İzmir’de, Bodrum’da ve Avrupa şehirlerinde oynadım bu şovu.

Mizahın sınırları konusunda ne düşünüyorsunuz?

Mizahın insani değerleri desteklediği ve nefret söylemi içermediği takdirde hiçbir sınırı olmaması gerektiğine inanıyorum. Bütün gelişmiş toplumlarda ifade özgürlüğünün sonuna kadar kullanılabildiği, yaratıcılığını da özgürlüğünden kazanan bir alan mizah. Dünyada çok iyi örneklerini görebildiğimiz, bambaşka formlar alabilen, çok kollu bir dünya komedi. İnsanları güldürmek, benzer şeylere gülebilen insanlar arasında çok önemli bir ortaklık duygusu yaratıyor. İletişimlerini, beğenilerini, keyif alanlarını güçlendiriyor. O yüzden sınırlarla büyüyebilecek, daha iyiye ulaşılabilecek bir şey değil.

Toplumsal duyarlılık ve etik meseleler sizin için önemli mi? Mizahtaki özgürlüğünüzü ve seyirciyle dengenizi nasıl sağlıyorsunuz?

Toplumsal duyarlılık ve etik meseleler benim için çok önemli. Çok aktif bir şekilde gündem takip eden, siyaset, ekonomi ve toplumsal olaylar hakkında tüketimi çok yüksek bir hayatım var. Dolayısıyla ürettiğim işlerde de bu farkındalığı yansıttığım şeyler yapmaya dikkat ediyorum. Bu işi yaparken özgürlüğü kısıtlayacak yollardan uzak durup bunu ideal bulduğum şekilde yapmaya çalıştım. Stand-up gösterilerim ve Tutkum Boğuşmak Show sebebiyle çok uzun yıllardır seyirciyle birebir temastayım. Gerçekten güzel bağlarımın olduğu, şanslı hissettiğim bir insan grubuyla sürekli birlikteyim. Özellikle interaktif gösterilerde bir sürü insanla birebir diyalog yürüttüğüm için oldukça fazla hikâye biriktirebildiğim, farklı hayatları olan, birçok enteresan insan da tanıyorum. Dengeyi benim kişisel tavrımdan beslenen, kendi değerlerimden sapmadığım ve nezaketi koruduğum bir ilişki sağlıyor diye inanıyorum.

TuzBiber stand-up gibi kolektif bir oluşumun da parçası olmak size neler hissettiriyor? Bu oluşum sizi ve Türkiye’deki mizah dünyasını nasıl besliyor?

TuzBiber oldukça özel bir yapı. Özellikle stand-up’ın bir kültür olarak Türkiye’de varlığını çok güçlendirdi. Bizim neslin en önemli temsilcisi oldu. Komedide farklı tarzlarda performansların, farklı görüşlerden, mesleklerden ya da sosyoekonomik gruplardan birçok komedyenin kendini gösterebildiği bir platform oldu. Artık çok daha geniş kitlelere ulaşabiliyor. Bu durum, komedi kültürünün yaygınlaşmasını ve gelişmesini sağlıyor. Dolayısıyla aslında koşulların çok zor olduğu bir dönemde, birçok büyük toplumsal olay yaşanırken mizah kültürümüzün standartlarını yükselttiğini düşünüyorum. Bu vesileyle çok daha fazla iyi mizahçı tanıma, alternatife sahip olma imkânımız oldu. Burada olan insanların başka projeler de geliştirerek mizah kültürümüzün yeni döneminde insanlara dokunacak çok güzel işler üreteceğini düşünüyorum.

Deniz Göktaş
Özge Özel
İsmail Türküsev
Utku Ergin
Komedi
TuzBiber
Stand up
Sayı 015

BENZER

Seksen iki yaşında ve haftanın altı günü sahnede... Tiyatro oyuncusu Genco Erkal, kariyerinin altmışıncı yılında üretmeye ve ilham vermeye devam ediyor. Duayen sanatçıya tiyatromuzun mevcut durumunu, yeni trendleri, sahnede yarım yüzyılı geride bırakan tek kişilik Bir Delinin Hatıra Defteri oyununu, hayatını sorduk.
Farklı türlerde üreten sanatçılar olup fark yaratmayı başaran üç kadınla, Melike Şahin, Lil Zey ve Nova Norda'yla yuvarlak masa usulü muhabbet ettik. Türkiye’de kadın müzisyen olmaktan dijital müzik piyasasına ve konserlerin geleceğine, pandemi ve iklim felaketine, oradan İstanbul’a uzandık.
İST olarak peşini bırakmadığımız bir konu yapay zekâ. Yaptığı ve yapacağı yeniliklerle hayatımızın her noktasına giren yapay zekâ gerçeklik algımızı iyiden iyiye zorlamaya başladı. OpenAI’ın tanıttığı son program olan “Sora” başta sinema sektöründe olmak üzere birçok ezberi yıkacağa benziyor.