"Şekerleme yapmak için, mezarlıklar var; gam dağıtmak için, Galata Köprüsü; hayal kurmak için, Boğaziçi; pazar gününü geçirmek için, Prens Adaları; Anadolu’yu görmek için, Bulgurlu Tepesi; Haliç’i seyretmek için, Galata Kulesi; her tarafı görmek için de Serasker [Beyazıd] Kulesi” - Edmondo De Amicis (19. yüzyıl)
Haritalarda, “Propontis”, “Mer di Marmara”, “Mare di Marmora” ve “Mer Blanche” gibi değişik adlarla yazılan Marmara Denizi’nde İstanbul’un güneydoğu kıyısında yer alan Adalar günümüzde toplam dokuz ada parçasından oluşur.
Farklı kaynaklarda “Evliya Adaları”, “Keşiş Adaları”, “Ruh Adaları”, “Cin Adaları”, “Halka Adaları”, “Kızıl Adalar” ismiyle geçse de daha çok Batılılar tarafından kullanılagelmiş olan “Les Iles des Princes” yani “Prens Adaları” adıyla bilinmektedir.
Bugün İstanbul’un bir ilçesi konumunda olan “Kartal ile Maltepe karşılarında sıralanan ve İstanbul’a uzaklıkları 2,3 km (Büyükada) ile 15,5 km (Yassıada) arasında değişen” Adalar, İstanbul’un Anadolu kıyısına paralel olarak; Kınalı (Proti), Burgaz (Antigoni), Kaşıkadası (Pita ya da Pitys), Heybeli (Halki veya Halky/ Chalky), Büyükada (Prinkipo ya da Prinko) ve Sedefadası’dan (Terebintos) başka arka tarafta Tavşanadası (Neandros), batıya doğru daha açıkta bulunan Yassıada (Plati) ile Sivriada (Ohia veya Oxya) şeklinde sıralanırlar. “En büyüğü 5,4 km2, en küçüğü 0.008 km2”1 olan Adalar içinde, tamamen boş olan Sivriada ve Tavşanadası dışında kalan diğer adalarda ve özel mülkiyete ait olan Kaşıkadası’nda yerleşim mevcuttur. Bizans döneminde bir sürgün yeri olan Adalar, Türk döneminde sayfiye yeri olarak kullanılmıştır.
Günümüzde toplam dokuz farklı parçadan meydana gelen Adalar, aslında on adadan oluşan bir kümeydi. Onuncu ada Vordonisi adıyla bilinen, çoğunlukla aktüel bir dille yazılmış olan haberlerde ve tanıtımlarda “İstanbul’un kayıp adası” nitelemesiyle yer alan bir ada olup suyun altında batık bir durumda varlığını korumaktadır.2 Fiilen kullanılması mümkün olmayan Vordonisi adası hakkında bilgiler şu an için sınırlı. Yakın zamanda araştırılmaya başlanmış, ayrıca yine yakın zamanda yayımlanan İstanbul haritaları kitabındaki 18. yüzyıla tarihlenen bazı haritalarda gösterilmiş olmasına dayanarak bu yüzyıla kadar var olduğu anlaşılmaktadır.3

Adanın, Bizanslılar tarafından Vordonos olarak kullanılan adı zamanla Vordonisi’ye dönüşür ve hakkındaki en erken tarihli bilgiye yine Bizans kroniklerinde rastlanır. Buna göre Ortodoks tarihinde önemli bir yere sahip olan Patrik Photios’un 886 ya da 891 yılında Vordonisi’deki manastırda sürgün edildiği bilinmektedir. 815-895 yılları arasında yaşamış olan Photios, 857-867 ve 877-886 arasında iki kez patrik olmuş, hayatının geri kalan yıllarını da burada geçirmiştir.
Genel kanıya göre, Vordonisi’nin 1010 yılında İstanbul’da yaşanan bir deprem sonucunda aniden battığı kabul edilir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar bu konudaki görüşleri değiştirmiştir. Buna göre; 2016 yılından bu yana Kuzey Doğu Marmara Sualtı Mirası projesi dahilinde yapılan araştırmaları yürüten ekibin başında olan Doç. Ahmet Bilir, adanın 1010 yılında battığına dair herhangi bir görgü tanığı veya yazılı kaynağın mevcut olmadığını vurgular ve bu tarihte yaşanan depremde sadece azizlere ait kiliselerin tamamının kubbesinin çöktüğünü belirtir. Ayrıca su altına gömülmesinin sebebinin daha önce bilim çevrelerince kesin bir biçimde açıklanamadığını da ekler. Bu bilgi önemlidir. Çünkü 1767 yılında Augsburg’da T. C. Lotter tarafından hazırlanıp bakır baskı kalıpla basılıp yayımlanan harita (RESİM 1) ile 1770 yılında Londra’da John Lodge tarafından çizilen Gentleman’s Magazine adlı dergide yine bakır baskı tekniğinde yayımlanan haritada yer alan Vordonisi adası diğer adalarla birlikte net bir şekilde görülür.
Bu bize aynı zamanda adanın bu tarihlerde henüz batmadığına dair bir işarettir ve ayrıca 18. yüzyılda yayınlanmış diğer bazı haritalarda da adayı tespit etmek mümkündür.
Buradan hareketle, anlaşılan odur ki “... zamanla deniz sularının yükselmesi ve deprem hareketliliğine bağlı olarak 1770 sonrasında Vordonisi Adası’nın ve dolayısıyla manastırın ... giderek sulara gömüldüğünü söylemek mümkündür. Halihazırda ise adanın küçük bir kısmı deniz yüzeyinde topuk oluşturmaktadır... Aynı zamanda Marmara Adası kökenli olduğu laboratuvar sonuçları ile teyit edilmiş olan ve on sekiz parçadan oluşan bir mermer batığı yine ada üzerinde tespit edilmiştir. Bunun dışında ada üzerindeki yaşamın bir yansıması olarak çeşitli çatı kiremitleri ve amphora parçaları bulunmuştur.”

Adalar'la ilk karşılaşma 16. yüzyılda
Diğer adalara gelince, Batılılar tarafından erken tarihlerden itibaren gravür tekniğiyle basılmış İstanbul konulu haritalarda yer alan Prens Adaları’nın betimlemeleri basıldıkları/ yayınlandıkları yüzyıllara göre farklılık gösterir. Bu açıdan bakıldığında kronolojik yani tarihsel sıralama her zaman için gelişmeleri rahatlıkla değerlendirme olanağı sunar.
Dergimizin ikinci sayısında yer alan yazıda bahsettiğimiz gibi, İstanbul’un bilinen ilk haritası Floransalı rahip Cristoforo Buondelmonte’ye ait. Kente bizzat gelerek çizip notlar alan Buondelmonte’nin bu haritası, Bizans dönemi İstanbul’u yani Konstantinopolis için bize önemli bilgiler sunar. 1422 yılında çizilen ve dönemin kardinali Orsini’ye ithaf edilen Latince yazma harita, bilinen ilk İstanbul haritası olmasına karşılık ne yazık ki Adalar’la ilgili hiçbir işaret içermez (RESİM 2).
Keza yine aynı yüzyıl içinde yapılmış ve yayınlanmış olan haritalarda, kuşbakışı harita panorama diyebileceğimiz görünümlerde ve planlarda yine konumuzla ilgili bir işarete/ görüntüye rastlamayız. Adalar’ın haritalarda karşımıza çıkması için ancak 16. yüzyılı beklemek gerekir. 16. yüzyıla gelindiğinde haritalarda artık yavaş yavaş Ada/lar (!) karşımıza çıkmaya başlar. Burada bir parantez açmakta fayda var: İstanbul’un bilimsel ölçekli ilk haritası 1786 yılında çizilir, 1801 yılından itibaren ise gravür tekniğiyle farklı albüm, atlas, coğrafya kitapları, seyahatname ve tarih konulu kitaplarda yer almaya başlar. Buondelmonte’nin Konstantinopolis haritasında olduğu gibi bu harita da birçok defa kopyalanır, değişik tasarımlı versiyonları yapılır ve farklı farklı yorumlarda, boy ve tekniklerde (bakır baskı, çelik baskı, taş baskı, renkli taş baskı gibi) tekrar tekrar kullanılarak basılır.
Bu bağlamda, 16. yüzyıl ila 18. yüzyılın üçüncü çeyreği arasındaki harita örneklerindeki Adalar’ı değerlendirecek olursak; 16. ve 17. yüzyıl örneklerinde deniz ortasında adaya işaret edecek şekilde kara parçaları görülürken, 18. yüzyıldan itibaren biçimsel olarak yine Adalar’a işaret eden kara parçalarının artık isimleriyle birlikte çizilmiş oldukları görülür.
Adalar’a işaret eden erken tarihli örnekler arasında en önemlileri ve haritacıları/yayıncıları bakımından en tanınanları; Vavassore’nin 1522 tarihli (RESİM 3) ve 16. yüzyılın en ünlü coğrafyacılarından Sebastian Münster’in 1544 tarihli ahşapbaskı tekniğinde basılmış haritaları (RESİM 4) ile Alman harita yapımcıları G. Braun ve F. Hogenberg’in 1572 tarihli bakır baskı tekniğinde basılmış zengin tasarımlı kuşbakışı harita-panoramalarıdır (RESİM 5). Her üç örnek de aslında birbirinin versiyonu olup genel hatlarıyla aynıdır, yalnızca tasarımlarıyla farklılık gösterirler.
Haritanın sol alt köşesinde denizin ortasındaki ada, Adalar’a işaret eden ayrıntıdır ve üzerindeki yerleşim birimleri, kıvrımlı yolları, doğası ve tepede yer alan manastırıyla mümkün olduğunca topografiye uygun olarak çizilmiştir. Yakınına düşülmüş olan “Isole chiamat(r)e principe...” notunda geçen “Isole” kelimesi “ada” anlamına gelmektedir.
Kente bizzat gelerek gezen Venedikli haritacı Tomaso Porcacchi’nin dünyanın adalarını konu olarak alan “Isolario”sunda (Venedik, 1572), bir ada olmamasına rağmen İstanbul’un da bir haritası vardır. Basıldığı dönemin bilinen adalarını konu alan coğrafya kitabındaki bu harita, ne yazık ki daha önce bahsettiğimiz üç örnekte yer alan görünümün küçük boyutlu, farklı bir versiyonu, yani tekrarıdır. Dolayısıyla Adalar da, daha önce bahsedildiği gibi, aynı şekilde yer alır. Oysa Porcacchi gelip gördüğü kent hakkında daha farklı bir çizim yapmış olsaydı, İstanbul’un geneli için eşsiz bir kaynak olacağı muhakkaktı.
Bir başka İtalyan, Floransalı Guiseppe Rosaccio ise yine Porcacchi gibi kente gelen ve yine bir önceki haritaları kullanarak küçük boyda yeniden basan bir coğrafyacıdır. 1598 yılında Venedik’te yayımlanan kitabı, Venedik’ten İstanbul’a gelecek gezgin ve tüccarlar için bir yol rehberidir aslında (RESİM 6).
Adalar artık ayrıntı değil; müstakil bir konu
17. yüzyıl başlarından itibaren daha önce tek bir kara parçasıyla gösterilen Adalar artık birkaç tanedir (RESİM 7). 18. yüzyılda ise artık buna haritanın yüzeyine ya da sayfa kenarına yerleştirilmiş listeler eklenir. Bu listelerde harita üzerinde gösterilmiş olan önemli yapılara ve yerlere işaret eden isimler yazmaktadır (RESİM 8).
Örnekleme yapacak olursak; bakır baskı tekniğinde basılmış olan 1770 tarihli The Gentleman’s Magazine’de yayınlanan harita ile Tobias Lotter’in dekoratif ağırlıklı İstanbul haritalarında (RESİM 1) irili ufaklı 9 adet ada ile listelerinde isimleri yer almaktadır. Her iki haritada da 60-64 arasındaki sıra numarası Adalar’a aittir: The Gentleman’s Magazine’de Island Bujukada, Island Halki, Island Kinali, Island Tauschan adales ve Isle Borgas iken, Lotter’de Les Isles de Bujukada, Les Isles de Chalki, Les Isles de Kinali, Les Isles de Tauschan adalar ve Borgas şeklindedir.
Buradaki yazımlarda, Türklerden duydukları telaffuza uygun şekilde yazdıkları belirtilmelidir.
ha önce belirttiğimiz gibi, kentin ilk ölçekli haritası 1786 yılında Fransız mühendis F. Kauffer tarafından çizilir. Ancak bu haritada Adalar’a yer verilmemiştir. Yine aynı tarihlerde çizilen bilimsel ölçekli Boğaz haritasında ise Adalar yer alır (RESİM 9).
19. yüzyıl, Kauffer’in ilk bilimsel ölçekli haritasının değişik boyut ve tasarımlarıyla gerçekleştirilmiş versiyonlarıyla dolup taşar. Büyük boyutlu haritalar yanında küçük boyutlu haritalar da basılır.

Bu yüzyılda kente gelen gezgin sayısında da artış olur. Gördüklerini, gezdiklerini dönemin farklı baskı teknikleriyle bastıran gezgin ve ressamların yapıtlarında yer alan haritalarda ilginç bir ayrıntı olarak Adalar yer alır. En tanınmış ve tipik örneklerden biri Miss Pardoe’nin İstanbul anılarını içeren The Beauties of the Bosphorus kitabında yer alan Hughes imzalı Boğaz haritası (RESİM 10) ile R. Walsh’ın seyahatnamesini süsleyen yayıncı Fisher’in basmış olduğu çelik baskı tekniğindeki Boğaz haritalarıdır. Harita yüzeyine ayrı bir cep, vinyet ya da pencere şeklinde yerleştirilmişlerdir.
20. yüzyılda ise artık Adalar, haritada bir ayrıntı ya da coğrafi tanım olarak değil; tek olarak çizilmektedir (RESİM 11).
Erkan-ı Harbiye haritalarında (RESİM 12), ilk şehir planı olarak bilinen Necip Bey haritalarında (RESİM 13) ve E. Mamboury ile G. Schlumberger kitaplarında yer aldığı şekliyle başlı başına konu durumundadırlar (RESİM 14). Aynı zamanda bu iki araştırmacının kitapları da Adalar üzerinedir.
Ernest Mamboury tarafından “adaların kraliçesi” olarak nitelendirilen Büyükada, adından da anlaşılacağı üzere içlerinde en büyük yüzölçümüne sahip olup adaların merkezi konumundadır.

Diğer araştırmacı Gustave Schlumberger’in kaleminden Adalar şöyle betimlenir: “Buranın pitoresk çam koruları, harika manzaralarının göründüğü tepeleri ve bilhassa Saint-Georges Manastırı’nın bulunduğu nokta, bütün şark içinde meşhurdur. Bundan sonra sahillerinin çeşitliliği, koylarının romantizmi, gölgeli köşelerinin genişliği ile cazip olan Heybeliada gelir... Bu iki ada, yeşil ve ağaçlı olduğu oranda Proti ve Andérovithos çıplak ve taşlıktır... Küçük Proti [Birinci] Adası, Kınalıada isminden anlaşılacağı üzere İstanbul’dan [gelirken] ilk adadır. Bu ada çıplak ve verimsiz olup ekili alanı pek azdır... Manzara her taraftan mükemmeldir... Burgaz da Kınalı gibi kayalık ve fakir bir ada olmakla beraber nüfusça ötekinden daha kalabalıktır... Burgaz’dan kısa bir mesafede bulunan Heybeli’ye yanaşırken, çoğunlukla çıplak olan kayaları ve daha kısır toprakları terk edip gölgeli yamaçlara ve dilber tepelere kavuşuyoruz. Heybeli adaların sıcak, kırmızımtırak renkli güzel toprağı üzerinde yetişen seyrek çam ormanlarıyla, koca yemişi, yeşil meşe ve zeytin korucukları, şen limanı, güzel burunlarıyla... kumsal koylarıyla, ulu ağaçların altında yılankavi dolaşan, en mavi dalgalara tepeden dimdik bakan, en hoş manzaraları çerçeveleyen şirin yollarıyla, her taraftan yeşilliklerle çevrilmiş muhteşem ve muazzam manastırlarıyla Heybeli, insana unutulmaz güzellikler sunar.”4
Dipnotlar
1 “Adalar”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 2. Cilt, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000, s. 66.
2 Vordonisi adasıyla ilgili araştırmada arkeofili.com, kulturenvanteri.com, atlasdergisi.com sitelerindeki haber ve makalelerden faydalanılmıştır.
3 Ayşe Yetişkin Kubilay, İstanbul Haritaları 1422-1922, Denizler Kitabevi, İstanbul, 2010.
4 Gustave Schlumberger, İstanbul Adaları, Kesit Yayınları, İstanbul, 2006, s. 10-11, 15, 51, 59.