Beyazıt Kulesi’ndeki görevliler 10 Eylül 1943 günü Kapalıçarşı’dan yükselen alevleri görüp yangın alarmı verdiğinde saatler 05.40’ı gösteriyordu. Fatih İtfaiyesi Kapalıçarşı’ya ulaştığı sırada yorgancılar bölümünde başlayan yangın mobilyacılara sıçramış, yaklaşık 20 dükkân yanmıştı. Mobilyacılardaki ahşap, talaş, yağlıboya ve diğer kimyasal maddelerin etkisiyle yangının tüm çarşıyı sarma tehlikesi baş gösterince Beyoğlu ve Bakırköy’deki itfaiye ekipleri de çağrıldı. Birkaç saat içinde kontrol altına alınıp öğleden sonra tamamen söndürülen yangın sonucu Yarımtaş ve Ali Paşa hanlarıyla Yeşiltulumba, Mütevelli, Sarı Hasan, Ağa Han ve Cebeci sokaklarındaki 200 dükkân ve 40 depo kül olmuştu.1
Türkiye’deki hemen hemen tüm felaketlerde olduğu gibi bu yangının arkasında da bir ihmaller zinciri vardı. Yangını bir yorgancının dükkânında söndürmeden bıraktığı mangaldan sıçrayan köz başlatmıştı. Polis raporuna göre geceleri çarşının sokaklarını dolaşmakla görevli bekçilerin çoğu yangın sırasında uyuyordu. İlk alevleri o esnada uyumayan bekçilerden biri görüp hemen telefona koşmuş ama yangın sırasında araması gereken numarayı rehberde bulamamış; yanlış numaraları arayıp telefon başında 25 dakika harcamıştı! Sonunda bundan vazgeçip polis karakoluna koştuğunda ise alevler çoktan Beyazıt Kulesi’nden görülmüş ve Fatih İtfaiyesi yola çıkmıştı bile.2
Her şeye rağmen yangın çok ucuz atlatılmıştı. İtfaiye Müdürü İhsan Bey, hazırladığı raporda “Çarşının elektrik tesisatı çok eskidir. Bu seferki yangının sebebi olmamakla beraber, bu kadar eski bir tesisata esnafın aydınlatma amacıyla haddinden fazla ampul bağlaması elektrik kontağından çıkacak bir yangına sebebiyet verebilir. (…) Kapalıçarşı’nın tamamı çıkacak bir yangında kül olabilir, bu sefer talih yardım etti yayılmadan hallettik; her daim bu kadar talihli olmayabiliriz” diyordu. Modern itfaiye teşkilatı kurulmadan önce yangınlara müdahale için Kapalıçarşı’nın kendi tulumbacı teşkilatı bulunduğunu hatırlatan Müzeler Müdürlüğü ise tarihî çarşıda bir itfaiye birimi kurulmasını önermişti. Kapalıçarşı esnafı tulumbacılar döneminde olduğu gibi kurulacak bir itfaiye biriminin masraflarını üstlenebilirdi.3
Ne yazık ki 1943’teki yangından gerekli dersler çıkarılmadı, uyarılar hiçe sayıldı. Bekçi sayısının arttırılmasıyla ve yangında aranması gereken numaraların büyük kartonlara yazılıp telefonların bulunduğu odaların duvarlarına asılmasıyla yetinildi. İşin uzmanlarının önerilerine kulak asmamanın sonucuysa bu kadar ucuz atlatılamayan 11 yıl sonraki büyük yangın oldu.
26 Kasım 1954’te saat 22.00 sularında Kapalıçarşı’da çıkan yangını ilk ihbar eden yine Beyazıt Kulesi olmuştu. Bu kez yangını çok erken fark eden bekçilerden biri düdüğünü çalıp diğer arkadaşlarını çağırmış; hep birlikte alevleri kovalara doldurdukları suyla söndürmeye çalışmışlardı. Henüz küçük bir alanda etkili olan yangını söndürebileceklerini düşündükleri için hiçbirinin aklına itfaiyeyi aramak gelmiyordu. Yangın Yorgancılar ve Mobilyacılar tarafına sıçrayıp buradaki yanıcı maddelerin etkisiyle bir anda büyüyünce alevler Beyazıt Kulesi’nden görülmüştü. İlk gelen Fatih itfaiye ekibi de Gedikpaşa’daki başka bir yangına giderken vatandaşlar tarafından yoldan çevrilip Kapalıçarşı’ya yönlendirilmişti. Kapalıçarşı bekçilerinin yine sınıfta kaldığı anlaşılıyordu.
Önce Fatih, hemen sonrasında Beyoğlu itfaiye ekipleri Kapalıçarşı’ya vardığında alevler hem çarşının büyük bölümüne yayılmış hem de dışarıdaki bazı binalara sıçramıştı. Bakırköy, Üsküdar ve Kadıköy’de bulunan İstanbul’un diğer büyük itfaiye ekipleri de gece yarısına kadar yangın yerine ulaşacaktı. Son Posta gazetesi, sabaha karşı 02.00 sularındaki manzarayı okurlarına şöyle özetliyordu: “Şehrin bütün itfaiye gruplarından 500’e yakın itfaiye neferi içerisi dumanlarla kaplı olduğu için içine giremedikleri çarşıyı her yandan çevirerek ve büyük demir kapıları büyük bir müşkülatla kırarak dışarıdan içeriye su sıkmaya devam etmişlerdir. Fakat korkunç hararetin içine düşen tonlarca su bir anda buhar olup uçmuştur. Hararetin dehşeti asfalt yolların ve 5 santimetre kalınlığındaki demirlerin bükülüp erimesinden de görülmekteydi. Yangının gitgide daha feci bir hâl alması karşısında fedakâr iki itfaiye eri çarşının içine girmek teşebbüsünde bulunmuşlardır. Ancak boğucu duman ve içerideki müthiş hararet sebebiyle her ikisi de bitkin ve baygın bir halde son dakikada kurtarılmışlardır.”4
Sabah olduğunda yanan dükkân sayısı 1.000’i geçmişti. İşin kötüsü itfaiyecilerin tüm çabasına rağmen yangın henüz tamamen söndürülememişti. Kuyumcular bölümünün yanmadığı kesindi; yine buraya yakın bazı bölümlerin de henüz yanmadığı tahmin ediliyordu. İtfaiye ekipleri önce çarşının 8 ana kapısını da tutmuş ama sonra alevlerin Kuyumculara sıçramasını önlemek için tüm güçlerini bu bölüme yakın kapılara aktarmıştı. Böylece yangının Mahmutpaşa yönüne ilerlemesinin de önüne geçilmişti. Hava aydınlanınca çarşının sağlam kalan bölümlerinden mal çıkaran birkaç kişinin yakalanması yağma şüphesi uyandırsa da sonradan bu kişilerin mallarını kurtarmak isteyen dükkân sahipleri olduğu anlaşıldı. Yine de İstanbul’daki tüm polis birimlerinde izinler kaldırılacak, 500 jandarmayla piyade birliklerinden 500 asker de polislere takviye kuvvet olarak yağmayı engellemek için Kapalıçarşı çevresinde etten duvar örecekti.5
Yangın 2 gün sonra kontrol altına alındığında manzara korkunçtu. Çarşının beşte ikisini harap eden yangında Fesçiler, Yorgancılar, Elbiseciler, Yağlıkçılar sokakları tamamen, Örücüler, Kavaflar, Parçacılar, Halıcılar ve Mobilyacılar sokakları kısmen yanmış; çarşı içindeki 2.730 dükkândan 1.364’üyle çarşı dışındaki 30 dükkân harap olmuştu.6 Yangının bir yorgancı dükkânında kısa devre yapan elektrik tesisatından sıçrayan kıvılcımların içerideki çuvallar dolusu pamukla yorganları tutuşturmasıyla başladığı anlaşılıyordu. İTÜ profesörlerinden oluşan bilirkişi heyetinin raporunda “Bütün elektrik tesisatının çok eski ve harap durumda olduğu çarşıda bu vakte değin elektriğin sebebiyet verdiği büyük bir yangın faciası yaşanmaması mucizedir” deniliyordu.7 11 yıl önceki yangının ardından İtfaiye Müdürü İhsan Bey’in dikkat çektiği gibi Çarşı’nın eskimiş elektrik tesisatı faciaya davetiye çıkarmıştı.
İtfaiye Müdür Muavini Tarık Özavcı’nın raporunda yangının büyümesine yol açan etkenler şöyle sıralanıyordu:
“1- Dükkânları genişletmek için eklenen çıkmalar ile vitrinlerin kontrplak ve mukavvadan yapılmaları ve yağlıboyayla boyanmaları, 
2- Yangın sırasında esen rüzgârın çarşının camları kırık pencerelerinden ve itfaiye gelmeden önce bekçilerin açtığı bazı kapılardan hava akımı ve anafor yapması neticesinde alevlerin zemine paralel olarak dil gibi sokakları yalaması ve teşhir mallarıyla dükkânları sırayla tutuşturması, 
3- Çarşıdaki barut bayileri ve kolonya dükkânlarında yanıcı ve patlayıcı malzeme bulunması, 
4- Zamanla çarşı içine girmiş, yuva yapmış ve yavrulamış olan kedi, fare ve emsali ayaklı ve sürüngen hayvanların büyük bir ihtimalle tutuşarak rastgele açık buldukları delik ve oyuklardan kaçışmaları yangının ilerlemesinde büyük bir rol oynamıştır.”8
Yangın haberi duyulduktan sonra Kapalıçarşı esnafı ve yakınları Nuruosmaniye Camii avlusunda toplanmıştı. Yangın gecesi birkaç parça malını kurtarıp Beyazıt Meydanı’na taşıyabilen esnafsa burada mallarının başında bekliyordu. Cumhuriyet gazetesi, “Yangın söndürüldükten sonra çarşının yanmayan bölümlerindeki dükkânlarının kasasındaki kıymetli evrak ve paraları almak isteyenlere ve ‘uzaktan da olsa dükkânımın durumunu bir göreyim’ diyenlere de çökme tehlikesi nedeniyle izin verilmediğini” yazıyordu. Habere göre, civarda bekleyenler yalnızca Kapalıçarşı esnafı ve yakınları değildi. Bir gelin adayı ve annesi, parasını peşin ödedikleri mobilya takımlarının akıbetini öğrenmek için yangın yerine gelmiş; anlaştıkları mobilyacının dükkânının da yandığını duyunca üzüntüye boğulmuştu.9
Yanmayan bölümlerde dükkânı olanlara yangından ancak bir hafta sonra çarşıya giriş izni verildi. İlk gün, çarşıdaki 608 kuyumcudan 200’ü içeri alınmıştı. Tüm dükkânların sahiplerine teslim edilmesi bir hafta sürdü çünkü içeri alınan esnafın mallarını, kasadaki değerli evrak ve paralarını kontrol etmeleri isteniyor; her şeyi tam teslim aldıklarına dair tutanak imzalatılıyordu. 1.446 dükkân, sahiplerine teslim edilirken kimsenin parasının ya da malının eksilmemesi bir mucizeydi.10 Yangının ilk saatlerinden itibaren Çarşı’ya giren itfaiyeciler ortak bir karar alıp her çıkışlarında gönüllü olarak polislere üstlerini aratmıştı. İtfaiyecilere bu dürüst davranışları sonrası 25’er lira ikramiye verilecek; Cumhurbaşkanı Celal Bayar da İstanbul itfaiyecilerini temsilen yedi itfaiye personeline birer saat hediye edecekti.11
Yangını izleyen günlerde bir açıklama yapan İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, Kapalıçarşı’nın onarımının en kısa sürede, tahminen bir yıl içinde bitirileceğini müjdelemişti. Başlangıçta dükkânları yananların geçici olarak işlerini sürdürebilmeleri için kentin muhtelif yerlerinde 14 pazar yeri tahsis edilmesi düşünüldüyse de esnaf bu plana yanaşmayınca Kapalıçarşı civarında uygun yerlere barakalar yapılmasına karar verildi.12
Dükkânı yanan Çarşı esnafının bir kısmı, Beyazıt, Nuruosmaniye, Mercan ve Şehzadebaşı Camii avlusuna yerleştirilen ahşap barakalara taşındı. Yanan dükkânlarda çalışan işçilere de birkaç ay boyunca Kızılay yardım edecekti.13
Kapalıçarşı’nın onarımı Vali ve Belediye Başkanı Gökay’ın vadettiği gibi 1 değil 5 yıl sürdü ve son dükkânların teslim edildiği 28 Temmuz 1959’da bir açılış töreni düzenlendi. Onarım için 10 milyon lira, yani o zamanki döviz kuruyla 3 milyon dolar (bugünkü 34 milyon dolar) harcanmıştı. Bu bedel, çarşı içindeki dükkânlara, büyüklükleri oranında bölüştürülecek ve sahiplerinden 10-15 yıl içinde taksitlerle tahsil edilecekti.
ESKİ KAPALIÇARŞI’YI DEPREM YOK ETMİŞTİ
Fatih Sultan Mehmed, camiye dönüştürdüğü Ayasofya’ya gelir sağlamak için yan yana 2 taş bedesten (Cevahir ve Sandal bedestenleri) yaptırmıştı. Birçok kaynakta temellerinin 1460 ya da 1461’de atıldığı kabul edilen bu bedestenlerin etrafına zaman içinde kurulan açık pazarların üstünün örtülmesiyle yollar ve galeriler manzumesinden oluşan bir çarşı ortaya çıktı. Asıl büyük Kapalıçarşı ise sonraki yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) ahşaptan inşa edilecekti. 
Çelik Gülersoy’un, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nde aktardığına göre Kapalıçarşı 1546, 1618, 1652, 1660, 1695 ve 1701 yıllarında çıkan yangınlarda zarar görmüştü. Bu yangınlardan bazıları dışarıda başlayıp çarşıya sıçramış bazıları ise içeride başlamıştı. 1750’de Mercan’dan çıkıp Çarşı içine giren yangın büyük hasara sebep olduğu gibi tarihte ilk kez yeniçerilerin yağmasına da yol açtı. O zamana kadar her açıdan güvenliğin bir sembolü sayılan bedestenler, İmparatorluğun ilk batış işaretlerinden biri olarak hem de devlet güçlerince yağmalanmıştı. 1766 Depremi’nden de etkilenip 1 yıl sonra Hassa Başmimarı Ahmed Ağa tarafından onarımı yapılan çarşı 1791 ve 1826’da da 2 büyük yangından az hasarla kurtuldu. 
Eski Kapalıçarşı’nın yaşadığı en büyük felaketse 1894 yılında 10 Temmuz Salı günü gerçekleşen büyük depremdi. Gündüz vakti meydana gelen deprem sırasında Kapalıçarşı’da bulunan 135 kişi çöken kubbe ve tonozların altında kalarak hayatını kaybetmişti. Aralarında Sarkis Balyan’ın da bulunduğu mimarlar tarafından 2 yıl içinde onarılan Çarşı’nın sınırları daraltıldı, bazı kapılar kapatıldı, üstü açılan bazı caddelerle Çarşı içinde kalan bazı hanlar dışarıda bırakıldı. Çarşı, yüz ölçümünün neredeyse yarısını kaybetmişti ama asıl önemlisi Batı mimarisi etkisiyle yapılan değişiklikler yapının kimliğini geri dönülmeyecek biçimde değiştirmişti. Eski Kapalıçarşı artık yoktu.
DİPNOT
1 “Kapalıçarşı yangın yüzünden harap oldu”, Hürriyet, 11 Eylül 1943. 
2 “Kapalıçarşı yangını”, Akşam, 11 Eylül 1943. 
3 “Yangın tedbiri: bekçi ve hortum”, Haber, 14 Eylül 1943. 
4 “Kapalıçarşı dün gece yandı”, Son Posta, 27 Kasım 1954. 
5 “Tarihi Kapalıçarşı yangını”, Cumhuriyet, 28 Kasım 1954. 
6 Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin 30 Kasım 1954 tarihli raporu, Taha Toros Arşivi. 
7 “Kapalıçarşı’yı elektrik kontağı yaktı”, Haber, 29 Kasım 1954. 
8 “Kapalıçarşı’da yangınlar”, Kapalıçarşı Dergisi, Özel Sayı, 2004, İstanbul. 
9 “Yanan Kapalıçarşı’da neler gördük?”, Cumhuriyet, 28 Kasım 1954. 
10 “Kapalıçarşı’da yanmayan dükkânlar sahiplerine verilmeye başlandı”, Cumhuriyet, 2 Aralık 1954. 
11 “Cumhur Reisi Bayar’ın itfaiyecilere hediyesi”, Zafer, 4 Aralık 1954. 
12 “Kapalıçarşı esnafının durumu tespit ediliyor”, Cumhuriyet, 30 Kasım 1954. 
13 “Barakalar Kapalıçarşı esnafına veriliyor”, Milliyet, 4 Şubat 1955.