Küçük esnaf Tekin’in vasiyeti

23 Ağustos 2023 - 14:02

Okuyacaklarınız ne bir açgözlülük hikâyesi ne de kendini bilmezlikle ilgili bir olay… Bir yandan da inanması güç, sıra dışı bir durum… Sadece ortamcılık ve canlı sevgisi üzerinden oluşmuş bir olay... Daha önce neler oldu, onu hatırlatayım biraz: Serseri bir it, alkolik bir sarhoş, huzursuz bir mutsuz, sabahlara kadar saçmaladığı bir günün ilk ışıklarında Moda’da bir lokantanın girişinde beklerken mekânı yani lokantayı işleten kişinin aslında yaşlı, top kafalı ve iri bir tekir olduğunu fark eder. Tekir’in adı da Tekin... Tekin, bizim serseriyle konuşmaya başlar. Yazara tekirin lokantayı işlettiğini söyleyen, Moda burnunda kedileri besleyen mamacı abla şaşırtıcı bir şekilde ortadan yok olur. Yazarın evinin çevresinde o günden sonra kediler takımlar hâlinde dolaşıp yazarı ve çevresini ablukaya almaya başlar. Bizim keriz yazar da tabii ki korkak bir birey olduğu için iki gün sonra lokantanın işletmecisi olan tekir Tekin’in yanına gider ve onunla kendisini rahatlatmak ve tedirginliğinden kurtulmak için konuşur...

İşte bundan sonra okuyacaklarınız, her günü şuursuzlukla, eğlenceyle geçen ve kalbindeki boşluğu manitacılıkla doldurabileceğini sanan tembel bir insanın lokanta işleten bir kediyle olan sohbetidir…

“Abi günaydın, naaptın?” “Neyi naaptım?” “Yani işte lokanta filan nasıl gidiyor, Moda’da kiralar malum, artık uçuyor. Nasıl oluyor da bu lokanta hem ucuza güzel yemek yapıp hem de Moda’da hayatta kalabiliyor?” “Blok zincirciyim kardeşim” “Ne blok zinciri ya? Kripto kedi misin?”

Tekir, patisini yalayıp top kafasını temizler ve lafına devam eder.

“Olm biz kediyiz, ne zaman neyin bize iyi geleceğini biliriz. Bir çöpte ne zaman neler olur, neler yeni… Hayatta kalma konusunda sizden çok daha uzmanız. Bizi öldürmeyen şeyler bizi güçlendirir. Bunca yıl siz denyo insanların yanında nasıl hayatta kaldığımızı sanıyorsun? Mısır’dan bu yana çok şey değişti…”

Kulağı sinek konmuşcasına seyirir, bir iki kere kafasını sallayıp lafına devam eder…

“Ben de baktım lokantada işler iyi, girdim kripto işine. Kedi reflekslerim sayesinde açgözlü insanlar gibi yatırımlarımı daha çok kazanmak uğruna yakmaktansa, değerlendirdim.

Çok şükür bu lokanta 22 yıldır bana ait ama artık böbreklerim, benim yaşıma gelen her kedi gibi iflas etti. Gençliğimizde de sokakta olduğumuz için, cici mamalara, iyi evlere sahip olamadık. Gün geldi sokak köpekleri tarafından ensemizden dişlendik, gün geldi mart aylarında çok afedersin, biz de çok zorda kaldık. Gerekirse üremek için kendimizi de verdik... Ha bazen zevk aldık bazen tadımız kaçtı ama yine diyorum, çok şükür hayattayız. Hayvanlar aleminde de sen çok anlamasan da hayatta kalmak çok önemli. Senin gibi evlenmeden, serseri gibi o gün bununla, bugün onunla takılıyor gibi görünebiliriz ama hepimizin evlatları oluyor. Sende evlat da yok, bu dünyadan bomboş gideceksin…

Oysa bizim zürriyetimiz de önemli. Kedi olabiliriz, sıcaklığı, güneşi, uyumayı, uyurken patilerimizi oynatmayı severiz. Hayat denen şey zaten bu değil mi? Keyfin yerindeyken keyfini çıkartmak, üşüdüğünde daha çok üşümemek ve mutlu olduğun yerlerde daha çok mutlu olmaya çalışmak hayatın doğasında var. İster tek hücreli bir ökaryot, ister karmaşık bir organizma ol. Hepsi yaşamak için ürüyor. Senin gibi zevki alıp posasını atmıyor… Hayatta kalmak istediğimiz ve olmak istediğimiz tek şey aslında bu. Ne başkalarının kuralları ne sana nasıl yaşaman gerektiğini dayatan canlıların varlığı bu... Ben şu anda hayattayım ve böbreklerimden dolayı yavaş yavaş tüm canlı kardeşlerim gibi bu hayata elveda diyeceğim. Benim türüm, benim neslim bitsin istemiyorum. Neden? Bunu bilmiyorum ama içimden öyle geliyor. İstersen milyonlarca yıllık evrim de, hayata bağlanma de ya da yavru kedilerin çok güzel olduğu gerçeği de. Bizde böyle. Sende de böyle olabilir, belki daha bunun farkında değilsin... Lafı uzattım, senden bir isteğim var, bunu dinlemek ister misin?”

Açıkçası bu kadar koca kafalı bir kediden bu kadar uzun bir konuşma duyacağımı beklemiyordum. Koca kafasına mı yoksa kafasından çıkanlara mı şaşırayım bilemediğim için hemen lafa girdim…

“Abi, şu anda lokanta sahibi bir kediyle konuşuyorum, sence dediklerin benim için önemsiz olabilir mi?

“İyi o zaman beni dinleyecek misin peki? İtliğinin ve serseriliğinin bir sonu yok. Bari hayırlı bir şeye dahil olmak ister misin?”

“Tabii ki isterim abi, bugüne kadar hayatımda istediğim şeylerden biri de kendi türümden olmayan canlılarla iletişim kurmak. Söyle, seni dinliyorum.”

“Beni iyi dinle. Eski eşimden bana kalan bir evladım var, adı da benim gibi Tekin... Ben ölüyorum, bu bebeği al ve büyüt. Bir buçuk yaşına geldiğinde onu buraya getir. Patisine özel yaptığım bir kilit var. Patisi büyüdüğünde o pati kilidi açacak ve evladım dükkânımın yeni sahibi olacak. Ben ölüyorum ama evladım ve adım ve kedilik benden sonra yaşayacak. Evladımla ben de yaşamış olacağım. Sen de beni hatırlayacaksın, belki bunları bir yerlere yazacaksın. Ölüm, unutulmaktır. Beni bir süre daha kimse unutsun istemiyorum çünkü bu hayatı seviyorum. Kenesiyle, piresiyle, saldıran hayvanlarıyla, hatta doğayı, hayvanları sevmeyen insanlara rağmen bu hayatı seviyorum... Bundan sonra top sende. İster oyna, ister söndür...” dedi…

Şu anda evde iki kediyle birlikte debeleniyorum. Neyse ki kedilerden birinin bir yıl sonra bir lokantası olacak. Hayatta kazanmak belki böyle bir şey. Güle güle Tekir, hoş geldin Tekir.

Kadıköy
Moda
Kadıköy'ün kedileri
İstanbul'un kedileri
Kedi
Sokak kedileri
Sezyum
Mizah
Sayı 015

BENZER

Kent yaşamı insanlara kırsalda olmayan pek çok olanak sunsa da günümüz modern kentlerinde yaşamanın bazı bedelleri var.On altı milyonu aşkın nüfusuyla dünyanın en kalabalık ilk on kenti arasında yer alan İstanbul’da yaşamı zorlaştıran etkenlerin sayısı ise hayli fazla…
Zuhal Olcay, tiyatrodan sinemaya, televizyona ve en nihayetinde sahnelere uzanan kariyerinde eleştirel anlamda alkışlanan, saygı gören işlere imza attı hep. Onun adını bir projede gördüğümüzde “o zaman iyidir” demek gibi bir refleksimiz var. Kendisi de yolundan memnun, "Keşke diyebileceğim bir şey neredeyse yok" diyor. Sonbaharda yeni bir diziyle karşımızda olacağını müjdeliyor, hayatına ve kariyerine dair sorularımızı açık sözlülükle yanıtlıyor.
İstanbul’un mozaiğini oluşturan toplulukların ele alındığı, önemli yazar ve araştırmacıları bir araya getiren İstanbul’un Renkleri kitabının tanıtımı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla gerçekleşti.